Gösteri özgürlüğünde Anayasa Mahkemesi ölçütleri

Hadiseler Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim-Sen), 2012 Mart ayında TBMM’de görüşülmekte olan ve kısaca 4+4+4 diye bilinen İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda yapılması tasarlanan değişikliklere itiraz etmek üzere Ankara’da geniş katılımlı bir kitlesel gösteri çağrısında bulunmalarıyla başlar.

Haberin Devamı

İçişleri Bakanlığı, gösteriyi engellemek üzere Türkiye’deki bütün valiliklere Ankara’daki protestolara gitmek isteyen grupların illerinden çıkışlarına izin vermemeleri yolunda bir yazı gönderir.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önündeki dosyaya konu olan olaylar bu sırada İzmir’de meydana gelir. 27 Mart 2012 tarihinde otobüslerle Ankara’ya hareket etmek isteyen KESK ve Eğitim-Sen mensuplarının İzmir’den çıkışları polis tarafından engellenir. Göstericiler, bunun üzerine önce yolu keserler, daha sonra yolun kenarına çekilerek oturma eylemi yaparlar. Ardından yürüyerek Ankara’ya gitmeye karar verip harekete geçtiklerinde polis biber gazıyla müdahale eder, arbede yaşanır.

Göstericiler, ertesi günü (28 Mart 2012) bu kez Konak Meydanı’ndaki eski Sümerbank binası önünde toplanırlar ve valilik binasına doğru yürüyüşe geçerler. Polis yine müdahale eder, ortalık karışır.

Haberin Devamı

Eğitim müfettişi Ali Rıza Özer ve öğretmen 5 arkadaşı olaylar sırasında polisin fiziki müdahalesi nedeniyle doktor raporu aldıktan sonra demokratik haklarının engellendiği ve orantısız güç kullanımına maruz kaldıkları gerekçesiyle yargıya giderler, ancak bir sonuç alamazlar. Bunun üzerine 31 Mayıs 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunurlar.

Bu başvuru üzerine AYM’nin 6 Ocak 2015 tarihinde alacağı karar, mahkemenin gösteri özgürlüğü konusunda belki de en önemli içtihadını beraberinde getirecektir. AYM’nin “Ali Rıza Özer ve Diğerleri Başvurusu” kararı, Türkiye’de gösteri özgürlüğünün sınırlarının genişliğini gösteren, bu alandaki hukuksal ölçütleri sıralayan temel bir referans metindir.

AYM, AİHM İÇTİHATLARINI İÇSELLEŞTİRDİ

AYM Genel Kurulu, 6 Ocak 2015 tarihinde aldığı kararla 27 Mart 2012 tarihindeki birinci eylemde başvurucuların tümü açısından Anayasa’nın güvence altına aldığı toplantı ve gösteri yürüyüş düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Ertesi günkü (28 Mart 2012) ikinci eylemle ilgili olarak -bir başvurucu hariç- Ali Rıza Özer dahil diğer beşi açısından gösteri hakkı başlığında yine ihlal çıkmıştır. Her iki ihlal kararı da 1’e 14, yani oyçokluğu ile alınmış, AYM’nin askeri yargı kökenli üyesi Serdar Özgüldür karşı oy kullanan tek üye olmuştur.

Haberin Devamı

AYM, bu kararında Ali Rıza Özer yönünden ‘kötü muamele yasağı’ndan da ihlal vermiş, ancak diğer başvurucular yönünden bu başlıkta ihlal görmemiştir.

Kararın önemi, AYM’nin gösteri özgürlüğü başlığında verdiği ihlalleri AİHM’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) toplanma hakkına ilişkin 11’inci maddesini yorumladığı muhtelif içtihatlarına yapılan geniş atıflar üzerinden gerekçelendirilmesidir. Bu yönüyle AİHM’nin bütün bu içtihatlarını içselleştirerek bütünleyen bir metin olarak karşımıza çıkıyor.

Kararın dikkat çekici noktalarını şöyle özetleyebiliriz:

GÖSTERİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR: AYM, öncelikle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ortak fikirleri savunmak ve başkalarına duyurmak imkânını koruduğu için “ifade özgürlüğünün özel bir biçimi” olarak alıyor. Temel bir hak olması açısından “dar bir şekilde yorumlanmaması gerektiğini” belirtiyor.

Haberin Devamı

MUHALİF FİKİRLER KORUNMALI: AYM, bu çerçevede çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının inançlarına saygıyı demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olarak vurgulayarak şöyle diyor: “Çoğulcu demokrasilerde, her durumda çoğunluğun fikrinin üstünlüğünün ileri sürülemeyeceği gibi, azınlık veya muhalif fikirlerin korunması ve bunların ifade edilmesinin güvence altına alınması demokratik ilkelere saygının bir göstergesidir”.

RADİKAL TEDBİRLER DEMOKRASİYE ZARAR VERİYOR: Kararda “Demokrasinin özünde açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücü yer almaktadır” deniliyor. Buna göre, “Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında, toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal tedbirler, demokrasiye zarar vermektedir”. Karara göre, “Yetkililerin eylemlerde kullanılan ifadeler ve bakış açılarını şaşırtıcı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiği ya da eylemlerin yasadışı olduğu durumlarda dahi” böyledir.

Haberin Devamı

GÖSTERİ YETER Kİ BARIŞÇIL OLSUN: AYM’ye göre, toplanma hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Kararda, “Bunun dışında toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi yoktur” deniliyor. AYM, bu noktada devletin gösteri hakkı konusunda “Pozitif yükümlülük” altına olduğunu, bu çerçevede “gösteri yürüyüşünün barış ve güven içinde yapılmasını sağlamak amacıyla uygun önlemleri alma görevi bulunduğunu” hatırlatıyor.

YA ŞİDDETE BAŞVURULURSA?: Peki bir toplantı ya da gösteri yürüyüşüne katılanların bir kısmı şiddete başvurursa, şiddete başvurmayan diğer katılımcıların hakları bundan nasıl etkilenir? AYM, bu meseleyi de değerlendiriyor ve bu durumun “diğerleri açısından bu hakka müdahaleyi meşru kılmayacağını” belirtiyor. Bir başka anlatımla, şiddete karışanla karışmayan arasında ayrım gözetilmesi gerektiğini belirtiyor.

Haberin Devamı

İZİN ALINMADI DİYE GÖSTERİ DAĞITILAMAZ: AYM toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin önceden izin ya da bildirim usullerine bağlanmasına nasıl yaklaşıyor? AYM, getirilen bu gibi koşulların toplantı hakkının özüne dokunmaması gerektiğini vurguluyor. Bir protesto barışçıl yöntemlerle yapıldığında, bu tür bir eylemin sadece bildirim yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesiyle dağıtılmasını “Barışçıl toplantı hakkına ölçüsüz bir sınırlama” olarak değerlendiriyor.

DEMOKRASİ İÇİN SABIR VE HOŞGÖRÜ: AYM’nin bakışında bütün yollar devlete dönük sabır ve hoşgörü beklentisine çıkıyor: “Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir”.

*

AYM, işte bütün bu kriterleri sıraladıktan sonra 2012 yılı mart ayında Ankara’da düzenlenmek istenen gösterinin İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklanmasını, 27 Mart 2012 akşamı İzmir’deki göstericilerin Ankara’ya gitmelerinin engellenmesini, aynı akşam yapılan oturma eylemi ve gösteri yürüyüşünü polisin dağıtmasını, keza ertesi günü yapılan müdahaleleri de Anayasa’da güvence altına alınan toplanma hakkının ihlali olarak görüyor.

Bu hafta baro başkanlarının Ankara’ya girişte karşılaştıkları polis engellemesi ve maruz kaldıkları muameleyi, aktardığımız AYM’nin hak eksenli bu içtihadı ışığında değerlendirmek çok zor olmasa gerek...

Yazarın Tüm Yazıları