ABD’de başkanlık seçim süreci sükunet ortamında tamamlanabilecek mi?

BU yazı sabah saatlerinde yayımlandığında, ABD’deki başkanlık seçiminde oy verme işlemleri büyük ölçüde sonuçlanmış olacaktır.

Haberin Devamı

Gelgelelim seçim sonucunun bu saatlerde kesinleşmesi güç görünüyor.

Seçimin bütün anketleri tersyüz edecek şekilde, majör bir farkla iki adaydan biri lehine süratle sonuçlanması ihtimali tümden dışlanmasa da, oy sayımının bir süre çekişmeli bir şekilde gitmesi muhtemel bir durumdur.

Bunun temel bir nedeni, iki aday arasındaki yarışın ABD tarihinde nadir görülen bir şekilde çok yakın bir şekilde seyretmiş olmasıdır. Anketlerin önemli bir bölümü haftalardır Demokrat aday Kamala Harris ile Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ı kafa kafaya gösteriyor.

Bu çerçevede anketlerin “ortada” gösterdiği seçimin sonucunun her iki yöne de gidebileceği ABD basınında yaygın görüştür.

*

Tabii seçim sonucunu değerlendirebilmek için “Seçmenler Kurulu” (Electoral College) olarak adlandırılan ABD’ye özgü sistemin işleyişini de dikkate almak gerekiyor. Bilindiği gibi, seçimde yeni ABD Başkanı’nı seçecek olan bu kurula gidecek delegeleler için oy kullanılıyor.

Haberin Devamı

Her eyaletin kuruldaki delege sayısı, o eyaletten Kongre’ye giden Temsilciler Meclisi üyesi sayısı ile her eyalet için standart olan iki senatörün sayısının toplamı kadardır. Bu durumda A) Temsilciler Meclisi’nde 435, Senato’daki 100 olan üyelerin toplamına karşılık gelmek üzere 535 ve B) herhangi bir eyaletin idari yapısı içinde olmayan başkent Washington D.C’ye verilen 3 delege kontenjanını de hesaba kattığımızda, kuruldaki toplam 538 delegeyi hesaplıyoruz.

Başkan olabilmek için kuruldaki 538 delegeden 270’ini garantileyebilmek gerekiyor seçimde. İstisna iki küçük eyalet hariç tutulursa, bir eyalette oyların çoğunluğunu alan aday bütün delegeleri kazanmış oluyor.

*

ABD’deki eyaletlerin önemli bir bölümünde oyların çoğunluğu geleneksel olarak aynı doğrultuyu izliyor her seçimde. Örneğin, California’yı her seferinde Demokratlar kazandığı için, bu eyaletteki 54 delege de Demokratların listesinden seçiliyor. Buna karşılık Texas’ın 40 delegesi geleneksel olarak Cumhuriyetçi adaya yöneliyor.

Bu durumda genellikle tekrarlayan kalıplara girmeyen ve her seçimde farklılık gösterebilen “salıncak eyalet”lerin (swing state) oyunun nereye gideceği, seçim sonucu üzerinde belirleyici bir etki yapıyor.

Haberin Devamı

Bu şekilde kilit görülen yedi salıncak eyalet var: Nevada, Arizona, Wisconsin, Michigan, Pennsylvania, Georgia ve North Carolina...

Dolayısıyla, bu seçimde her iki aday da kampanyalarının son aşamasında bütün mesailerini
söz konusu yedi eyalet, özellikle de Pennsylvania eyaleti üzerinde yoğunlaştırmıştı.

*

New York Times’ın anketinde bu yedi eyalet hesaba katılmadığında, kalan eyaletlerde Kamala Harris 226 delegeyi, Donald Trump ise 219 delegeyi garantilemiş görünüyordu.

Söz konusu yedi eyaletin delege toplamı ise 93.

Bu çerçevede başkan seçilebilmek için gerekli 270 eşiğine ulaşabilmekte Harris’in bu küme içinden 44, Trump’ın ise 51 delegeye ihtiyacı var görünüyor.

Haberin Devamı

Ancak anketlerde bu yedi salıncak eyalette iki aday arasındaki farklar hata marjı içinde kalan çok küçük oranlara denk geldiğinden bir tahminde bulunabilmek çok zor.

Toplam 19 delegesi olan Pennsylvania eyaletinde adayların anketlerde “berabere” göründükleri anlaşılıyor. Özellikle Pennsylvania’nın bir hayli belirleyici olacağı hususunda genel bir kabulden söz edilebilir.

*

Sonuçların kesinleşmesinin uzaması ihtimalinin bir nedenini burada görebiliriz. Sandıklardaki sonuçların çok yakın marjlarda geçmesi beklenen salıncak eyaletlerde, yapılacak itirazlar nedeniyle yeniden sayıma başvurulması bekleniyor.

Unutmayalım ki bugün iş başında olan Demokrat Başkan Joe Biden’ın kazandığı bir önceki 3 Kasım 2020 seçiminde kesin seçim sonuçları itirazlar nedeniyle ancak dört gün sonra açıklanabilmişti.

Haberin Devamı

Kaldı ki, bundan daha çarpıcı bir örnek daha var. Bundan 24 yıl önce 7 Kasım 2000 tarihinde yapılan başkanlık seçiminde nihai sonucun belli olması Florida eyaletinden gelecek sonuca kilitlenmişti.

Haftalarca devam eden bir süreçte Florida oyları defalarca sayılmış, konu sonunda ABD Yüksek Mahkemesi’nin önüne gitmişti. Mahkemenin 12 Aralık 2000 tarihinde sayım usulüne ilişkin aldığı kararla, Florida eyaletini Cumhuriyetçi aday George W. Bush kazanmıştı.

George W. Bush, Demokrat aday Al Gore’a toplam 5 milyon 963 bin seçmenin oy kullandığı Florida eyaletinin genelinde ancak 537 fark atmıştı. Beyaz Saray’a giden yeni Başkanı bu 537 oy belirlemişti. Sonuçta Seçmenler Kurulu’nda Bush 271 delegeye gelmiş, Gore 266 oyda kalmıştı. Seçmenler Kurulu’nda kullanılan bir oy boş çıkmıştı.

*

Haberin Devamı

Tabii, bu yıl sayımın uzaması beklentisinin gerisindeki muhtemel nedenlerden bir diğeri de, Demokrat adayın kazandığı bir senaryoya dönük olarak, Cumhuriyetçilerin böyle bir sonucu kabullenmeyeceklerini önceden söylemekte oluşlarıdır.

Donald Trump, bilinçli bir stratejiyle seçim kampanyası sırasında sürekli bir şekilde Demokratların hile yaptıkları temasını işleyerek, kendi tabanını Demokrat aday Harris’in kazanması ihtimaline karşı çıkmaya hazırlamıştır.

Fanatik Trump taraftarlarının seçim öncesinde Harris’in kazanmasının meşru olmayacağı yolunda yaptıkları sosyal medya paylaşımları, Demokratların kazandığı bir sonucun ciddi bir meydan okumayla karşılaşacağına işaret ediyor.

Bu grupların bir önceki seçimden sonra Biden’ın seçim sonucunu kazandığına ilişkin resmi duyurunun yapılacağı 6 Ocak 2021 tarihindeki ABD Kongresi’nin ortak oturumunu engellemek üzere Kongre’ye baskın düzenledikleri hatırlandığında, geçmişte yaşanan bu emsal kaçınılmaz olarak tedirginlik yaratıyor.

*

Özetle, sandıktan çıkacak sonucun yönüne bağlı olarak, fanatik Trump taraftarlarının eylemleri ile kaotik durumların yaşanması ihtimali göz ardı edilmemelidir. Seçimler sırasında bundan önceki seçimde görülmemiş ölçüde sıkı önlemler alınması da ciddi asayiş sorunlarının patlak vermesinden endişe edildiğini gösteriyor.

Bu çerçevede sayımda Demokratların önde gittiği bir senaryoda Trump cephesinin önceden kazandıklarını ilan ederek, sosyal medya üzerinden bu yönde bir ortam oluşturmaya girişmeleri ihtimali de Demokratları önceden bunu önlemeye dönük hukuki hazırlıklar yapmaya itmiştir.

*

Görüleceği gibi hangi adayın kazanmasının dış politikada, ekonomide ne gibi sonuçlara yol açacağı tartışmasına başlamadan önce galiba öncelikle geçilmesi gereken kritik bir aşama var.

ABD’de sandıkta kim kazanırsa kazansın, bütün seçim sürecinin demokrasiye yakışır bir olgunlukta tamamlandığı, tarafların sonuçları centilmence kabullendikleri ve yeni başkanın kurallara, teamüllere uygun bir şekilde göreve başladığı bir geçişe tanıklık edebilecek miyiz?

Bu sorunun yanıtı muhtemelen sandıktan çıkacak sonuca, kazanan adayın kimliğine göre farklılık gösterebilecektir. Yine de yanıtı önümüzdeki günlerde bekleyip görmemiz gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları