Paylaş
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, önceki gün Paris’te düzenlenen ‘Barış Forumu’nda yaptığı konuşmada, ABD’nin geçen bir buçuk ay içinde Fırat’ın doğusunda izlediği politikada sergilediği iniş çıkışlara dönük eleştirisini bu sözlerle kayda geçiriyor.
Lavrov’un eleştirilerinin bir bölümü de ABD’nin Suriye’de sahadaki müttefiki ‘Suriyeli Kürtler’e gidiyor:
“Suriye’deki Kürtler siyasi diyalogda yer almalıdır. Ama Suriyeli Kürtler tutarlı olmalıdırlar. Çatışmanın başlangıcında ABD’nin desteğini alarak tek başlarına hareket edebileceklerine karar verip Rojava federasyonunun kuruluşunu ilan ettiler. Bunu yaparken bu ayrılıkçı harekette ABD’nin desteğini her zaman yanlarında bulacaklarını düşündüler. Bu kendi kararlarıydı.”
Lavrov, ardından Rusya olarak Kürtlere verdikleri mesajı aktarıyor:
“Kürtlere ve Suriye hükümetine aralarında bir diyaloğun başlamasının önemli olduğunu izah etmeye çalıştık. Kürtler ilgi duymadılar, her zaman ABD tarafından korunacaklarını düşündüler. ABD bu dönüşü (çekilme kararı) yapınca da, bize gelip hükümetle diyaloğa girmek için kendilerine yardımcı olmamızı istediler. Bunu yapmaya hazırdık da... Ancak Amerikalılar petrol sahalarını korumak için geri geldiklerini söylediklerinde, Kürtler yeniden diyalogdan koptular.”
Rusya Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle bağlıyor: “Dediğim gibi, biraz tutarlılığa ihtiyaç var...”
*
Türkiye’nin 9 Ekim tarihinde Barış Pınarı harekâtını başlatmasından sonra YPG’nin ABD ile işbirliğinde kısa süreli bir duraksama ortaya çıkmış, bazı YPG sözcülerinden kendilerini Türkiye’ye karşı korumadığı sürece ABD ile işbirliğinden çekilecekleri yolunda mesajlar da gelmişti. Bu dönem aynı zamanda YPG ile Rusya ve Esad rejimi arasında müzakerelerin de yürütüldüğü günlere rastlıyor.
Ancak bu belirsizlik döneminin hemen ardından ekim ayının sonuna doğru YPG ile ABD arasında Fırat’ın doğusunda sahadaki işbirliğinin yeniden başladığı yolunda güçlü açıklamalar geldi.
Hatırlayalım, bütün hareketlilik Başkan Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ile 6 Ekim tarihinde telefonda görüştükten sonra Türkiye’nin askeri harekâtına yeşil ışık yakarak Suriye’den askerlerini çekeceğini açıklamasıyla başlamıştı. Trump, daha sonra 23 Ekim’de yaptığı bir açıklamada “Petrol sahalarını korumak için Suriye’de kalacaklarını ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (YPG) yardımcı olacaklarını” duyurarak ABD politikasında sert bir U dönüşü sergiledi.
Trump’ın ertesi günü (24 Ekim) “Belki de şimdi Kürtlerin petrol bölgelerine doğru gitmeye başlamalarının zamanıdır” şeklinde bir tweet mesajı atması, petrol sahalarının kontrol altında tutulmasına dönük bu Amerikan politikasında YPG’nin merkezi bir rol üstleneceğini gösteriyordu.
*
Dikkat çekicidir ki, Trump’ın politika değişikliğine ilişkin 23 Ekim tarihli açıklaması, ana gövdesini PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) komutanı Ferhat Abdi Şahin (Mazlum Kobani) ile aynı gün yaptığı telefon görüşmesinden sonra gerçekleşti.
Mazlum Kobani, geçen hafta 6 Kasım’da bir tweet mesajı atarak “Koalisyon liderleriyle yaptıkları bir dizi toplantının sonucu olarak koalisyonla IŞİD ile savaşmaya dönük ortak programı yeniden başlattıklarını ve kuzeydoğu Suriye’deki altyapıyı koruyacaklarını” duyurdu. Kobani, 8 Kasım tarihli ikinci bir mesajda “Amerikan güçleriyle birlikte petrol sahalarını koruyoruz” dedi.
Bütün bu mesajlara paralel bir şekilde sahadan gelen görüntüler de ABD’nin Fırat’ın doğusunda petrol kuyularının bulunduğu bazı mevkilere ve ayrıca bazı stratejik kavşak noktalarına yeniden askeri birlikler gönderdiğini gösteriyordu.
*
ABD, böylelikle petrol sahalarını koruma ve DEAŞ (IŞİD) ile mücadele gerekçeleriyle Fırat’ın doğusunda kalmaya devam ederken YPG ile askeri ittifakını da tazelemiş oluyor. Bunun karşılığında YPG, Suriye’nin en azından yakın geleceğinde üstleneceği önemli bir rolü, ABD ile işbirliği halinde Fırat’ın doğusundaki petrol sahalarını korumak şeklinde tanımlamış bulunuyor.
Lavrov’un ABD ve YPG’ye dönük ‘zikzak’ eleştirilerinin gerisinde bu gelişmeler yatıyor. İlginçtir ki, bu konuda Rusya’nın ardından bir başka ciddi itiraz da Türkiye’den geliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçen hafta 9 Kasım’da Antalya’da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı toplantısında yaptığı açıklama bu konuda sert eleştiriler içeriyor.
Çavuşoğlu, ABD’nin, on binlerce kilometre uzaktan gelerek, “Suriye’nin petrol rezervlerini biz değerlendireceğiz” demesinin “uluslararası hukuka aykırı olduğunu” belirterek şöyle konuşuyor:
“Biz de buna karşıyız. Buralar Suriye halkınındır ve Suriye halkının faydalanacağı şekilde değerlendirilmesi lazım.”
Burada çarpıcı olan husus, Dışişleri Bakanı’nın ABD’nin Suriye petrollerine dönük hamlelerine itiraz ederken aslında Rusya ve Esad rejimiyle büyük ölçüde aynı pozisyonda duruyor olmasıdır. Türkiye ile Şam’daki rejim arasında ilişki olmasa da, iki tarafın Suriye ile ilgili bazı temel meselelere bakışlarında belirgin örtüşmeler ortaya çıkabiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, Suriye’deki olayların akışı önümüzdeki dönemde bunun gibi başka daha birçok sürprizi, paradoksu gündemimize taşıyacak.
*
NOT: Bu yazı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında dün akşam gerçekleşen görüşmenin başlamasından önce kaleme alınmıştır.
Paylaş