Paylaş
Değerli meslektaşımız Tolga Şardan’ın önceki gün T-24’te yayımladığı dikkat çekici bir haber, iletilen adli yardımlaşma talebi üzerine Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın geçen 13 Mart tarihinde yolladığı resmi yanıtın belgesini konu alıyordu.
Suudi Başsavcılığı’nın bu resmi yazısı, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak Riyad’da yürütülen soruşturma sürecini aktarıyor, aynı zamanda buradaki mahkemenin verdiği kararın tam metnini de içeriyor. Bu çerçevede hem cinayetin işlenme şekli hem de davanın Riyad cephesinde sonuçlanmasıyla ilgili birçok ayrıntıyı bir kez daha detaylı bir şekilde dikkatlerimize getiriyor.
‘ONU ÖLDÜRECEK MADDEYİ İĞNEYLE ENJEKTE ETTİM’
Kaşıkçı davasıyla ilgili kararın bundan iki yıl önce Riyad’da açıklanmasından sonra yargılanan sanıkların cinayeti ne şekilde işlediklerine ilişkin itiraflarının bir bölümü o zaman da basına yansımıştı.
Başsavcılığın yazısında, mahkeme kararında, İstanbul’a gelen infaz timinde yer alan Suudi Arabistan Adli Tıp Kurumu Başkanı Salah Muhammed Tubeyki’nin Başkonsolosluğa giriş yapan Kaşıkçı’ya “Ölümüne yol açacak bir maddeyi iğneyle enjekte ettiğine” ilişkin itirafı özellikle dikkat çekiyor. Tubeyki, “cesedi parçalayarak ölünün kutsallığını ihlal ettiğini” de kabulleniyor.
Keza yargılanıp mahkûm olan sanıklardan Turki Müşerref eş-Şehri, “kurbanın elini bağladığını, cesedin parçalanmasına ve ayrıca cinayet aletleri ve kurbanın cesedinin gizlenmesine katıldığını” itiraf ediyor. Bir diğer hükümlü Osman Ebu Hüseyin, (Başkonsolosluktaki) “kameraların çalışamaz hale getirilmesinde rol oynadığını” anlatıyor. Mustafa Muhammed el-Medeni, “kurbanın kılığına girerek cinayeti ve izlerini örtmeye çalıştığını” açıklıyor.
Riyad’daki mahkeme kararının altı çizilmesi gereken bir noktası, hükümlülerden Mahir Abdülaziz Mutrib’in kendi itirafına da dayanarak “Kaşıkçı’yı öldürme ve ölünün vücudunu parçalama emrini veren kişi” olarak gösterilmesidir. Mutrib, cinayet işlendiği tarihte Suudi Arabistan Kraliyet Sarayı’nda albay rütbesiyle görev yapan ve açık kaynaklardaki birçok fotoğrafta yurtdışı gezilerde Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın yakın çevresinde görülen bir şahsiyettir.
RİYAD’DA MAHKEMEDE 11, İSTANBUL’DA 26 SANIK
Suudi Arabistan’daki mahkemede 2019 yılında görülen davada toplam 11 sanık yargılanmıştır. Bu sanıklardan 5’i idam cezasına, 2’si 7 yıl hapis cezasına, biri 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 3 sanık ise beraat etmiştir. Kaşıkçı’nın ailesinin, İslam Hukuku çerçevesinde (Kan Parası ödenmesi suretiyle) “Kısas Hakkı”ndan feragat etmesi üzerine beş hükümlü hakkındaki idam cezaları 20 yıl hapis cezasına çevrilmiştir.
Kaşıkçı dosyasının Türkiye ile Suudi Arabistan arasında bundan sonraki seyrindeki muhtemel sıkıntılı konulardan biri öncelikle İstanbul’daki dava ile Riyad’daki davanın sanık sayılarındaki farklılıkta karşımıza çıkıyor. İstanbul’da sonradan birleştirilen ilk iddianamede 20 kişi, ikinci iddianamede 6 kişi olmak üzere toplam 26 sanık yer alıyor.
Bu sanıklar arasında Suudi Arabistan’dan gelen şüpheliler olduğu gibi, Türkiye’de görev yapmakta olan Suudi vatandaşları da vardır. Türkiye’ye gelmeyen ancak Suudi Arabistan’da cinayetin planlanmasında rol oynayan isimler de söz konusudur. İddianamenin iki numaralı sanığı, Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın danışmanı ve iddianameye göre cinayetin kilit isimlerinden olan Saud el-Kahtani bu gruptadır.
İlk iddianamedeki 20 kişi hakkında da “Tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten adam öldürme” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası talep edilmiştir. Bunu tamamlayan sonraki iddianamedeki 6 sanıktan 2’si hakkında müebbet, 4’ü için “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme” suçlarından muhtelif hapis cezaları talep edilmiştir.
İNFAZ TİMİ 15 KİŞİYDİ
Buradaki kritik bir nokta, 2 Ekim 2018 tarihinde gerçekleştirilen cinayetin hemen öncesinde Türkiye’ye toplam 15 Suudi görevlinin gruplar halinde gelmiş olmasıdır. Hepsi aynı gün cinayetten sonra yine gruplar halinde iki özel uçak ve ticari havayoluyla İstanbul’dan ayrılmıştır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kişilerin İstanbul Atatürk Havalimanı’na giriş ve çıkışlarını, keza otele ve Başkonsolosluğa giriş çıkışlarını büyük ölçüde görüntüleriyle ortaya koymuştur.
Riyad’daki mahkemede yargılanan sanık sayısı (11), İstanbul’a gelen infaz ekibinin sayısının (15) bile altındadır. Bir başka anlatımla, infaz timinde yer alan bazı Suudi görevliler, Riyad’daki yargılamada sanık yapılmamıştır.
SUUDİLER 26 KİŞİYİ SORUŞTURMUŞ, 15 KİŞİYE TAKİPSİZLİK VERMİŞ
Önemli bir hususun daha altını çizmeliyiz. Suudi Arabistan Krallığı Başsavcılığı’nın yazısına baktığımızda şunu görüyoruz:
Riyad’da başlatılan soruşturma önce 26 kişi için açılmış. Başsavcılık yazısında, “Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgisi olan zanlılarla ilgili tahkikatların yapıldığı, bu zanlılar arasında istinabe (adli yardımlaşma) talebinde adı geçen 26 kişinin olduğu” belirtiliyor.
Yani Suudi Başsavcılığı, “Sizin suçladığınız herkesi biz de soruşturduk” mesajını veriyor Türk makamlarına.
Yazıda, daha sonra bunlar arasında 11 kişiyle ilgili suçlama yapıldığı ve bu sanıkların ilgili mahkemeye havale edildikleri ve mahkemenin 11 kişi hakkında “tartışmaya kapalı” nihai kararlar verdiği belirtiliyor.
Peki soruşturulan diğer 15 kişi ne oldu?
Suudi Başsavcılığı’nın yazısında, “Geriye kalan isimlerle ilgili olarak, ceza muhakemesi usullerine göre delillerin yetersiz olması nedeniyle, bu kişilerin olayla ilgileri ve suçlanmaları Başsavcılık nezdinde kanıtlanamamıştır” deniliyor.
Örneğin, bu cinayetle ilgili olarak adı en çok geçen isimlerden biri olan Veliaht Prens’in yakın mesai arkadaşı, danışmanı Saud el-Kahtani hakkındaki suçlamalar kanıtlanamayanlar arasındadır.
YARGILANIP BERAAT EDENLER NE OLACAK?
Sorun yalnızca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suçladığı sanıkların önemli bir bölümünün Riyad Savcılığı tarafından suçsuz görülüp sanık yapılmaması değildir.
İstanbul’daki savcıların suçlayıp, Riyad’daki savcılığın da suçladığı ancak mahkemenin yargılayıp beraat kararı verdiği isimler de var. İstanbul’daki iddianamenin bir numaralı sanığı olan Ahmet Bin Muhammed el-Asiri bunlardan biridir. Kaşıkçı’yı öldürmek için “ekip kurup görevlendirmeyi yapmakla” suçlanan el-Asiri, olayın meydana geldiği tarihte Suudi Arabistan’ın istihbarat örgütünün başkan yardımcılığı görevinde bulunuyordu. Daha sonra bu görevden alınmıştır.
Riyad’daki savcılık da kendisini soruşturmuş, hatta İslami hukuk çerçevesinde “Tazir” cezası verilmesini talep etmiş, yani bir anlamda cezayı mahkemenin takdirine bırakmıştır. Ancak yargılama sonucunda el-Asiri aklanmıştır. Krallık Başsavcılığı, kararın “tartışmaya kapalı” olduğunu belirtiyor.
Her halükârda Riyad’daki adli makamlar İstanbul’dan gelen iddianamedeki deliller karşısında bir karar almak durumundadır. Bu noktada alınacak kararın içeriğine göre bir dizi ihtimal gündeme geliyor. Meselenin söz konusu ihtimallerle ilgili aşaması ayrı bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Paylaş