DEVLETİN ilköğretim kurumlarının -ailelerin alım gücü, geliri ne olursa olsun- çocukların birbirleriyle aynı şartlarda kaliteli bir eğitim almalarını sağlamak gibi bir işlevinin olması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Düşünuyorsanız, devletin kaliteli bir eğitime eşit erişim hakkını yoksul vatandaşlar için kâğıt üstünde kalan bir hak olmaktan çıkarması gerekmez mi?
EĞİTİME ERİŞİM HAKKI KÂĞIT ÜSTÜNDE
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Merkezi’nin Türkiye’de devlete bağlı ilköğretim okullarıyla ilgili çalışması, yukarıdaki sorulara ‘evet’ yanıtını verecek olan herkesi sarsması gereken bir tabloyu bütün çıplaklığı ile gözümüze tutuyor.
Bu tabloda yoksul semtlerdeki okullar ile kısmen varlıklı semtlerdeki okullar arasında sınıfsal ve kültürel anlamda çok büyük bir ayrışmanın yaşandığı ve bu farklılaşmanın eğitimin kalitesini de birebir etkilediğini görüyoruz. Baştaki soruya dönersek, kaliteli eğitime erişim, ne yazık ki ilkokullarımızda kâğıt üstünde var olan bir haktır.
Boğaziçi Üniversitesi’nin çalışması, bu noktada eşitsizliğin aşılmasına katkıda bulunmak amacıyla bir “sosyal politika aracı” olarak yoksul semtlerdeki devlet ilkokullarında “Okul Yemeği Programı” (OYP) başlatılmasını öneriyor.
Açık Toplum Vakfı’nın desteklediği, Dr. Ayşen Candaş’ın başkanlığındaki bir ekibin hazırladığı raporda öğle yemeği uygulamasının getireceği yararların uzun bir dökümü de yapılmış. BESLENME BOZUKLUKLARINI ENGELLİYOR
En baştaki yarar, OYP’nin çocuk yoksulluğunun önüne geçilmesine yardım edecek olması. OECD ülkeleri içinde hem toplam nüfusta hem de 18 yaş altı çocuklarda yoksulluk oranı en yüksek olan ülke Türkiye. Türkiye’de her 4 çocuktan biri yoksul.
Rapora göre, OYP’nin ölçülebilen bir diğer yararı okula devamsızlığı ve okul terkinin azaltılmasına da yardımcı olması. Okulda bir arada yemek yemenin öğrencilerin sosyal gelişmesine yapacağı katkı önemli bir sosyal kazanç olarak sıralanmış.
Ama bunların hepsinden daha önemli olan bir yarar söz konusu: “OYP programları, beslenme bozukluklarının engellenmesinde ve sağlıklı yemek yeme alışkanlıklarının küçük yaştan oluşturulmasında oynadıkları rol sayesinde uzun vadede beslenme bozukluklarının sonucu ortaya çıkan kronik hastalıkların oluşumunu engelliyor.”
Buna paralel giden çok önemli bir yararın daha altını çizelim: Yemek öğrencinin okuldaki başarısını yukarı çekiyor... “Kronik yetersiz beslenmenin demir, çinko iyot, A ve B vitamini eksikliği sorunlarına yol açıp çocuğun merkezi sinir sisteminin, bilişsel yeteneklerinin gelişimini sekteye uğrattığına” dikkat çeken raporda şöyle deniliyor:
“OYP, okul başarısını artırıyor. Çünkü öğrenme kapasitesini artırıyor, bilişsel gelişime etki ediyor. Yetersiz beslenmeden kaynaklanan sağlık sorunlarını, öğrenme bozukluklarını ve konsantrasyon düşüklüğünü azaltıyor, çocuğun okulu benimsemesine ve derslere katılımına katkı sağlıyor.”
İSTANBUL’DA 20 OKULDA PİLOT UYGULAMA
Rapor, programın ayrıca kız çocuklarının okullaşmasını teşvik ederek, uzun vadede toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın azaltılmasına katkı sağladığını da vurguluyor. Bu yazımızda OYP’nin ölçülebilir katkılarının yalnızca bir bölümüne yer verebiliyoruz.
Sonuçta bütün bu çok boyutlu yararları nedeniyle dünyada değişik kalkınmışlık düzeylerindeki 100’ün üzerinde ülkede bugün devlet ilköğretim okullarında öğrencilere parasız okul yemeği sağlanıyor. Bu ülkeler arasında İskandinav ülkeleri, Brezilya, Şili ve Hindistan da var. Ülkeden ülkeye değişen bir model söz konusu.
Raporun sonunda, hedefleme yapılacaksa acil şekilde bu sosyal haktan faydalandırılması gereken çocukların bulunduğu yoksul semtlerdeki okullara öncelik verilmesi isteniyor. Bu çerçevede İstanbul’da okul yoksulluğu ve mahallelerin sosyal durumlarını esas alınarak oluşturulan haritalar üzerinden 20 okulda pilot uygulama başlatılması öneriliyor.
Raporda İstanbul’da Sarıyer’de ekmek arası 3 zeytinle öğle yemeğini geçiren çocukların durumu da anlatılarak şöyle deniliyor: “Şehrin yoksul mahallelerinde sıkışmış ve kaynak sorunları çeken ilköğretim okullarında okul yemeği programına duyulan ihtiyaç İstanbul sahasında kendisini oldukça açık bir şekilde gösterdi.”
Dünyanın en önemli finans merkezlerinden biri olma iddiasındaki İstanbul’da önce yoksul okullarda hissedilen bu ihtiyacın karşılanmasına ne dersiniz?