Paylaş
Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olma iddiasını taşıyorsa, ana muhalefet partisinin seçim sonuçlarını doğru bir şekilde okuyup değerlendirmesi ve kendisine gereken dersleri çıkarması elzemdir.
Bunun için öncelikle objektif bir teşhis gerekiyor. 2011 genel seçiminde 11 milyon 122 bin oy almış olan CHP, üç yıl sonraki yerel seçimde Türkiye genelinde il genel meclisi ve ilçe belediye meclisi toplamında 11 milyon 481 bin oy almıştır. İki buçuk milyona yakın yeni seçmenin sandığa ilk kez gittiğini de hesaba katarsanız, CHP sayısal gücünü tam olarak koruyamamış, aslında reel olarak az bir oranda gerilemiştir.
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu, 2010 yılı mayıs ayında CHP’yi devraldığında partinin ölçülebilir kitle desteği bir yıl önceki 2009 yerel seçiminde alınmış olan 9 milyon 229 bin oydu. Kılıçdaroğlu, CHP’yi 2011 genel seçiminde 11 milyon bandına çıkarmakla birlikte, 2014 yerel seçiminde ikinci bir sıçrama yapamamıştır. Parti, yüzde 26 oranında kilitlenmiştir, yüzde 30 eşiğini zorlayamamaktadır.
Vahim olan durum, partinin Anadolu’nun orta, kuzey ve doğusunda büyük ölçüde bir “daralma” sürecine girip, üç büyük kente, sahillere ve Trakya’ya sıkışıp kalmasıdır. Partinin oyu yalnızca güneydoğuda değil, Orta Anadolu’nun bazı kentlerinde de neredeyse sembolik bir orana inmiştir. Bu yöneliş kontrol altına alınamadığı ve aynen devam ettiği takdirde, CHP, Anadolu’nun bazı kesimlerinde ileride yalnızca tabelasıyla varlık gösteren bir partiye dönüşebilir.
İktidara talip olan bir parti ülkenin her kesiminde bir iddia ortaya koymak durumundadır.
Bu noktada fotoğrafın bir kesitine de dikkatle odaklanmak gerekiyor. CHP, İstanbul’da belediye meclislerinde 3 milyon 113 bin, Ankara’da 1 milyon 6 bin, İzmir’de 1 milyon 206 bin oy almıştır. Hepsini topladığımızda 5 milyon 325 milyon seçmen ediyor. CHP’nin Türkiye genelinde bu kriterde aldığı oyların toplamı 11.5 milyonun biraz altındadır. Bir başka anlatımla, bu parti toplam oyunun yaklaşık yüzde 46’sını, yani yarıya yakın bir bölümünü üç büyük kentten almaktadır. Yeni orta sınıflar, yani beyaz yakalıların öncelikli tercihi durumundadır.
CHP’nin önündeki yaşamsal mesele, bu sosyolojik tabanının sınırlarının dışına nasıl çıkabileceği sorusunda beliriyor.
* * *
CHP’nin performansını tahlil ederken, seçimin yapıldığı dönemdeki koşullardan ne ölçüde istifade edilebildiğine de bakmak gerekiyor. Yerel seçimler, iktidar partisinin çok ağır suçlamalarla köşeye sıkıştığı, bu nedenle dört bakanının istifa etmek zorunda kaldığı bir dönemde yapıldı. Bir muhalefet partisi için bundan daha elverişli bir konjonktür düşünülemezdi. Bu fırsatın değerlendirilemediği ortadadır.
Ayrıca üzerinde durulması gereken bir nokta, CHP’nin Gülen cemaati ile aynı dalga boyunda duran, daha doğrusu bir başka aktörün oyun planı üzerinden hareket eden bir parti görüntüsü vermiş olmasıdır.
* * *
Kabul edelim ki, sorunun bir başka önemli boyutu da CHP’nin organizasyonel kapasite anlamında tam bir profesyonellik düzeyine hâlâ gelememiş olmasıdır. Seçimlerden önce yapılan amatörce işler, örneğin Sarıyer’deki aday listesinin ilçe seçim kuruluna zamanında yetiştirilememesi bu partideki organizasyonel sıkıntıyı gösteren ciddi bir örnektir. Bu tür örneklerin sıklığı partinin algısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Dün Hürriyet’te Şükrü Küçükşahin’in köşesinde tekrarlanan bir gerçek CHP’nin durumunu göstermesi bakımından hazindir. 30 Mart gecesi Türkiye’deki 194 bin 704 sandıktan ancak 78 bin 312’sinin verisi CHP genel merkezindeki bilgisayar sistemine girilebilmiş. Yani yarısı bile sisteme sokulamamış.
Böyle bir fiyaskonun mazereti yoktur. Türkiye’yi yönetmeye talip bir parti, hiç olmazsa seçim gecesi Türkiye’nin bütün sandıklarının verilerini sisteme geçirme işini doğru ve eksiksiz yapmak, bu organizasyonel beceriyi sergilemek zorundadır. CHP, Türkiye’yi iyi yönetebileceği hususunda halkı ikna edebilmek için önce kendi genel merkezinin iyi yönetildiğini kanıtlamalıdır.
* * *
Tabii, bu gibi sorunlara pek çok il ve ilçede aday tespiti sürecinde yapılan hatalar, bazı merkezlerde örgütlerin gösterilen adaylara tepki nedeniyle yeterince çalışmaması, küskünlük gibi faktörlerin beraberinde taşıdığı bir dizi olumsuzluk da eklenebilir.
CHP kadrolarının bir bölümü, aynı idealler etrafında dayanışma duygusuyla kenetlenmiş, Türkiye tasavvurlarını ve bu çerçevede partilerinin geleceğini kendi dar çıkarlarının üzerinde tutabilme olgunluğunu sergileyebilen bir görüntü veremiyor. Ne yazık ki.
Ayrıca, CHP’nin kendi başarısı için modeli başka adreslerde de araması gerekmiyor. Bu seçimde CHP içinden pekâlâ pek çok başarı öyküsü de çıkabilmiştir. Ankara’da Yenimahalle, İstanbul’da Beylikdüzü gibi ilçeler, Aydın, Eskişehir, Burdur gibi iller, CHP adaylarının fark gösterebildikleri örnekler arasında sayılabilir.
CHP, hiç olmazsa kendi başarı örneklerinden ders çıkarmalıdır.
Paylaş