Paylaş
Bu konuda konuşan profesörlerin hemen hemen hepsi, tasarlanan düzenlemenin hem Türkiye’nin taraf olduğu temel uluslararası insan hakları sözleşmelerine hem de Anayasa’ya bariz bir şekilde ters düşeceği noktasında birleşiyordu.
* * *
Anayasanın 20’nci maddesi “Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” hükmünü taşıyor.
Keza bir sonraki 21’inci madde “Kimsenin konutuna dokunulamaz” diyor.
Aslında Anayasa’nın her iki maddesinin birlikte, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” şeklindeki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) sekizinci maddesinin büyük ölçüde bir tekrarı olduğunu söyleyebiliriz.
Keza Ak Parti hükümetinin 2003 yılında AB reformları çerçevesinde TBMM’den geçirip Türkiye’yi taraf yaptığı Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’nin “Mahremiyet Hakkı” başlığı altındaki 17’nci maddesi daha da kuvvetli ifadeler taşıyor:
“1. Hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz.
2. Herkes bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir”.
* * *
Tabii, Anayasa’nın 20 ve 21’inci maddelerinin hangi hallerde sınırlanabileceği, AİHS’de de bulunan “milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması” gibi koşullara bağlanıyor.
Bu durumda, hükümetin tasarladığı yasal ya da idari düzenlemeyi, gençlerin kız-erkek birlikte oturmalarının “genel ahlaka tehdit oluşturduğu” gibi bir hukuki gerekçeye dayandırması gerekecektir. Ancak bu gerekçe yine de 20’nci ve 21’inci maddelerin
özüyle çelişecektir.
Muhtemelen buradaki güçlüğü gördüğü içindir ki, hükümet çevreleri, Anayasa’nın devlete gençleri koruma görevi veren 58’inci maddesinin ikinci fıkrasının işletilebileceğinden söz ediyorlar. Bu madde, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmünü taşıyor.
Gelgelelim anayasa hukukçusu Prof. Ergun Özbudun dün Taraf’ta çıkan açıklamasında, “Öğrenci evlerine yapılacak müdahale yüzde yüz yaşam tarzına müdahaledir. Sözleşme hürriyetine müdahaledir. Hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Anayasa’nın 58’inci maddesiyle alakası yoktur. Bunun uyuşturucu ve kumara benzetilmesi gençlerimize hakarettir. Bu açıklamaya kesinlikle katılmıyorum” diye konuşuyor.
* * *
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) karşı cinsten öğrencilerin evde birlikte kalmaları gibi bir soruna karşılık veren bir kararı olup olmadığını önceki gün bu mahkemede 9 yıl süreyle yargıçlık yapmış olan Rıza Türmen’e sorduğumda da şu yanıtı aldım:
“Mahkemenin böyle bir kararı yok, çünkü böyle bir konu bugüne kadar önüne gelmiş değil. Çünkü AİHM’ye taraf olan ülkeler, demokrasiyle idare edilen ülkeler. Bu ülkelerde de böyle bir düzenlemenin örneği yok. Olabilmesi de mümkün değil zaten. Eğer Türkiye’de böyle bir düzenleme yapılırsa, mahkemenin muhtemelen bunun sözleşmenin ihlali olduğu yolundaki içtihadı da bunun üzerinden oluşacaktır”.
* * *
Her halükârda son tartışmanın en önemli sonuçlarından biri kendisini, Batı dünyasının hükümete dönük bakışında gösterecektir. Bu noktada Taksim Gezi Parkı direnişinin, zaten Batı’nın bakışında önemli bir kırılma yarattığını hatırlatabiliriz. AK Parti hükümetinin vatandaşların yaşam tarzlarına müdahale ettiği algısı, Batı’da beliren eleştirel bakışın önemli bir dayanağını oluşturuyor.
Avrupa Komisyonu’nun önceki gün bu konuda yaptığı açıklamanın, yine yaşam tarzları meselesine odaklanması bu çerçevede şaşırtıcı değildir.
“Başbakan’ın açıkladığı son demokratikleşme paketinin temel unsurlarından birinin yaşam tarzlarının ve vatandaşların özel tercihlerinin korunması olduğu” hatırlatılan açıklamada şöyle deniliyor: “Bu konudaki tercih ilke olarak öğrenciler ve aileleri tarafından kullanılmalıdır”.
Son tartışmanın Batı dünyasında AK Parti hükümeti hakkındaki yeni sorgulayıcı bakışı perçinleyeceği, soru işaretlerini artıracağı şimdiden söylenebilir.
Paylaş