Paylaş
Bu gözlem noktalarının temel görevi ‘İdlib gerilimi düşürme bölgesi’ sınırlarının dışında kalan Suriye ordusu ile bu sınırların iç kesiminde saha hâkimiyetini sağlamış olan silahlı muhalif gruplar arasında çatışmasızlığı, ateşkes düzenini gözetmeleriydi.
Gelgelelim sınır çizgisinin hemen iç çeperinde konumlanan bu gözlem noktalarından bölgenin en güney ucunda Morik’te kurulmuş olan (9) numaralı üs iki haftadır artık Esad ordusunun kontrol ettiği toprakların üzerindedir. Yaklaşık 10 kilometre kadar rejim bölgesinin içinde kalmıştır ve çevresinde Suriye ordusu bulunmaktadır.
Gözlem noktasındaki Türk askerleriyle Suriye ordusu arasında bir gerginliğin, bir sıkıntının yaşanmaması için Rus askeri polisi yakın çevrede üslenmiştir.
*
Gelgelelim İdlib’de ortaya çıkan yeni statükonun kalıcı olacağını düşünmek yanıltıcı olur. Siyasi bir çözüm bulunamadığı ya da Soçi Mutabakatı canlandırılamadığı takdirde, Esad rejimi muhtemeldir ki, bir süre sonra İdlib’in kuzeyine doğru ilerlemek isteyecektir.
Bu çerçevede rejimin ve destekçisi Rusya’nın bundan sonrasına dönük stratejilerinde öncelikle İdlib’in iki ana arteri M-4 ve M-5 karayolları üzerinde hâkimiyet sağlamayı hedefleyeceklerini tahmin etmek güç değildir. Han Şeyhun’un iki hafta önce ele geçirilmesi bu stratejinin ilk adımıydı. İdlib’le ilgili önümüzdeki dönemde yapılacak pazarlıkların ve sahada yürütülecek mücadelenin en kritik konusu İdlib’de silahlı muhalefetin kontrolünde bulunan bu iki yolun açılması meselesi olacaktır.
*
Bu yollardan M-5, Halep’ten batıya doğru İdlib’e girmekte ve hemen güneybatıya kıvrılarak Serakib kasabasına doğru 45 kilometre yol almaktadır.
Serakib’i İdlib’in stratejik açıdan en önemli noktası kabul etmemiz gerekiyor. Şöyle ki, M-5 Serakib’de bir yol ayrımına açılıyor. Buradan batıya doğru çıkan birinci hat M-4 karayolu olarak 75 kilometre devam edip Lazkiye bölgesi ile İdlib arasındaki sınır noktasına varıyor. Daha sonra rejim bölgesi içinde 45 kilometre yol kat ederek sahil kenti Lazkiye’ye ulaşıyor. Yani Halep’i Akdeniz’e bağlıyor.
Halep’ten Serakib’e gelen hat burada ayrıca güneye kıvrılarak yine M-5 otoyolu olarak Şam’a kadar uzanan ikinci bir güzergâha yöneliyor. M-5 güneyde muhalefet kontrolündeki Marat El Numan’dan geçtikten sonra Han Şeyhun’da rejim bölgesine giriyor ve Türk üssünün bulunduğu Morik’ten geçip güney hattında Hama, Humus güzergâhı üzerinden Şam’a kadar uzanıyor. Serakib ile Şam arasındaki mesafe kaba bir hesapla 275 kilometre.
Bu yönüyle bakıldığında Esad rejimi açısından bu aşamada en kritik stratejik hedef, ülkenin en önemli ticari merkezi Halep’in başkent Şam ve ülkenin Akdeniz kıyısı ile bağlantılarını kurabilmektir.
*
Bu durum bize önümüzdeki dönemde İdlib’le ilgili bütün çekişmenin M-4, M-5 otoyolları üzerinde cereyan edeceğini anlatıyor. Aslında Soçi Mutabakatı’nın en önemli maddelerinden biri (madde 8) M-4 ve M-5 karayollarının güvenliğinin sağlanarak trafiğe açılmasıydı. Sorumluluğu büyük ölçüde Türkiye’ye düşen bu maddenin hayata geçirilmesinde başarı sağlanamamıştır.
Tabii bu yollar üzerinde cereyan edecek çekişme Türkiye’yi birçok bakımdan ilgilendiriyor. Bunun temel bir nedeni M-5’in güneye doğru güzergâhının doğusunda (Morik hariç) dört, Serakib-Lazkiye hattında M-4’e bitişik alanda ise iki askeri gözlem noktasının bulunmasıdır. Ayrıca yine İdlib’in güneyinde Zaviye’de rejim bölgesine hemen bitişik konumda bir gözlem noktası var.
Soçi Mutabakatı bundan sonraki aşamada son bir denemeyle hayata geçirilebildiği takdirde, karayollarının çatışma olmaksızın açılması gündeme gelebilir. Ancak bu, gerçekleşmesi güç olan senaryodur. Olmadığı takdirde sonucu muhtemeldir ki yine sahada askeri seçenek tayin edecektir. Bu seçenek kaçınılmaz olarak kuzeye, Türkiye’ye doğru yeni bir göç dalgasının ortaya çıkması anlamına gelecektir.
*
Tam bu noktada bir süredir Rusya’daki bazı analizciler arasında tartışılmakta olan bir yöneliş dikkat çekicidir. Bu yönelişin konu aldığı tez, A) Türkiye’nin İdlib’in doğu ve güneyinden çekilmesini, B) M-4, M-5 karayollarının Esad rejimine bırakılmasını, C) Karşılığında Türkiye sınırına bitişik bir tampon bölgenin Ankara’nın kontrolüne verilmesini öngörüyor. Bu senaryo TSK’nın gözlem noktalarının büyük bir bölümünün kuzeye taşınmasını gerektirecektir.
Kurucuları arasında Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın da yer aldığı bir düşünce kuruluşu olan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin Ortadoğu uzmanlarından Kirill Semenov’un Al Monitor web sitesinde 26 Ağustos tarihinde tekrarladığı bu teze göre, yapılacak düzenlemede İdlib şehir merkezi de Türkiye’ye bırakılabilir. Buna göre, Türkiye’nin 30 kilometre derinlikte bir alanı kontrol etmesi, göç dalgasını kendi sınırlarının dışında frenlenmesi bakımından işlevsel olabilecektir. Semenov, bu bölgeye TSK’nın kontrol ettiği Fırat Kalkanı ve Afrin bölgelerine benzer bir statünün verilebileceğini savunuyor.
Bu tezin İdlib’de hayata geçirilip geçirilemeyeceği bugün itibarıyla çok iddialı bir sorudur. Ancak Rusya cephesinde bu yönde fikirlerin dolaşıma girdiğini -önümüzdeki dönemin dinamiklerini anlayabilmek açısından- şimdiden not etmekte yarar var.
Paylaş