İdlib‘den sonra ‘Fırat’ın doğusu’ meselesi geliyor

BUNDAN on gün kadar önce Tahran’da yapılan Türkiye-İran-Rusya zirvesinin önemli sonuçlarından biri, ‘Fırat’ın doğusu’ meselesini uluslararası politikanın gündemine -adını koyarak- iyice yerleştirmiş olmasıdır.

Haberin Devamı

‘Fırat’ın doğusu’ başlığı, önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında doğrudan ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna dönük stratejisi bağlamında kuvvetli bir eleştiri şeklinde gündeme gelmiştir.

Tüm gözlerin İdlib’e çevrildiği bir zamanda Fırat’ın doğusunda arzu edilmeyen gelişmelerin yaşandığını” belirten Erdoğan, “Bir takım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ ile mücadele bahanesiyle attığı adımların artık bambaşka bir istikamete yönelmesi gizlenemez bir gerçektir” diye konuşmuştur.

Erdoğan ardından bu ‘yabancı güçler’e açıklık getirmiştir: “...Amerika’nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden fevkalade rahatsızız. Amerika’nın artık 20 bine yakın tırı silah, mühimmatla birlikte bölgeye göndermesi, üç bine yakın kargo uçağını aynı şekilde bölgeye göndermesi bu örgütün ne denli güçlendiğinin çok açık ifadesidir.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı, terörist PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD/YPG’nin sahadaki varlığını yabancı güçlerin (ABD) desteğiyle kalıcı hale getirmeye çalıştığını, bunun da “Suriye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturduğunu” belirtiyor; “terörün her türü” ile birlikte, bu girişimlere karşı da “ortak tavır alınmasını” talep ediyor.

Erdoğan’ın verdiği mesaj, ABD-YPG işbirliğinin Suriye’nin kuzeydoğusunu ülke bütününden ayrıştırmakta olduğudur.

*

Türkiye’nin İran ve Rusya ile bir araya geldiği üçlü bir uluslararası zeminde, artık kâğıt üstünde kalsa da ‘stratejik ortağı’ ABD’nin Fırat’ın doğusuna dönük adımlarını açıkça eleştirmesi ve Astana paydaşlarını bu planlara karşı işbirliğine davet etmesi, neresinden bakılırsa bakılsın önemli bir siyasi hamledir.

Zirveyi bir bu kadar ilginç kılan gelişme, Erdoğan’ın ABD’ye yönelttiği kuvvetli itirazın İran’dan anlamlı bir destek görmesidir. Erdoğan’dan sonra söz alan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İdlib’de terörle mücadelenin tamamlanmasıyla birlikte, sıranın yeni anayasa ve mültecilerin dönüşü gibi konulara ve “diğer önemli amaçlara” geleceğini belirtiyor. Bu çerçevede çalışılacak önemli konulardan biri, Ruhani’nin ifadesiyle “Fırat’ın doğusu”dur.

Haberin Devamı

Şöyle diyor Ruhani:İdlib ve Fırat’ın doğusu geri kalmıştır. Hepimizin çalışması gerekiyor. Fırat’ın doğusunun düğümünü çözelim, Amerika’yı oradan çıkmaya zorlayalım. Çünkü bu krizin devam etmesinin arkasındaki en önemli etken Amerika’dır.

*

Fırat nehrinin Türkiye’den Suriye topraklarına girdiği nokta olan Cerablus’tan Irak sınırına kadar –kuş uçuşu yaklaşık 400 kilometre- uzanan, halen YPG güçlerinin kontrolündeki geniş bir coğrafyadan söz ediyoruz. İşte ABD’nin bu bölgedeki askeri varlığı ve sahayı kontrol eden PKK uzantısı YPG’ye sağladığı desteğin yarattığı tehdit konusunda Türkiye ile İran arasında açık bir örtüşmeden söz ediyoruz.

Putin, bu tartışmaya girmemekle birlikte genel bir ilke olarak, “Suriye meşru hükümetinin ülke topraklarının tamamını denetlemesi gerektiğini” belirtiyor.

*

Haberin Devamı

Şimdi Tahran’da Erdoğan ile Ruhani’den gelen bu çıkışların ardından, geçen hafta Cenevre’de Suriye’ye siyasi çözüm bulma amacıyla BM gözetiminde yapılan görüşmelere geçelim. ABD yönetiminin Cenevre’ye yeni Suriye anayasası için ‘bölgesel hükümet kurumlarının bağımsızlığını’ vurgulayan bir öneri metniyle gelmesi dikkat çekicidir.

ABD’nin Suriye’nin geleceği için esas alınmasını düşündüğü ilkeleri içeren bu strateji belgesinde, çözüm sürecinde kuzeydoğu Suriye’den temsilcilerin de bulunması teşvik ediliyor. Ancak daha önemlisi, bu belgede “Yeni Anayasa’da cumhurbaşkanının yetkilerinin merkezi ve bölgesel hükümet kurumlarının bağımsızlığını güvence altına alacak şekilde yeniden düzenlenmesi”nin öngörülmesidir.

Haberin Devamı

Hürriyet’in Washington temsilcisi Cansu Çamlıbel’in ele geçirdiği taslağa göre, “Yönetme yetkisi açık biçimde devredilmeli, sorumluluk bölgesel bazı kapsayacak şekilde dağıtılmalıdır.

Şimdiden uç vermeye başlayan bu fikirler, Suriye için bulunacak siyasi çözüm arayışlarında Fırat’ın doğusunda  Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafya için ‘bölgesel hükümet’ kurumunun da masaya geleceğini gösteriyor.

Bu çerçevede Tahran zirvesinde ifade edilen hassasiyetlerle Cenevre’de tartışma zeminine girmeye başlayan fikirler birlikte değerlendirildiğinde ‘Fırat’ın doğusu’ meselesinin ufukta yaklaşmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Not: Dünkü Soçi zirvesini yarınki yazımda değerlendireceğim.

Yazarın Tüm Yazıları