Paylaş
Ailelerimize, çocuklarımıza varıncaya kadar herkesi dinlemişler” şeklindeki sözleri hakkında bir değerlendirmede bulunmaktan kaçındı. Gül, “O konuları artık aşıp Türkiye’nin önündeki büyük gündeme bakmamız lazım. Kurcalarsan her yerden konuşulacak şey çıkar” diye konuşmakla yetindi.
Gül’ün açıklamaları sırasında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bazı partilileri hedef alan olaylardan sonra sergilediği tutumu övmesi de dikkat çekti. Cumhurbaşkanı, “Devlet Bey’in de konuşmalarını izledim. Sağduyulu, sorumlu ve tahrikten uzak bir söylem içinde oldu. Çok takdir ettim” dedi.
Cumhurbaşkanı, ayrıca büyük davalarda -hatalar varsa- bunların düzeltilmesi gerektiğini de vurguladı. Gül, bu konudaki bir soruya şu yanıtı verdi: “Yanlış varsa, kurunun yanında yaş da yandı diye örnekler varsa, tabii ki bunlarla ilgilenmek, bunları düzeltmek hukuk devletinin gereğidir. Bunun yolları vardır ama bunların hepsini sistem içinde, sistemi bozmadan karmaşa ortaya çıkarmadan, sanki kurumlar tamamen yanlışın içinde gibi göstermeden yapmak gerekir.”
Cumhurbaşkanı, dış politikayı konu alan açıklamalarında da özetle şunları söyledi:
MISIR’LA ELMANIN İKİ YARISI GİBİYİZ
Mısır bizim için çok önemli bir ülke. Bir Doğu Akdeniz ülkesi. Biz Mısır ile beraber çalışmazsak, Akdeniz bizim için işte (sadece) Antalya körfezi olur. Mısır ile Türkiye bir elmanın iki yarısı gibidir. Ortada Akdeniz’deki münhasır ekonomik alan gibi çok girift meseleler var.
SURİYE’DE RADİKALİZM KÖRÜKLENİYOR
(Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik risklerini nasıl görüyorsunuz? sorusuna) Suriye’nin nasıl, ne zaman düzlüğe çıkacağı konusunda çok iyimser olmak için bir gerek yok önümüzde. Cenevre’den yaptırım gücü olan bir geçiş hükümeti çıkabilseydi, o belki ümitlendirirdi gelecekle ilgili. Bu olmadı. İkinci bakmamız gereken nokta, ortaya çıkan ortamın Türkiye açısından yarattığı tehditler ve tehlikeler. Bu kadar belirsizlik ortamı içinde çok gruplar çıktı ortaya. Çapraz savaşların olduğu bir durum var. Orada mesele sadece rejimle muhaliflerin çatışması değil. Muhalifler arasında da o kadar çok gruplar var ki o gruplar arasında çatışmalar oluyor. Hedef yok, hedefsiz... Bunlar 900 kilometrelik sınırınızın biraz ötesinde oluyorsa, bunun nereye uzanacağını bilemezsiniz. Bu tür ortamlar radikalizmi, aşırılığı körükler ve yaratır.
AFGANİSTAN BENZERİ TEHLİKE VAR
Neticede böyle bir ortam olunca, hepsi de vatanı milleti kurtaracağız diye savaşa giden insanlar sonunda öyle bir çılgınlık içine giriyorlar ki... Olmadık gruplar ortaya çıkıyor. Bunların nereye varacağı, ne olacağı bilinmez, Afganistan’da gördük. Onun için bizim 4-5 sene önceki bölgedeki tehdit algılamalarız ile bugünkü arasında çok büyük fark var. O zaman bizim için en büyük tehdit PKK terörüydü. Bugün baktığımızda bu ortam içinde kaç tane grup var... Bugün hepimizin daha dikkatli olmamız gerekiyor, güney sınırımızın daha zor olduğunu söylemek istiyorum. Silahlı kuvvetler bugün ben karışmamayım dese, yarın belki gücünün yetmeyeceği bir güç çıkacak karşınıza. Onun için bu işi profesyonellere bırakmak gerekir.
BUGÜN ELİ GÜÇLÜ OLAN ŞAM
Suriye meselesi bu noktalara gelmeden iki yıl önce ben Foreign Affairs dergisine söyledim. Rusya ve İran’ın Suriye’de kendilerini bağladığı kadar karşı tarafta, Batı’da bağlayan kimse yok. Suriye, İran için ölüm kalım meselesi. Bizim için insanlık meselesi. Rusya için sıcak deniz meselesi, tek kale meselesi. “Ben savaşı bitireceğim” diye konuşup duruyor. O zaman Batı dünyasının retoriği yüksek ama bunun alana yansımayacağını, hamaset yapıldığını söylemiştim. Bu işler şaka değil. O gün yapılmayan bugün yapılmaya uğraşılıyor ama bugün tabii ki eli güçlü olan Şam. Cenevre’ye nasıl geldi?
TÜRKİYE VE İRAN SURİYE İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMALI
Aslında fırsatlar da tabii var, eğer olumlu açıdan bakacak olursanız. İran’ın nükleer meselesinde yeni bir dönemin başlamış olması, barışçı bir şekilde bu konunun halledilmesiyle ilgili gelişmeler çok memnuniyet verici. Bu gelişmeler İran’ın Suriye konusunda angaje edilmesini sağlayabilir. Batı dünyasının İran’la böyle bir diyalog içine girmesi, problemlerin siyaset ile çözülebilmesi ihtimalinin çoğalmış olması dünyayı da rahatlatabilir. Biz İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile Suriye konusunda beraber hareket etmenin, çeşitli alternatifleri üzerinde çalışmanın şart olduğunu konuştuk. Bu konuda dışişleri bakanlarımızı görevlendirdik. Üzerinde beraber çalışmanın şart olduğu yeni bir imkân var tabii... Kim bölgesine sahip çıkarsa o iyi iş yapıyordur. Suriye konusunda Türkiye ve İran’ın çok yakın olması, çok samimi bir işbirliği içerisinde olabilirsek, uluslararası camiaya önerilerde bulunabiliriz ve bizim önerilerimiz dikkate alınabilir. Biz Batı dünyasını, onlar da diğer tarafı bu işin içine çekerler...
BATI’YA ‘İFTİRA’ SUÇLAMASI
(Batı medyasında ‘Türkiye’nin Suriye’deki radikal unsurlara destek verdiği’ iddiaları için) Bunlar kendi noksanları, suçluluklarından, sorumluluklarından kurtulmak için yapılan iftiralar. Suriye’ye karşı hamasetleriyle aksiyonları birbirine hiç uymadı aslında. Suçlular... Söylemine göre hareket de yapman gerekirdi. Hareketi yapmadılar. Şimdi ortadaki boşlukta bu radikal unsurlar çıkınca bunlardan dolayı bizi suçlamaya çalışıyorlar. Kendi sorumluluklarını örtmeye ve dikkati başka yöne çekmeye çalışıyorlar.
2015 ÖNCESİ KENDİMİZİ TOPARLAMALIYIZ
(2015 Ermeni soykırımı iddialarının 100’üncü yıldönümü. Bu konuda ne yapılıyor? sorusuna) 2014-2015 yılları bizim için önemli yıllar. Türkiye uluslararası platformlarda birçok zorluklarla karşı karşıya kalacak. Biz 3-4 sene önce çok parlayan ışığımızla, dostu da çok olan bir ülke olarak bunları çok daha kolay aşabiliriz diye düşünüyorduk. Şimdi tabii dünya konjonktürü, bizim konjonktürümüz falan, içeride bir sürü başka şeylerle uğraşırken bu işler de sıkıntıları biraz çoğaltacak doğrusu. Hükümetimizin bu konuda üç-dört sene önceden başlayan çeşitli çalışmalar, hazırlıkları var. Ama esas önemli olan, bizim kendimizi toparlamamız, bugün tartıştığımız konulardan çıkmamız, kendi kendimize zarar vermememiz. Tekrar Türkiye ile dost olmanın, beraber olmanın değerini herkese tekrar bir kez daha hatırlatacak, gösterecek şeyleri çoğaltmamız lazım.
Paylaş