Paylaş
Bugünkü yazımızda Ceylan’ın ‘Ekonomik ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’ (EDAM) isimli düşünce kuruluşunun web sitesinde yayımlanan bu konudaki makalesinde dikkat çektiği, meselenin önemli bir başka boyutunu büyüteç altına yatırmak istiyoruz.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ OLACAK MI?
Ceylan, Türkiye’nin füze savunma sistemi ihtiyacının karşılanması başlığına yaklaşırken öncelikle “temin” ve “tedarik” gibi fiillerin kullanılmasını hatalı buluyor. Ceylan, bu konuda halen devam eden sürecin “Devlet katında belirlenmiş temel altı kriter ışığında yürütülmesi ve bu kriterlerin esas alınmasının önemli olduğunu” vurguluyor.
Bu kriterler neler? Emekli büyükelçi, yalnızca “en başta gelen” üç kriteri telaffuz ediyor. Bunlar, 1) Ortak üretim, 2) Teknoloji transferinin kapsamı ve 3) Milli savunma sanayii firmalarımızın bu ortak üretimindeki pay oranıdır...
“Milli savunma sanayii firmalarımız” ifadesiyle “geçmişi olan, müesseseleşme yolunda mesafe kat etmiş, kurumsal geleneklere sahip, güçlü ve bu alanda önde gelen firmaların kastedildiğini” belirtiyor.
Ceylan, yazısında diğer üç kritere ise açıklık getirmiyor. Ancak 4) Maliyet, 5) Teslimat süresi ve 6) (NATO) standartlarına uygunluğun diğer üç kriter olduğunu tahmin etmek güç değildir.
Burada ilginç olan husus, ortak üretim, teknoloji transferi ve milli firmaların pay oranı gibi faktörlerin maliyetten çok daha stratejik görülmekte oluşudur.
ÜÇ KRİTİK SORU
Büyükelçi, ardından S-400 tercihi çerçevesinde bu üç kriterle ilgili bir dizi soru yöneltiyor. “Teknoloji transferi konusunun nasıl ve hangi ölçüde ele alındığı, yerli firmalarımızın sistem bileşenlerinde ortak üretimde bulunup bulunmayacağı, ortak üretimde payımızın oranı ve ortak üretim için gereksinim duyulacak sistem modifikasyonlarına Rus tarafının hangi miktarda izin vereceği veya verip vermediği gibi halen belirsizliğini koruyan hususlar mevcuttur” diyen Ceylan şunu ekliyor:
“Bu başlıklarda operasyonel nedenlerle tümüyle olmasa bile kamuoyuyla paylaşılabilecek ölçülerde açıklık getirilmesi kuşkusuz yarar sağlar ve tartışmaların daha sağlıklı yapılmasına zemin hazırlar.”
ÜÇÜNCÜ YOL: MİLLİ FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
Ceylan, S-400’lerin gelişinden bir süre önce 18 Haziran tarihinde yayımlanan söz konusu makalesinde ABD ile ilişkilerin iniş çıkışlı seyri nedeniyle bu ülkeyle işbirliğine mesafeli bir şekilde yaklaşıyor. Aynı mesafeli bakışını Rus yapımı S-400 füzelerinin Türkiye’de sahada konuşlandırılması konusunda da görmek mümkün.
Ceylan, bunun yerine “Gelecekte milli füze savunma sistemimizi hayata geçirmeye yönelik bir sürecin temellerini behemehal atmaya başlamak daha uygun olacaktır” diyerek, “üçüncü bir yol” öneriyor:
“Bu çerçevede, ABD, Rusya ve Çin’in yer almayacağı bir konsorsiyum dahilinde ilk aşamada gerçekten ortak üretime imkân sağlayacak, milli savunma sanayii firmalarımızın geniş ölçekli iştirakiyle bu alanda uzmanlık ve tecrübe kazanmasına kapıyı açacak üçüncü bir yol vakit geçirmeksizin tercih edilmelidir. Bu tercih, bizi çok yakın vadede karşılaşılması kuvvetle muhtemel birçok zorluklardan koruyabilir”.
GEÇİŞ DÖNEMİNDE AVRUPA SEÇENEĞİ
Ceylan, bu noktada EUROSAM’ın ürettiği SAMP-T füze savunma sistemi programına ağırlık ve öncelik verilmesinin ileride “Türkiye’nin milli füze savunma mimarisine zemin hazırlayacağını” söylüyor. EUROSAM, Fransız–İtalyan ortaklığındaki Avrupa konsorsiyumunun adıdır.
Ceylan, ayrıca EUROSAM konsorsiyum tercihine yönelindiği takdirde füze savunma alanında tecrübe sahibi olan Güney Kore ve Japonya ile de “dirsek teması kurulmasının” fayda sağlayabileceğini söylüyor.
Tabii böyle bir üçüncü alternatife gidilmesinin önemli bir koşulu var. Ceylan, bu durumda Türkiye’nin ticaretinin neredeyse yüzde 60’ını yaptığı Avrupa ile ilişkilerinin sağlam ve sağlıklı tutulması, bu ilişkilerin restore edilmesi gereğine işaret ediyor.
FRANSA İLE KONSEPT ÇALIŞMASI SÜRÜYOR
Bu öneriyi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın geçen mayıs ayında yaptığı, Fransa’nın Türkiye’ye uzun menzilli hava savunma sistemi SAMP-T’nin “hem kurulumunu hem de ortak üretimini teklif ettiği” yolundaki açıklamasıyla birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Akar, 22 Mayıs’ta hava savunma sistemi SAMP-T tedarikine ilişkin EUROSAM ile görüşmelerin devam ettiğini belirterek, “Ekim ayına kadar bu çalışmalar devam eder ve bu konsept çalışmasını başarılı bir şekilde tamamlayabilirsek o günden itibaren nasıl üretim yapacağımızı tartışmaya, konuşmaya, görüşmeye başlayacağız” demişti.
Bu görüşmeler sürerken, geçen hafta Fransa’nın balistik füzelere karşı hava sahasının NATO tarafından takviye edilmesi kapsamında Türkiye’ye bir SAMP-T bataryası göndereceğinin açıklanması ve Akar’ın Fransız mevkidaşı Florence Parly ile 22 Temmuz’daki telefon konuşmasında bu nedenle kendisine teşekkür etmesi size ne anlatıyor?
S-400’lerin gelişi nedeniyle ABD ile ilişkiler yeni bir krize doğru savrulurken, Avrupa cephesi ile ilişkiler bu gelişmeden etkilenmeden sürpriz bir hareketlenmeye sahne oluyor.
Paylaş