GEÇEN cuma sabahı Malatya’daki Ermeni mezarlığına giren belediyeye ait buldozerlerin, burada gasilhane, son dua yeri ve bekçi konutu olarak tasarlanan inşaatı dümdüz etmesi olayı ne yazık ki Türk kamuoyunda hak ettiği ölçüde yankılanmadı.
Dün, ilki cuma günü DHA’nın Malatya’dan geçtiği haberle başlamak üzere bu konuda -Hürriyet dahil- çıkan haberleri, Radikal’de Oral Çalışlar’ın yazılarını, resmi makamların açıklamalarını okuyup, konuyla ilgili bazı aktörlerle konuşunca karşıma şöyle bir tablo çıktı:
DERNEK YENİ BİNA YAPMAK İSTEYİNCE
Tarihle başlayalım. Malatya, 1915’teki tehcir öncesinde Anadolu’da yaşayan Ermenilerin en önemli yerleşim merkezlerinden biriydi. Tehcir öncesinde Malatya ve çevresinde 23 kadar Ermeni kilisesinin bulunduğu biliniyor. Bugün Malatya’da yaşayan Ermenilerin sayısının 60 kişi dolayında olduğu tahmin ediliyor. Malatya, 2007 yılında katledilen gazeteci-yazar Hrant Dink’in de dünyaya geldiği yer.
Olayın geçtiği Ermeni mezarlığı kentin Çiltepe semtinde tepelik bir yerde bulunuyor. Cumhuriyet kurulduğunda 27 dönüme yayılan mezarlık, üzerine yapılan yerleşimler -ki buna bir okul da dahildir- nedeniyle devamlı küçülmüş, kentteki Ermeni cemaati, 1969 yılında çareyi, elde kalan alanı taş duvarla çevirmekte bulmuştur.
2003 yılında mezarlığın hemen yanından geçen yol çalışması sırasında duvar yıkılır ve bu olay duvarın hemen bitişiğindeki gasilhane ve son dua yerinin de yıkılmasına yol açar. Gasilhane yeniden inşa edilir ama dua yeri yapılmaz. Bir de yakın bir noktada derme çatma bir bekçi kulübesi vardır.
Olayın öyküsü, İstanbul’da yaşayan Malatyalı Ermenilerin kurduğu Malatya-HAYDER adındaki derneğin, mezarlıkta gasilhane, son dua yeri ve bekçi konutunu bir arada toplayacak yeni bir bina yapımı için geçen yıl Malatya’nın Ak Partili Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın kapısını çalmasıyla yepyeni bir seyre girer. KİLİSE GİBİ GÖRÜNÜYOR ŞİKÂYETLERİ
Başkan projeye sıcak bakar, ancak belediye olarak projeyi üstlenemeyeceklerini, kaynak sağlayabilirse inşaatı derneğin yapabileceği yanıtını verir. Proje, Başkan Çakır’ın şifahi onayıyla başlar.
Binanın projesi ödüllü mimar Kevork Özkaragöz’e çizdirilir. Derneğin yöneticileri, geçen haziran ayında projeyle birlikte Malatya’ya gelir ve Başkan’a bir sunum da yapılır. Bu vesileyle dernek Kervansaray Havuzbaşı lokantasında Vali ve Başkan’ın da katıldığı yaklaşık 200 kişilik bir yemek düzenler, kentte yaşayan Ermeniler de davet edilir.
Dernek Başkanı Hosrof Köletavitoğlu, o akşamı “İki tarafın da birbirini kucakladığı çok hoş bir akşamdı” diye anlatıyor.
Gelgelelim geçen ekim ayında, inşaat faaliyetinin başlamasıyla birlikte işlerin rengi değişmeye başlar. Bunun bir nedeni, tepelik bir yerde inşa edilen yapının kilise gibi görüldüğü iddiasıyla belediyeye gelmeye başlayan şikayet mektuplarıdır.
Belediye, bir süre sonra HAYDER ile temasa geçerek, hassasiyeti aktarır, görüntüde değişikliklere gidilmesini önerir. Örneğin, 5 metrelik binanın üzerindeki 2 metre yükseklikteki çatının küçültülmesi, keza binanın solunda bekçinin konutu olarak genişleyen bölümün kaldırılması önerilir.
Ardından bundan tam üç hafta önce inşaatın durdurulması talimatı gelir. Bu talimattan bir gün sonra da geçen cuma günü mezarlığa gelen belediye buldozerleri inşaatı olduğu gibi yıkar. PROJE YENİDEN YAPILACAK AMA TADİLATLA...
Öykünün bundan sonraki bölümü de ilginç. Çünkü Belediye Başkanı Çakır’ın yaptığı muhtelif açıklamalara bakılırsa, kendisi yalnızca bekçinin kalacağı konut bölümünün ve çatının yıkılması talimatını vermiş, ancak bir yanlış anlama ya da koordinasyonsuzluk sonucu tümü yıkılmıştır.
Peki gelinen nokta nedir? Gösterilen tepkiler ve Ankara’dan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da doğrudan müdahale etmesinin ardından bina yeniden yapılacak, üstelik bu kez inşaatı bizzat belediye üstlenecektir; ama tadilatla...
Bekçinin kalacağı bölüm yeni projede olmayacak, keza çatıdaki mahyanın yüksekliği de aşağı çekilecektir. Bir başka deyişle, uzaktan bakıldığında ilk halindeki gibi “cüsseli” gözükmemesi sağlanmış olacaktır binanın.
Evet, Türkiye bir engin hoşgörü diyarıdır... Türk devlet adamları Batılılara her seferinde Avrupa’da yükselen Türk ve Müslüman fobisinden, ırkçılıktan şikâyet ederler ama Hıristiyanlar için bir ölü yıkama ve son dua okuma binasının çatısının yüksekliği bile hassasiyet yaratır, insanlar çok rahatsız olur bu ülkede...