Çıraklık yaşını 11’e indirmek yakıştı mı?

KARŞIMDA duran çelişkiyi anlamakta zorlanıyorum.

AK Parti’nin 5 grup başkanvekilinin ortak imzalarıyla geçen pazartesi günü TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifi, ilköğretim sisteminde muazzam köklü değişiklikler getiriyor, örneğin mesleki eğitim için yönlendirmenin 10 yaşında başlamasını öngörüyor.
Oysa Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dün Antalya’da yaptığı bir açıklamada “dünyadaki genel eğilimin mesleki eğitimin daha ileri yaşlara doğru ötelenmesi olduğunu” söyledi.
Hangisine itibar etmeliyiz?
ÇOCUKLARA NASIL BİR GELECEK?
İktidar partisinin teklifi, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılmasını, ancak 4+4+4 olarak kademeli bir şekilde bölünmesini öngörüyor. Proje kesintili sisteme geçerken, 7-10 yaşlarındaki çocuklarla, 11-14 yaşlarındaki çocukların okul binalarını da ayırıyor.
Buradaki kritik nokta, 8 yıllık ilköğretim iki kademeye bölünürken, ikinci kademede farklı okul türleri, mesleki eğitim programlarına kapının önünün açılmasıdır.
Bu çerçevede teklifin en dikkat çekici maddelerinden biri, yeni sistemde mesleki eğitimin önünü açmak için 3008 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliktir.
Bu amaçla yasanın “Çırak olabilmek için aşağıdaki şartlar aranır. a) 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. b) En az ilköğretim okulu mezunu olmak” şeklindeki 10’uncu maddesinde iki değişiklik yapılıyor.
Buna göre, önce 14 yaşı 11 yaşına indiriliyor, ikinci adımda “en az ilköğretim okulu mezunu olma” zorunluluğu “ilköğretim birinci kademe mezuniyeti” şeklinde değiştiriliyor.
Yanlış okumadınız, çıraklık yaşı 11’e indiriliyor.
Düzenleme, bu haliyle Türkiye’nin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri çerçevesinde üstlenmiş olduğu taahhütlere de aykırı. Örneğin, Türkiye’nin 1998 yılında iç hukukunda yürürlüğe koyduğu 138 sayılı ILO Sözleşmesi, minimum çalışma yaşını 15 olarak belirliyor, istisnai durumlarda sınırın 14’e indirilebileceğini belirtiyor.
Öyle anlaşılıyor ki, teklifi hazırlayanlar Türkiye’nin 1998 yılında taraf olarak üstlendiği bu uluslararası yükümlülüğün farkında değil.
Bu mudur AK Parti hükümetinin çocuklara gelecek vaadi?
BAKANIN SÖZLERİNE DİKKAT
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren ve objektif çizgisiyle tanınan Eğitim Reformu Grubu’nun (ERG) AK Parti’nin söz konusu teklifiyle ilgili hazırladığı rapor projenin bu yönüne de ciddi çekinceler getiriyor.
ERG’ye göre, teklifin sakıncalarından biri, yaş sınırı 11’e çekilirse çocuk işçiliğin yaygınlaşması ihtimalinin belirecek olmasıdır.
Önemli bir nokta daha var. 10 -11 yaşları, çocukların mesleki eğilimlerinin ölçülebilmesi bakımından çok erken bir yaştır. ERG de “çocukların 10 yaşında yapılan bilinçsiz seçimlere ömür boyu mahkum edilmiş olacağını” belirtiyor.
Ve Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in dünkü şu sözleri de galiba bu tezleri destekleyen bir içerik taşıyor:
“Çocukların farklılığını kabul eden, bireysel tercihlerini ön plana çıkartan, kabiliyetlerine uygun seçimlerin olduğu dersleri veren, ama yönlendirmede zorlama yapmayan bir eğitim yaklaşımı günümüz dünyasında egemen olmaya başlamıştır. O yüzden mümkün olduğu kadar ileri yaşlarda mesleki yönlendirme, ama bu arada geçişleri sağlayabilecek bir esneklik önem kazanmaktadır.”
Zaten Batılı ülkelerin büyük çoğunluğunda mesleki eğitime geçişin 14 yaş ve sonrasında başlaması, Dinçer’in bakışını destekleyen bir olgudur.
HÜKÜMET PROGRAMINDA YOK
Bu yasa teklifinin pek çok başka mahzuru da var. Genel çizgisiyle 8 yıllık eğitimle sağlanan kazanımların büyük ölçüde kaybedileceği söylenebilir.
Özellikle 10 yaşından sonra ikinci kademede açık öğretime kapının aralanması, bazı ailelerin kız çocuklarını okuldan almalarının önünü açabilir.
Teklifte okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması ise büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. Zaten Bakan Dinçer de “dünyada okul yaşının küçülmesi yönünde de bir eğilim olduğuna” dikkat çekmiş. Ama bu küresel eğilim de teklifte unutulmuş.
Son bir nokta... Dün hem AK Parti’nin seçim beyannamesi, hem de 61’inci hükümet programının eğitim bölümlerini inceledim. Partinin ve hükümetin, ilköğretim sisteminde getirilmek istenen bu köklü değişikliklerle ilgili Türk halkına hiçbir taahhüdü olmamış. Madem böyle bir niyet vardı, neden toplumla paylaşılmamıştır?
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bu kadar hayati bir yasanın doğru dürüst tartışılmadan aceleye getirilerek çıkartılmak istenmesinin makul hiçbir dayanağı yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları