İlkokullar arasında sosyal sınıf ayrışması

BUGÜN 2014’te kimin başbakan olacağı ya da şike davası gibi güncel tartışma konularının dışında kalan ama bu başlıklardan daha az önemli olmayan bir konuya girmek istiyorum.

Konumuz, devlete bağlı 8 yıllık temel ilköğretim okullarında ortaya çıkmış olan “ayrışma” sorunu.

Beni bu konuyu ele almaya yönelten, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’nun İstanbul’un ilköğretim kurumlarını kapsayan bir saha çalışmasıyla desteklenen “Devlet İlköğretim Okullarında Ücretsiz Öğle Yemeği Sağlamak Mümkün mü?” başlıklı raporu oldu.

YOKSULLAR YOKSULLARLA VARLIKLILAR KENDİ GRUPLARIYLA


Açık Toplum Vakfı’nın da desteklediği bu çalışma, Forum’un Başkan Vekili Dr. Ayşen Candaş, araştırmacı Başak Ekim Akkan ile asistanlar Sevda Günseli ve Mehmet Baki Deniz’den oluşan ekip tarafından gerçekleştirilmiş.

Raporda en çok dikkatimi çeken nokta şu oldu. Araştırmacılar, saha çalışması için yola koyulurken, İstanbul’da kültürel (dini ya da etnik köken gibi) ve sosyal sınıf açılarından “daha heterojen” (ayrışık/çok unsurlu) okul tipleriyle karşılaşacaklarına ilişkin varsayımlar yapmışlar. Ama bu varsayımları pek tutmamış.

Karşılarına çıkan olgu, “ayrışma ve segregasyon” olmuş. Rapor, durumu şöyle tespit ediyor: “Yoksullar, yoksullarla ve yoksul olup aynı anda ayrımcılığa da uğrayanlar ya da kente yeni göçmüş kesimlerle aynı okullarda; buna karşılık geliri yüksek varlıklı ailelerin çocuklarının beraber okuduğu ilköğretim okulları da mevcut ve bunlar da kendi içlerinde homojenleşmiş durumda.”

Okullar arasındaki farklılıkları doğuran kriterler raporda şöyle sıralanıyor: “Okulun fiziksel şartları, öğrenci başına düşen öğretmen sayısı, okulun geliri, kantinde satılan ürünlerin kalitesi, markaları ve fiyatları, servis sayısı, hizmetli ve güvenlik görevlisi sayısı, etüt imkanlarının olup olmaması, hizmet puanları...”

DEVLET OKULLARI YARI ÖZELLEŞİNCE


Altını çizmemiz gereken nokta, rapordaki saptamaların paralı özel okullarla bir ilgisi olmadığıdır. Türkiye’deki devlet okulları 8 yıllık eğitimdeki öğrencilerin yüzde 97.4’üne hizmet veriyor. (10 milyon 308 bin öğrenci)

Raporun çarpıcı bir saptaması, bu okulların önemli bir bölümünün “devlet okulu” statüsünde olmasına karşılık, kaynakları itibarıyla “yarı özerk, yarı özel statü” kazanmış olmasıdır.

Devlet, bu okulların tümünün bina, elektrik, su, ısınma ve öğretmen maaşlarını sağlıyor. Okulların diğer gelirleri ise Ak Parti hükümeti tarafından 2004 yılında çıkartılan bir yasa ile para toplama yetkisini kazanmış olan okul aile birliklerinin ailelerden aldıkları katkı payları, yani bağışlardan oluşuyor. Buna bir de her okulda bulunan kantinden elde edilen kiraların yüzde 80’lik bölümü ekleniyor.

Adaletsizlik nerede çıkıyor? Yoksul semtlerdeki okullarda her dönemin başında alınan katkı payları çok düşük kalıyor, öğrenci başına 20 liraya kadar düşebiliyor. Varlıklı semtlerde ise bu miktar 5 bin liraya kadar çıkabiliyor.

Adaletsizliği artıran bir faktör daha var. Ödeme gücü yüksek okullarda kantinler önemli bir kira geliri yaratırken, diğer grup okullardaki kantinlerde böyle bir durum söz konusu değil.

Rapor, kantinlerdeki ürünler arasındaki farklılıklara da işaret ediyor. Okullara göre hamburgerler de ayrışıyor. Varlıklı okulların kantinlerinde kıymadan yapılan standart hamburger satılırken, yoksul okul kantinlerinde yoksul öğrencinin alım gücüne yönelik olarak keşfedilmiş olan “patatesli hamburger” gibi et içermeyen, sadece yağ ve karbonhidrattan oluşan bileşimler satılıyor.

OKUL MÜDÜRLERİ ÇARESİZ

Durumu daha da vahim kılan, yoksul okulların müdürlerinin çaresizliği. Bu okullarda aile birlikleri fiilen işlemediği, aileler ilgisiz kaldığı ve gerekli maddi imkana da sahip olmadıkları için bu birliklerin gelir toplama işlevlerini de müdürler üstlenmek zorunda kalıyor.

Rapora göre, sonuçta “mekana dayalı ciddi bir gelir eşitsizliği oluşuyor ve bu durum okul hizmetlerinin kalitesinde tam anlamıyla bir ayrışmaya yol açıyor.”

Gelinen nokta, varlıklı/avantajlı devlet okulu - yoksul/dezavantajlı devlet okulu ayrımının yaratılmış olmasıdır.

Görüşümüze göre, bu ayrışmada aradaki uçurum giderek açılmaktadır ve devlet müdahale etmezse daha da açılacaktır.

Bir dönem toplumun farklı kesimlerini bir arada yetiştiren, kaynaştıran bir eğitim sistemi bugün büyük adaletsizlikler barındıran, toplumun kendi içinden kopmasına yol açan bir yapıya dönüşmektedir.

Bu konu üzerinde biraz daha duracağım.
Yazarın Tüm Yazıları