Paylaş
Envanter deyince, tıp dünyasından bir benzetmeyle ifade etmeye çalışırsak, öncelikle geride bıraktığımız dönemin bir tomografisine bakabilmemiz gerekiyor. Ancak bugün için bu tomografinin yalnızca bazı bölümlerini görebiliyoruz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın her akşam yaptığı paylaşımlar üzerinden günlük ve toplam halinde yeni vaka ve ölümler ile iyileşen, yoğun bakımda tutulan ya da ‘entübe edilen’ hastalar gibi kategoriler üzerinden ülke geneline ilişkin sayıları biliyoruz.
HARİTADAN GÖZ KARARI BİLGİLENMEK
Buna karşılık ülke geneline ilişkin bu sayıları bütün iller bazında bilebilecek durumda değiliz. Keza vakaların, ölümlerin yaş gruplarına ve cinsiyete göre nasıl dağıldığı gibi verilere de erişimimiz yok. Dolayısıyla, COVID-19 virüsünün Türkiye coğrafyası üzerinde nasıl yayıldığını, Türk toplumuna yaş kümelerine göre hangi oranlarda, ne şekilde nüfuz ettiğini kesinlik içeren rakamlar üzerinden bilemiyoruz.
Bu başlıklarda çok genel bilgilerimiz var. Sağlık Bakanı Koca’nın bazı basın toplantılarında arkasındaki yansıda bir süre için beliren Türkiye haritasındaki nokta şeklindeki yoğunlaşmalardan salgının ülke sathındaki hareketi hakkında -göz kararı - fikir sahibi olmaya çalıştık.
Bu konuda sınırlı olarak bilgiye erişebileceğimiz bir kaynak, size riskli bölgede olup olmadığınızı da bildiren Sağlık Bakanlığı’nın ‘Hayat Eve Sığar’ aplikasyonu. Cep telefonunuzdan bu yazılımdaki Türkiye haritasına girdiğinizde, muhtelif renkler üzerinden gösterilen işaretlerden yine -göz kararı- salgının coğrafi olarak yaygınlığı hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
Koca, sınırlı sayıda ilin durumuyla ilgili olarak yalnızca bir kez konuştu. Bakan, salgının tırmanma dönemine rastlayan 1 Nisan tarihinde yaptığı açıklamada vakaların yüzde 60’ının 8 bin 852 vakayla İstanbul’da görüldüğünü bildirmişti. Koca, İstanbul’u sırasıyla 853 vakayla İzmir, 712 vakayla Ankara, 584 vakayla Konya ve 410 vakayla Kocaeli’nin izlediğini duyurmuştu. Bu açıklamasına göre o tarihte yalnızca 39 ilimizde can kaybı vardı. Ayrıca, hayatını kaybeden kişilerin yüzde 79.5’i 60 yaş üstündeki vatandaşlardan oluşuyordu.
PAYLAŞMAMA GEREKÇELERİ GEÇERSİZLEŞTİ
Sağlık Bakanı’nın salgının iller bazındaki yaygınlığı hakkında ketum davranmasının gerisinde iki faktörün belirleyici olduğu anlaşılıyor.
Birincisi, bütün illerle ilgili veriler açıklandığı takdirde salgının yaygın olduğu riskli bölgelerden risksiz bölgelere doğru bir hareketlenmeyi tetiklemekten kaçınma düşüncesidir. İkincisi, rakamların duyurulmasının, az vaka olan ya da hiç olmayan yerleşim merkezlerindeki insanları önlemler konusunda bir gevşekliğe yöneltmesi ihtimalidir.
Bu gibi mülahazalar salgın ilk patlak verdiğinde ya da hemen sonrasında kıyasıya bir mücadelenin yürütüldüğü dönemler açısından belli ölçülerde anlaşılabilir görünse de, bugün gelinen noktada geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
Ülke çapında normalleşmeye geçildiği, şehirlerarası ulaşım üzerindeki kısıtlamaların kaldırıldığı bir aşamada bu verilerin hâlâ saklı tutulması gereği üzerinde kamuoyunu ikna edebilmek güçtür.
VAKALARIN YÜZDE 60’I İSTANBUL’DA OLUNCA
Anlamsız hale gelmesinin bir başka önemli nedeni daha var. Zaten valiler bir süredir kendi illerindeki rakamları açıklamak konusunda yetkili kılınmıştır. Özellikle mayıs ayının ortasından itibaren bazı illerin valileri kendi illeriyle ilgili verileri paylaşmaktadır. Bu çerçevede örneğin, 12 Mayıs itibarıyla Zonguldak’ta 750 vaka ve 59 ölüm, 22 Mayıs itibarıyla Erzurum’da toplam 396 vaka ve 11 ölüm, Van’da 26 Mayıs itibarıyla 478 vaka ve 10 ölüm hadisesinin kayda geçtiğini öğreniyoruz. Ancak bunlar münferit açıklamalar olarak görülmelidir.
Ayrıca, Koca’nın Türkiye’deki vakaların yüzde 60’ının İstanbul’da ortaya çıktığını belirtmesi salgının ağırlıklı olarak İstanbul’da yoğunlaştığını göstermiştir. Koca, hatta bir ara İstanbul’u virüsün ilk görüldüğü ve yoğun yaşandığı Çin’in Vuhan eyaletine benzetmiş, “Türkiye’nin Vuhan’ı, İstanbul oldu. Hatta İstanbul, Vuhan’a göre daha iç içe bir kent” diye konuşmuştu. (Sabah, 24 Nisan)
Aynı oranın bugün için de geçerli olduğunu varsaydığımızda önceki gün itibarıyla açıklanan toplam 164 bin 769 vakadan yaklaşık 99 bininin İstanbul’dan kaynaklandığını, kalan 65 bin vakanın kalan 80 ile dağıldığını kabul etmemiz gerekir. Aslında İstanbul’u bu sayıyla ayrı bir ülke gibi kabul edip dünya sıralamasına dahil ettiğimizde, İran ve Şili’den sonra tek başına 13’üncü geliyor. Türkiye, 164 binlik toplamıyla Peru’dan sonra 11’inciliğe inmiş durumda.
PEK ÇOK ÜLKE ŞEFFAF DAVRANIYOR, RUSYA DAHİL...
Bu konuyu tartışırken bir faktörü daha denkleme dahil edebiliriz. COVID-19 ile mücadele eden pek çok ülke salgının yaygınlığıyla ilgili ayrıntılı bilgileri şeffaf bir şekilde kamuoylarıyla paylaşıyor. Örneğin açık kaynaklardan İtalya, Almanya, İspanya gibi ülkelerin resmi istatistiklerine baktığımızda şehirlere, eyalet ya da idari bölgelere göre vaka ve ölüm sayılarını günlük olarak izleyebiliyoruz.
Yalnızca Batı demokrasilerinden söz etmiyorum. Kuzey komşumuz Rusya’da da vaka ve ölüm rakamları idari bölgelere göre ayrıntılı bir şekilde açıklanıyor. Dün sabah itibarıyla Rusya’nın 414 bin vaka toplamı içinde Moskova 183 bin vakayla ilk sırayı alırken, Saint Petersburg’un vaka sayısının 16 binin üzerinde olduğunu biliyorduk. Toplam ölü sayısı Moskova’da 2 bin 533, Saint Petersburg’da ise 213 görünüyordu.
Her seferinde başka ülkeler üzerinden emsaller vermek de gerekmiyor. Başka ülkelerdeki uygulamalardan bağımsız olarak, Türkiye’de vatandaşların salgının kendi yaşadıkları topraklar üzerindeki yaygınlığını ayrıntılı bir şekilde bilmek en doğal haklarıdır. Bu bilgiye erişim, demokrasinin en temel öğelerinden biri olan bilgi alma, bilgiyi talep etme hakkının, şeffaflığın da vazgeçilmez bir parçasıdır.
Paylaş