HDP hakkındaki tedbir kararından sonra Anayasa Mahkemesi’nin önündeki kritik takvime bakınca...

Anayasa Mahkemesi, önceki gün Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yapılacak devlet yardımının banka hesabına “tedbiren bloke konulması”nı öngören bir ara karar aldı.

Haberin Devamı

Bu kararla birlikte, HDP hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2021 yılında AYM’de açılmış olan kapatma davasının ciddiyeti daha da kuvvetli bir şekilde hissedilmiş olmalıdır.

Bu karar birçok bakımdan önemli. Öncelikle, mahkemenin HDP davasında artık karar alma menzilinin yaklaşmakta olduğunu bizlere hatırlatıyor. Aynı zamanda mahkemedeki sayısal denge hakkında bir izlenim de veriyor.

Önem derecesinin kritik bir boyutu daha var. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçiminin erkene alınması tartışmaları hesaba katıldığında, mahkemeden çıkacak kararın zamanlaması, içeriğine bağlı olarak sandığa gidilirken bütün siyasi hesapları etkileme potansiyelini de barındırıyor.

Tabii, muhtemelen önümüzdeki ay başında AYM Başkanlığı için yapılacak olan seçimi de bu denkleme yerleştirdiğimizde, galiba bütün projektörlerimizi artık yavaş yavaş AYM’ye doğru çevirmenin zamanının geldiğini anlıyoruz.

Haberin Devamı

Gelin bugün biz de böyle yapalım ve önümüzdeki haftalarda, aylarda AYM cephesinde bizi bekleyen muhtemel gelişmelere ve bunlara ilişkin takvime kısaca göz atalım.

TEDBİR KARARI 9’A 6 OYLA ALINDI

Önce AYM’den önceki gün çıkan ara karara yakından bakalım. Aslında birbirini tamamlayan iki karar söz konusu.

AYM, ilk olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin banka hesabıyla ilgili tedbir talebi hakkında karar vermeden önce, HDP’den bu konuda savunma almaya gerek olup olmadığını tartışmış. Toplam 15 üyenin bulunduğu mahkemede yedi üyenin karşıoyuna karşılık, sekiz üyenin oluruyla tedbir kararı için HDP’den savunma alınmasına gerek olmadığına karar verilmiş.

AYM üyeleri, daha sonra devlet yardımının bulunduğu banka hesabına 2023 yılında ödenen veya ödenecek devlet yardımı yönünden tedbiren bloke konulsun mu, konulmasın mı meselesine bakmışlar. Bu bölümde altı üyenin karşıoyuna karşılık dokuz üyenin oluruyla bloke konulması kararlaştırılmış.

Buradaki önemli bir husus, tedbir kararı alındıktan sonra Başsavcılık’tan gelen dilekçe ve eklerin HDP’ye tebliğ edilerek, partiye bu konuda kendisini savunması için otuz gün süre verilmiş olmasıdır. Savunma alındıktan sonra AYM tedbir talebini yeniden değerlendirilecektir.

Haberin Devamı

Bu demektir ki, HDP bloke kararıyla ilgili savunmasını en geç 5 Şubat tarihinde teslim ettiği takdirde, ardından AYM bu savunmayı inceleyecek ve tedbir tasarrufuyla ilgili yeni bir karar verecektir.

Her halükârda önceki günkü kararın pratikteki sonucu, HDP’ye Hazine yardımının otuz gün için kesilmiş olmasıdır. AYM, bu çizgisini sürdürürse, HDP seçim kampanyasına çok önemli bir mali kaynaktan yoksun olarak başlayacaktır.

Şimdi burada kritik bir noktanın altını çizelim. Gelişmelerin bu akışı içinde AYM’nin HDP davasını ele alışı iki düzlemde seyredecektir.

A) Tedbir kararıyla ilgili yürüyecek olan süreç ve bir de...

B) Partinin kapatılması talebiyle ilgili ana dava...

Haberin Devamı

HANGİ ÜYE NASIL OY KULLANDI

AYM’nin tedbir kararını alışındaki oylama kalıbını büyüteç altına yatırdığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. Savunma alınmaması yolundaki birinci karar 7’ye karşı 8 oyla çıkmış. Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan ve üye Recai Akyel burada karşı oy kullanırken, ikincisinde tedbir kararı yönünde çoğunluğa katılmışlar. Üye Emin Kuz ise birincisinde çoğunluğa katılırken ikinci kararda karşıoy vermiş. Beş üye ise her iki oylamada da karşıoy kullanmış.

Detayda kaybolmamak açasından ikinci kararı esas alacağız. AYM kararına baktığımızda şu dokuz üyenin HDP’nin hesabına tedbir uygulanması yönünde oy verdiğini görüyoruz:

Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, Başkanvekili Kadir Özkaya, Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Basri Bağcı, İrfan Fidan, Kenan Yaşar, Muhterem İnce.

Haberin Devamı

Buna karşılık şu altı üye HDP’nin hesabına bloke konmasına karşıoy vermiş: Başkan Prof. Zühtü Arslan, Prof. Engin Yıldırım, Emin Kuz, Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş.

Kararı destekleyen birinci gruptaki 9 üyeden 7’si AYM’ye Recep Tayyip Erdoğan, 2’si ise Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı dönemlerinde seçilmiştir. Karşıoy veren 6 üyenin durumunda Erdoğan ve l dönemi üyelikleri eşit dağılıyor.

AYM’DEKİ OY KALIBI TEKRARLANDI, ANCAK...

Burada karşımıza çıkan kalıp çok da şaşırtıcı değildir. Başkan Arslan, Yıldırım, Kuz, Hakyemez isimleri son dönemde genellikle AYM’nin kritik kararlarındaki muhalefet şerhlerinde karşımıza çıkıyor. Bu üyeler, doğrultu olarak genellikle hak eksenli bir çizgiyi temsil ediyor. Aslında Başkanvekili Gökcan da genelde bu grupla birlikte hareket etmekle birlikte, bu kez kararın bir bölümünde ayrılmıştır.

Haberin Devamı

Bir fikir vermek açısından, AYM’nin CHP’nin seçim yasasında yapılan değişikliklerle ilgili iptal başvurusunu reddettiği yakın zamandaki kararını hatırlayabiliriz. CHP’nin başvurunun bir boyutu, seçim kurullarında kıdemli hâkimlerin görev yapması uygulamasına son verilerek, üyeliklerin kura ile belirlenmesi yönündeki düzenlenmenin iptaline ilişkindi.

AYM, bu başvuruyu 5 karşıoya karşılık 9 üyenin çoğunluğuyla reddetmiştir. Karşıoy grubunda Arslan, Gökcan, Yıldırım, Kuz ve Hakyemez yer alıyor. (Eylül ayındaki karar sırasında AYM’nin 14 üyesi vardı)

CHP’nin başvurusunu reddeden 9 üyeden 7’si HDP ile ilgili tedbir kararına da ‘evet’ oyu kullanmıştır.

HDP ile ilgili tedbir kararın ilginç bir yönü, Erdoğan dönemi seçilen üyelerin ağırlığı oluşturduğu çoğunluk grubu içinde hareket eden, her ikisi de yakın zamanlarda Adalet Bakanlığı’nda “Bakan Yardımcısı” unvanıyla görev yapmış Seferinoğlu ve Menteş’in bu kez çoğunluktan ayrılmış olmalarıdır.

ÖNÜMÜZDEKİ SALI BAŞSAVCIDAN SÖZLÜ DEĞERLENDİRME

Şimdi HDP ile ilgili ana davanın seyrine bakalım. Hatırlanacağı gibi, bu davanın 11 Mart 2021 tarihinde açılmasından sonraki dönem içinde iddianamenin AYM tarafından incelenmesi, tespit edilen eksiklerin Başsavcılık tarafından giderilmesi, HDP’nin savunması, Başsavcılık’ın esas hakkındaki mütalaası, buna HDP’nin yanıtları, Başsavcılık’ın ek delilleri sunması, bunlara partinin yanıtları gibi aşamaların hepsi artık tamamlanmış bulunuyor.

Buraya kadar olan aşamalar yazışma yoluyla yürütülmüştür. Bundan sonraki en önemli adımlardan biri önümüzdeki salı günü atılacak ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, bu kez AYM heyeti önüne çıkarak görüşlerini sözlü olarak aktaracaktır.

AYM, muhtemeldir ki teamül gereği, Başsavcıyı dinledikten sonra HDP’den iddia makamının son değerlendirmeleriyle ilgili sözlü savunmasını isteyecektir. Burada kesin bir süre olmasa da, önceki günkü kararda savunma için tanınan bir aylık süre hatırlandığında, benzer bir süre verileceği mantıken tahmin edilebilir. Ardından HDP, verilecek tarihte AYM önünde sözlü savunmasını yapacaktır. Bu akış bizi 10 Şubat gibi bir tarihe götürebilir.

Bunu izleyecek aşamada top artık bu dosyaya bakmakta olan raportörün sahasına girecektir. Raportör, iddia makamının son sözlü açıklamaları ve buna karşı yapılan savunmaların ışığında incelemesini sonuçlandırıp raporunu kaleme alacak ve mahkeme heyetine sunacaktır.

Yüzlerce klasörden oluşan bir davadan söz ediyoruz. Yalnızca partinin kapatılması değil, aynı zamanda partiye üye 451 kişiye yasak getirilmesi talebi de söz konusudur. Bundan sonraki en son aşamada AYM heyeti raportörün raporunu inceleyip kararını alacaktır.

AYM BAŞKANLIĞI İÇİN YAKINDA SEÇİM VAR

İşte tam bu menzile girilirken AYM önemli bir seçime sahne olacaktır. AYM Başkanlığı’na ilk kez 2015 yılında seçilen, 2019 yılında ikinci kez dört yıllığına seçilen Prof. Zühtü Arslan’ın görev süresi 10 Şubat tarihinde doluyor. Bu tarihe kadar AYM Başkanlığı seçiminin sonuçlanmış olması gerekiyor.

AYM’nin içtüzüğüne göre seçim dönemi aslında 10 Şubat’ın iki ay öncesinden başlamıştır. AYM’nin mevzuatı uyarınca Başkan’ın bir hafta önceden seçim gününü üyelere bildirmesi gerekiyor. Ocak ayı sonu ile şubat ayı başına yayılan bir zaman aralığı içinde bu seçim sürecinin tamamlanacağını tahmin edebiliriz.

Görüleceği gibi, bu muhtemel takvime baktığımızda, HDP davasının karar alma menzili AYM başkanlığı seçiminden sonraki dönemde yürüyecektir. Bu çerçevede kimin seçilip AYM başkanlığı koltuğuna oturacağı da önümüzdeki dönemin kritik sorularından biridir.

AYM’NİN MESAİSİ SEÇİM DÖNEMİNE RASTLAYINCA

AYM’deki davanın seyrine bakıldığında, daha önce vurguladığımız üzere, şubat ayında sözlü açıklamaların tamamlanmasından sonraki akış dosyanın işyükü ve buna paralel bir şekilde raportörün temposu ve ardından mahkeme heyetinin hareket tarzına bağlı olacaktır.

Burada üzerinde durmamız gereken bir konu, AYM’nin kapatma davasında mesaisinin sürdüğü dönemin, aynı zamanda Türkiye’nin seçime doğru hızla yol aldığı bir zaman kesitine denk gelecek olmasıdır. Kararın seçimin öncesinde mi çıkacağı, yoksa seçim sonrasına mı kalacağı şimdiden kamuoyunda tartışılmakta olan sorulardır.

Öyle görülüyor ki, seçime gidilirken herkes nefesini tutarak kapama davasının AYM’deki seyrini yakından izleyecektir.

Son bir nokta, AYM’nin karar alma prosedürü ile ilgilidir. Anayasa’nın AYM’nin çalışma ve yargılama usulüne ilişkin 149’uncu maddesinin üçüncü fıkrası “Anayasa’nın Anayasa değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oyçokluğu şarttır” hükmünü taşıyor.

Bir başka deyişle HDP’nin kapatılabilmesi ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için üçte iki, yani 15 üyeden 10’unun oyu gerekecektir.

AYM’nin tarihinin en kritik sınavlarından birine doğru yol almakta olduğunu söyleyebiliriz.  

Yazarın Tüm Yazıları