Paylaş
Bu tehlikeli yönelişin beraberinde taşıdığı olumsuzluklardan biri, Türkiye’yi Irak’taki mezhep kavgasında “taraf” bir konuma doğru çekmeye başlamış olmasıdır.
Irak’ın Şii kökenli Başbakanı Nuri El Maliki’nin, Sünni kökenli Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’yi tutuklatmak üzere hareket geçmesi ve Haşimi’nin de canını kurtarmak üzere 21 Aralık’ta Kuzey Irak’taki Kürt bölgesine sığınmasıyla su yüzüne çıkan kriz, Türkiye’nin Maliki ile ilişkilerinde de ciddi bir çıban başına dönüşmüş bulunuyor.
ERDOĞAN’DAN MALİKİ’YE SALVOLAR
Ankara’nın bu krizdeki tutumunu anlayabilmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı şu iki açıklamayı kayda geçirmemiz yararlı olabilir.
9 Ocak: “Irak’ta ne yazık ki şu anda mezhebi bir anlayış ortaya çıkarılmaya başlandı ve bu mezhepsel bakış, ne yazık ki Irak’ı kan gölüne döndürmüş vaziyette. Aynı iktidarın içinde kendi bakan arkadaşınızın konutuna tankın namlusunu doğrultursanız, tehdit ederseniz hiçbir zaman o toplumun içinde sağlıklı bir yaşam bulamazsınız. Şu anda yapılan budur, burada bir defa akla ziyan bir yaklaşımın olduğunu ortaya konmaktadır. Irak’ta sağlıklı bir yönetimden söz etmek mümkün değildir. Haşimi ile ilgili attıkları adımı kabullenmemiz mümkün değil. Bu nasıl koalisyon ortaklığıdır? Nasıl bir hükümet etmektir? Bunu anlamak mümkün değil.”
10 Ocak: “Siyasi irade bu kanlı çatışmaların önünü kesecek adımlar atmak yerine, gerilimi tırmandıracak, etnik ve mezhebi ayrımcılığı körükleyecek bin tutum izlemeye devam ediyor. Kendi bakanlarının evlerini tankla kuşatan bir anlayışla biz olumlu bir gelişme bekleyemeyiz. Bunu gerçekten barış istiyor, gerçekten Irak’ın aydınlık geleceğini hazırlıyor diye değerlendiremeyiz... Gerilimi tırmandıranlar, mezhep temelli ayrışmayı körükleyenler, Irak’ta bir mezhep çatışmasına zemin hazırlayanlar ister Sünni, ister Şii olsunlar gelecekte her zaman, Yezid sıfatıyla anılmaya mahkum olacaklardır.”
“Yezid” suçlamasını Maliki’nin üzerine almış olması kuvvetli bir ihtimaldir.
MALİKİ VE OBAMA İLE TELEFON DİPLOMASİSİ
Erdoğan’ın bu sert çıkışlarını, 10 Ocak akşamı Başbakan Maliki ile yaptığı telefon görüşmesi izlemiştir. Bu görüşmenin bir hayli gerilimli bir havada geçtiği, Erdoğan’ın Maliki’den Haşimi’nin Kerkük’te yargılanmasını talep ettiği, Maliki’nin de buna itiraz ettiği, ayrıca Erdoğan’ın Irak’la ilgili yaptığı açıklamalardan duyduğu rahatsızlığı aktardığı anlaşılıyor.
Başbakan, ardından 13 Ocak Cuma akşamı ABD Başkanı Barack Obama ile Irak’taki bu gelişmelerin de ele alındığı bir telefon görüşmesi yapmıştır. Bu görüşmede Erdoğan’ın benzer bir mesajı Obama’ya da verdiği, Washington’un Maliki üzerinde ağırlığını koyması beklentisini ilettiği tahmin edilebilir. Haşimi krizinde Washington’un Maliki karşısındaki tepkisinin “cılız kalması”nın Ankara’da hoşnutsuzluk yarattığı bir sır değil.
Bu arada, Maliki’nin de 15 Ocak Pazar akşamı yaptığı bir açıklamayla, Türkiye’yi Irak’ın yargı sistemine müdahale etmekle suçlaması, Haşimi’nin yargılanması meselesinin şu an Ankara ile Bağdat arasında ne kadar büyük bir krize dönüştüğünü gösteriyor.
MALİKİ’DEN TÜRKİYE’YE SUÇLAMALAR
Ama daha ağır bir durum, galiba Maliki’nin Türkiye’yi “bölgeye felaket ve iç savaşa getirebilecek bir rol oynamakla” suçlaması ve ardından “ancak bunun sonucunda zararlı çıkan Türkiye olur. Çünkü birçok mezhep ve farklı kökenden etnik grup barındırıyor” demiş olmasıdır.
Maliki, geçen ay yaptığı ABD ziyaretinde de Türkiye’yi Irak’ın iç politikasında bazı şahsiyetleri ve ittifakları desteklemekle suçlamıştı. Bu eleştirinin gerisinde Türkiye’nin 2010’daki seçimde Sünni ağırlıklı Irakiye ittifakına destek çıkması yatıyordu.
Sonuçta bütün bu gelişmeleri yan yana getirdiğimizde karşımıza çıkan tabloda şu olguyu görüyoruz:
Son dönemde sıkça komşuları karşısında “sıfır sorun” politikası izlemekle övünen Türkiye, bugün geldiği noktada, Suriye’deki Beşar Esad rejimi ile bütün köprüleri attıktan sonra Irak’ın Şii Başbakanı ile de benzer bir kopma noktasına gelmiştir.
Paylaş