Avrupa’dan yargı reformuna hem destek hem eleştiri
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
HÜKÜMETİN hazırladığı yargı reformu paketinin Batı kurumları tarafından nasıl karşılanacağı önemli bir soruyu oluşturuyor. Avrupa Birliği, paketin duyurulmasının hemen ertesinde bir açıklama yaparak bunu “doğru yönde atılmış olumlu bir adım” olarak gördüğünü açıklamıştı.
Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Ham-marberg’ün bu paketle ilgili olarak ne diyecekleri “otorite görüşü” olması açısından kuşkusuz daha çok önem taşıyor. Hammarberg, yaklaşık iki hafta süren detaylı bir incelemeden sonra dün web sitesinde yargı reformu paketiyle ilgili altı sayfalık bir değerlendirme yayımladı. Ayrıca, dün sabah kendisiyle telefonda bu değerlendirmesi hakkında ayrıntılı bir konuşma yapma imkanı buldum. Raporun ve bu sohbetin ışığında gözlemlerimi şöyle aktarabilirim: OLUMLU ADIMLAR VAR Hammarberg, raporuna öncelikle Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e insan hakları sorunlarını “ciddi ve yapıcı” bir tarzda ele almasından dolayı “takdirlerini” ifade ederek başlıyor. Komiser, daha sonra paket içinde yer alan pek çok düzenlemenin Türkiye’nin AİHM standartlarıyla uyum sağlaması açısından “tartışmasız bir şekilde ileri bir adım oluşturduğunu” vurguluyor. Bu sıcak girizgahtan sonra Hammarberg, “bir dizi düzenlemenin bütün olarak olumlu da olsa hedeflenen çözümü sağlamak açısından yeteri kadar ileri olmadığı ya da Türkiye’de insan haklarının durumunu iyileştirmek bakımından özlü bir iyileşmeyi sağlamadığı” yolundaki görüşünü belirtiyor. Komiser’in değerlendirmesinde “birinci bölüm”, “ileriye doğru adımlar” olarak görülen düzenlemelere ayrılmış. Bu çerçevede hakimlere tutuklamaya ilişkin kararlarını daha açık bir şekilde gerekçelendirme zorunluluğunun getirilmesi olumlu bir adım olarak görülüyor ama Hammarberg yine de “uygulamanın belirleyici olacağını” söylüyor. Terörle Mücadele Yasası’nda yer alan örgüt propagandası olarak görülen yayınların yasaklanmasına ilişkin maddenin kaldırılması için “olumlu bir gelişme” deniliyor. Keza yürüyen soruşturmalarla ilgili yayınların “haber verme sınırları içinde” serbest bırakılması da basın özgürlüğü açısından olumlu karşılanıyor. Keza gazeteciler hakkındaki soruşturmaların ve kesinleşmiş cezaların ertelenmesine ilişkin af düzenlemesi de yine memnuniyet yaratıyor. KAYGI VERİCİ KONULAR DA VAR Hammarberg, “ikinci bölüm”de yapılan düzenlemelerle ilgili iyileştirme taleplerini sıralıyor. Burada sanıkların tutuksuz yargılanmalarını mümkün kılan adli kontrol tedbirlerinde esas alınan ceza sınırlarının yukarı çekilmesini olumlu bulsa da, bunu kalıcı bir çözüm olarak görmüyor, etkisinin sınırlı kalacağını düşünüyor. Hammarberg, uzun tutukluluk sorununda AİHM içtihadı çerçevesinde sanıkların lehine çok daha köklü bir bakışın geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor. “Üçüncü bölüm”de tasarıda “iyileştirme” olarak sunulan ama Hammarberg’ün “kaygılanmasına” yol açan düzenlemeler var. Bunların başında Basın Yasası’nda basılmış eserler için dava açılabilmesinde zaman aşımı süresini uzatan düzenleme geliyor. Komiser, dünkü sohbetimizde “Bu süreyi uzatmak açıkça savcılara gazetecilere dava açmaları için davetiye çıkartmak gibi bir şey. Bu yanlış bir mesaj” diye konuştu. Hammarberg’ün kaygı belirttiği bir başka konu, polisin yaptığı yasal dinleme deşifrelerinin suçla ilgili olmayan özel hayata ilişkin bölümlerinin savcılar tarafından iddianamelere konulması yolundaki uygulamanın tasarıyla serbest bırakılıyor olması. Komiser, bu sorunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel hayatın mahremiyetini koruma altına alan maddesi açısından “kaygı yarattığını” belirtiyor. TBMM’YE MESAJ Hammarberg, değerlendirmesini yargı mensuplarını konu alan, aslında güncel gelişmeleri de yakından ilgilendiren şu çarpıcı gözlemle bitiriyor: “Türkiye’de meydana gelen en ağır insan hakları ihlallerinin bazıları hakim ve savcıların yasaları yorumlama ve uygulama tarzlarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, olumlu gördüğümüz düzenlemelerin yaratacağı etki bile büyük ölçüde Türk yargısının bu değişiklikleri pratikte nasıl uygulayacağına bağlıdır.” Hammarberg, dünkü sohbetimizin sonunda TBMM’ye de bir mesaj gönderdi: “Tasarı üzerinde Meclis’te yapılacak görüşmeler sırasında milletvekillerinin bizim bu tavsiyelerimize de bakacaklarını ümit ediyoruz.”