Gül’den Kıbrıs, tarih ve demokrasi mesajları

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün önceki gün sona eren Londra ziyaretinin en çok iz bırakan yönlerinden biri, tarihin, geleneklerin ve ritüellerin, başından sonuna bu geziye damgasını vurmasıydı.

Haberin Devamı

Londra izlenimlerinin ışığında tarihin mirasının bugün nasıl yaşatılacağı sorusu, Gül’ün önceki akşam uçakta dönüş yolunda gazetecilerle yaptığı sohbetin de en önemli başlıklardan birini oluşturdu.

BAKIŞTA YENİ SENTEZ İHTİYACI

Cumhurbaşkanı Gül, “Devletlerin büyüklüğü yeri geldiğinde semboller üzerinden ortaya çıkar. Devletlerin büyüklüklerini gösterirlerken geçmişlerinin bütün itibarını da yansıtacak şeyleri olmalı. Bütün bunlar ülkenin büyüklüğü ve asaletiyle ilgili şeyler doğrusu” dedi ve hemen ardından bugüne dönük bir özeleştiriye yöneldi:
“Bunları kaybetmiş vaziyetteyiz. Bazen öyle oluyor ki, hiç geçmişi olmayan, sanki tarihe damgasını vurmamış, yeni ortaya çıkmış bir devlet gibi davranışımız oluyor.”
Gül, bu noktada sözü Cumhuriyet ile Osmanlı arasındaki hassas dengeye getirdi:
“Cumhuriyet’le yeni düzen oturmuştur. Bazı sanatçıların, entelektüellerin nostaljisi olabilir ama Türkiye’de geriye dönüş söz konusu değil. Kimse bugün Cumhuriyet’ten farklı düzen şeklini düşünemez. Ama biz bazen bugüne vurgu yaparken öyle oluyor ki, o büyük geçmişimizi ihmal ediyoruz. Noksanlık... Bu bizde bir kısırlaşmaya neden oluyor. Sanatta, kültürde büyük insanlar ortaya çıkaramıyorsak, bunda büyük etkisi var. Bunları keşfetmemiz, kazandırmamız, yeri geldiğinde bunları stilize edip modern dünyaya en iyi şekilde sunabilmemiz lazım. Bizim hazinemiz bunlar, niye sunmayalım? Bazen insan hayret ediyor doğrusu, her şeyi vasata ayarlıyoruz. Ümit ederim bundan kurtuluruz.”

Haberin Devamı

KIBRIS’TA İKİ AYRI DEVLETE GİDİLİR

 Gül’ün gezisi sırasında Başbakan David Cameron’la yaptığı görüşmenin en önemli başlığını Kıbrıs sorunu oluşturdu. Gül’ün muhataplarına verdiği mesajlar, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2012’nin ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenecek olmasının Kıbrıs sorununu şimdiden kritik bir yol ayrımına getirmekte olduğunu gösterdi.
Gül, İngiliz tarafına yaptığı uyarıyı şu sözlerle aktardı:
“Siz de garantörsünüz dedim. Adada barış görüşmeleri devam ediyor. Bu göstermelik değil ki. BM Genel Sekreteri adaya geldi, şimdi ocak ayında tekrar toplayacak. Ümit ediyoruz ki, adanın birleşmesi ile ilgili bir mesafe alınır. Eğer bu konuda samimiyseniz, şimdi tam zamanı. 2012’nin altıncı ayına kadar ne yaparsanız yapabilirsiniz. Eğer Kıbrıslıları ikna edebilirseniz, ‘yeter artık arkadaş’ derseniz, şimdi diyeceksiniz. Şimdi yapmazsanız, onlar da bu haliyle bir de AB’ye başkanlık yaparsa, ben adamın yerine koyayım kendimi, nasıl uzlaşayım, niye uzlaşayım? Sonra bize şunu bunu yapın demeyin. Ondan sonra iki ayrı devlete gider, bizim tanıdığımızı siz de tanımak zorunda kalırsınız.”
Gül, BM Genel Sekreteri’nin girişiminde bu yıl sonuna kadar anlaşmaya varılmasını, ardından referanduma gidilmesini, böylelikle Rumların temmuz ayında başlayacak dönem başkanlığına kadar sorunun çözüme kavuşmuş olmasını öneriyor.
Ya bu süreye kadar çözüm olmazsa? Gül, “Olmazsa böyle gidecek hali yok” diyerek eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın “Herkesin iki devletli bir Kıbrıs’ı kabul etmek zorunda kalacağı” görüşünü işlediği makalesini hatırlatıyor, “Straw’ın dediği gibi, herkes bunu kabul edecek, bunun neticelerine katlanacak. Bunu herkese söyledim” diye konuşuyor.

ORTADOĞU İÇİN AGİT MODELİ

Haberin Devamı

Londra gezisi sırasında Gül’ün önem taşıyan bir başka çıkışı, Ortadoğu için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) benzer bir siyasi ve güvenlik organizasyonunun kurulmasını önermesi oldu.
Gül, Wilton Park adli saygın düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Arap Baharı’nın kazanımlarının kalıcı kılınabilmesi bölgesel bir güvenlik mimarisinin oluşturulması gerektiğini belirtti, AGİT modeline benzer bir yapının pekâlâ Ortadoğu’da da kurulabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı’nın aynı konuşmada Ortadoğu’da devrim yanlısı güçlere öğütlerde bulunurken “Eski liderler gibi güç yoğunlaşmasına gitme hatasına düşmemeliler. Demokrasi çoğunluğun ya da güçlünün yönetimi değildir. Tam aksine, sorumluluk ve tevazuya dayanan bir liderlik gerektirir” şeklindeki sözleri de not etmeye değerdi.

Yazarın Tüm Yazıları