Paylaş
Serakib çevresinde dün 7’si asker 1’i sivil görevli olmak üzere 8 vatandaşımızın şehit olmasıyla birlikte krizin girdiği seyir, İdlib’de Türkiye ile Esad rejimi arasında zaten tırmanmakta olan gerilimin eşik atlayarak artık sıcak çatışma evresine geçtiğini gösteriyor.
Bu gerilim Esad ordusu-Rusya ikilisinin ateşkes rejimini fiilen yürürlükten kaldırmış olması sonucu uzun bir zamandır adım adım birikmekteydi. Rejim ordusunun Rus savaş uçaklarının kuvvetli bombardıman desteği altında özellikle geçen ağustos ayından itibaren aşama aşama kuzeye doğru muhalefetten alan kazanımları elde etmekte oluşu gerilimin önemli bir boyutuydu.
Her bombardıman, rejimin sahadaki her kazanımı, on binlerce insanın yollara dökülerek kuzeye, Türkiye sınırına doğru yola koyuldukları göç dalgalarını beraberinde getiriyor, bu da sınır boyunca ciddi bir basınç yaratıyordu.
TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNDEKİ PARADOKS
Türk yetkililer, ateşkes ihlalleri nedeniyle her seferinde en üst düzeyde sert bir dille Esad rejimini suçlarken, sahada, özellikle de hava sahasında yaşanan durum aslında Rusya’nın da rejim kadar sorumlu olduğunun açık bir deliliydi. Ancak Ankara, Rusya ile bir krize girmemek için fotoğrafın yalnızca Esad kısmını görmeyi yeğliyordu.
Bu arada, adı konulmamış bir vekâlet savaşı da sürüyordu. Çünkü, İdlib’in büyük bir bölümünü kontrol eden Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) hariç tutulursa, Türkiye’nin doğrudan desteklediği silahlı muhalif gruplar da sıkça Esad ordusuyla çatışıyordu.
Şu paradoksa bakın ki sahada vekilleri savaşırken, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde tarihin belki de en sıcak dönemlerinden biri yaşanıyor, bu esnada Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri aldığı için ABD ile ilişkilerinde ciddi sorunlar baş gösteriyordu.
İdlib’de sahada yaşanan gerçeklikle Türk-Rus ilişkilerinin akışı arasındaki çelişki sürdürülebilir bir durum değildi ve bir noktada biriken basınçla -fay hattının kırılmasında olduğu gibi- bir kırılma yaşanarak yeni bir statükonun ortaya çıkması kaçınılmazdı.
DENGEYİ ALT-ÜST EDEN ASKERİ KAZANIM
Bütün dengeyi sarsan, rejimin geçen hafta salı günü Rusya’nın aktif desteğiyle M-5 otoyolu üzerindeki Maarat El Numan kasabasını ele geçirmesi oldu. Bu değişiklik İdlib’deki bütün stratejik denklemi altüst etti. Çünkü, rejim bölgesindeki Halep kentini M-5 otoyolu üzerinden Şam’a ve ayrıca M-4 otoyolu üzerinden Lazkiye’ye bağlama hedefinin önündeki en önemli engellerden biri aşılmış oldu.
Maarat el Numan düşünce rejim ordusunun bu iki yolun kavşak noktasında olan hemen kuzeydeki Serakib kasabasına yaklaşmasına 25 kilometre kadar kısa bir mesafe kaldı. Rejimin Serakib’i alması, her iki otoyol üzerinde denetimini yeniden tesis etmesi yönünde belki de en kayda değer askeri kazanımı olacaktır.
Rejim ordusu geride bıraktığımız günler içinde M-5 üzerinde kuzeye doğru ilerlemesini sürdürerek Serakib’e 6-7 kilometre kadar yaklaşmış bulunuyor. Bugünkü yazımıza eşlik eden haritada Esad ordusunun Serakib’in ne kadar yakınına sokulmuş olduğunu, aynı zamanda kasabayı batıdan da kuşatmaya yöneldiğini, bu şekilde M-4 otoyoluna bu hat üzerinden de çıkmayı hedeflediğini görebiliyoruz. Bu yazıyı dün akşam saatlerinde tamamladığım sırada sahadan gelen haberlere göre rejim ordusu M-4’e ulaşmıştı bile.
MGK’DAN ‘İLAVE TEDBİR’ MESAJI
Şimdi projektörlerimizi Ankara’ya çevirelim. Milli Güvenlik Kurulu toplantısı geçen perşembe günü, yani Maarat el Numan’ın rejime geçmesinden yaklaşık 48 saat sonra yapıldı. Yayımlanan MGK bildirisinde en çok dikkat çeken ifade şu bölümdü:
“Ülkemizin, özellikle Suriye’de etkin olan devletler ile varılan mutabakatlara rağmen, İdlib başta olmak üzere Suriye’nin çeşitli bölgelerinde güvenlik güçlerimizi ve sivil halkı hedef almaya devam eden terör saldırılarına karşı gereken ilave tedbirleri alma konusundaki kararlılığı bir kez daha vurgulanmıştır.”
MGK’nın ertesi günü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada aynı temayı tekrarlayan bir çizgi hâkimdi. Erdoğan, cuma günkü konuşmasını şu mesajla tamamladı:
“Biz Türkiye olarak tüm samimiyetimizle, Suriye’nin tüm halkıyla birlikte istikrarını ve güvenliğini istiyoruz. Bunun için de askeri güç kullanmak dahil ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz.”
TSK’DAN SERAKİB HAMLESİ
İlginçtir ki, özellikle cuma gününden itibaren İdlib’de sahadan gelen bütün haberler bu mesajlarla örtüşen bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib’e yeni askeri birlik sevkıyatı yaptığını duyuruyordu. Bu haberlere göre, TSK, Serakib kasabasından doğu, kuzey (M-5) ve güneye (M-5) çıkış veren üç yol üzerinde ‘kontrol noktaları’ tesis etmişti.
Bu sevkıyatı bir yönüyle TSK’nın M-5’in doğusunda ve güneyindeki askeri gözlem noktalarının ikmal yolunun güvenliğini sağlamaya dönük bir hamle olarak görebiliriz. Bu hamle aynı zamanda Esad ordusunun Serakib’e doğru ilerlemesini caydırmaya dönük bir etki de icra edecektir.
Sekiz vatandaşımızın Esad ordusu tarafından şehit edildikleri yerin Serakib’e yakın bir noktada olduğu anlaşılıyor.
Bu arada İdlib’in biraz uzağında Fırat Kalkanı bölgesinin güney sınırında Esad rejimi ile Türkiye’nin desteğindeki silahlı muhalif gruplar arasında yaşanan gerginliğin cumartesi günü zirveye çıktığını da bu zor tablonun içine dahil edebiliriz. Cumartesi gecesi Rus savaş uçaklarının Türkiye’nin kontrolü altındaki Fırat Kalkanı bölgesinde bulunan El Bab kasabasını bombalamış olması her bakımdan ciddi bir hadisedir.
GÖZLER PUTİN VE ERDOĞAN’DA
Bundan önce Türkiye ile Rusya arasında benzer krizler patlak verdiğinde her seferinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasında yapılan görüşmelerle bu krizler atlatılabilmişti. Öyle görülüyor ki, geçen her saat sahada daha da tehlikeli bir görüntü kazanan durum, Erdoğan ile Putin arasında bir teması ivedilikle gerekli kılıyor.
Paylaş