Paylaş
Sizin de bazen iş yerinde konuşulanları anlamadığınız, “Ne demek istedi?” deyip arama motoruna baktığınız oluyor mu? Eğer oluyorsa kendinizi yalnız hissetmeyin çünkü bu kafa karışıklığını yaşayan insan sayısı sandığınızdan çok daha fazla.
Öyle ki iş gücüne ilk kez katılan gençler, karşılaştıkları iş yeri jargonu karşısında şaşkına dönüyor.
LinkedIn ve Duolingo tarafından bu konuda yapılan araştırma kapsamında, Birleşik Krallık’ta 18 ila 76 yaşları arasındaki 1.016 katılımcıyla anket gerçekleştirildi. Anket sonucunda Y ve Z kuşağının yüzde 48’inin iş yeri jargonunun kullanımı nedeniyle işte kendilerini dışlanmış hissettiği ortaya çıktı.
Gençlerin üçte ikisinden fazlası, meslektaşlarının iş yerindeki jargonda aşırıya kaçtığını söylerken, genç çalışanların yüzde 54'ü uyum sağlamak için konuşma biçimlerini değiştirdiklerini dile getirdi.
GENÇLER SÖYLENENLERİ ANLAMAK İÇİN İNTERNETE BAKIYOR
Yine araştırmaya göre, Y ve Z kuşağının yaklaşık yüzde 60’ı iş yerlerinde kullanılan jargonun ‘farklı bir dil’ olduğunu düşünüyor ve sonuç olarak neredeyse yarısı bir cümleyi anlamadıkları için işte hata yaptıklarını söylüyor.
Genç profesyonellerin yarısından fazlası, bir toplantıda konuşulanları anlamak için özellikle söylenen bazı kelimelere Google’dan baktıklarını, yüzde 83’ü ise duruma ayak uydurabilmek için gerçekten anlamadıkları kelimeler kullandıklarını söyledi.
Son dönemin en fazla izlenen liderlerinden Tesla ve SpaceX’in patronu Elon Musk da bu konuya dikkat çekenlerden. Musk, çalışanlarına, “Tesla’da nesneler, yazılımlar veya işlemler için kısaltma veya anlamsız kelimeler kullanmayın. Açıklama gerektiren herhangi bir şey iletişimi engeller. İnsanların sadece Tesla’da çalışmak için bir sözlük ezberlemek zorunda kalmasını istemiyoruz” uyarısında bulunmuştu.
LinkedIn’de kariyer uzmanı olan Charlotte Davies, "Pek çok insan jargonu farkında bile olmadan günlük dillerinin bir parçası olarak kullanıyor ancak iş yerinde daha yeni olanlar için yepyeni bir kelime dağarcığı edinmek sinir bozucu olabilir" dedi ve ekledi:
"Jargonla başa çıkabilenlerin işte ilerleme olasılıklarının daha yüksek olduğuna dair bir algı var. Z kuşağı ve Y kuşağının yüzde 67'si aynı fikirde. İş yeri dilini öğrenmek zor olabilir ve umuyoruz bu konuyu gündeme getirerek iş yerinde dil engelinin aşılmasına yardımcı olabiliriz.”
“Türkiye’de özellikle plaza hayatında en çok kullanılan kelimeler arasında brief (detaylı bilgi vermek), deadline (işin teslim edilme zamanı), feedback (geri bildirim), meeting (toplantı), schedule etmek (programlamak), set etmek (ayarlamak), update (güncelleme), nice to have (olsa güzel olur) ve brainstorming (beyin fırtınası) yer alıyor.”
Bu yeni jargon, tıpkı İngiltere’de olduğu gibi ülkemizdeki gençleri de strese sokuyor. İş yeri jargonu konusunda ülkemizdeki gençlerin nabzını tuttuk ve beklediğimizden de fazla şikayetle karşılaştık. İşe girdiği ajansta konuşulanları anlayamadığı için stresten hastanelik olan da var, kendini çok cahil hissettiğini söyleyen de istifa eden de... İşte gençlerin ağzından iş yeri jargonunun hayatlarına ‘büyük’ etkisi…
'AYAK UYDURAYIM DERKEN STRES VE PANİKTEN ZONA OLDUM'
Gözde B. (29)
Bundan üç yıl önce bir sosyal medya ajansında işe girdim. Pandemi dönemiydi ve evden çalışılıyordu. Günün neredeyse yarısı çevrimiçi toplantı ile geçiyordu. İş o kadar yoğundu ki bilgisayarı sabah açıyor, gecelere kadar çalışıyor, biraz uyuyup sabah yeniden işbaşı yapıyordum.
Zaten yeni iş, yeni düzeni öğrenme çabaları ve bir anda aşırı yoğun temponun içine düşmek yeterince zordu. Üstüne bir de hiç anlamadığım terimlerin kullanması eklendi. Toplantılarda konuşulanları asla anlamıyordum. Sanki başka bir ülkede başka bir dil konuşuluyordu. Söylenenleri yakalayabildiğim kadarıyla sürekli Google’a yazıyor, anlamaya çalışıyordum. Üstelik ekip liderim dünyanın en rahatsız edici insanıydı. Sürekli telefonla arar, kendi işlerini de yaptırmak ister, eşi ile problem yaşadığında günü bize zehrederdi. Minik bir hatada bağırır çağırır, işi hakaret noktasına getirirdi.
Ben daha konuşulanları anlamaya çalışırken ve işimi hatasız yapmak için mücadele ederken bir de sorunlu yönetici çıkmıştı başıma iyi mi!
Korkunç geçen iki ayın sonunda yüzümde ve vücudumda kızarıklıklar ve döküntüler başladı. Pandemi olduğu için hastaneye gitmeyi de erteleyince işler çığırından çıktı. Hastaneye gittiğimde ise zona olduğumu öğrendim. Doktorun ilk sorduğu şey “Çok mu stresli bir hayatın var?” oldu.
O da ne demek? Stres benim hayatımın diğer adı olmuştu. İstifa etmek ile mücadeleye devam etmek arasında gidip geldim ve gün sonunda inat edip “Ben bu işi başaracağım” dedim. Evet dediğimi yaptım, üç yıldır o ajansta çalışıyorum ama bu kadar eziyete değer miydi bilemiyorum. Şimdi o tüm yabancı terimleri öğrendim ve ne kadar eleştirsem de maalesef iş akışında ben de kullanmaya başladım.
Diğer yandan bize eziyet eden ekip liderimiz işten ayrıldı, bana teklif geldi. Ekibin başında artık ben varım ve yeni işe girenlere olabildiğince destek olmaya çalışıyorum, en azından işi öğrenene kadar ‘dümdüz’ konuşup onların da anlamasına yardımcı oluyorum.
İş yeri jargonu aslında çalışma hayatı kadar eski bir kavram. Sistemde yeni olan Z kuşağı. Yeni olanın bir yerde, o yere özgü ifadeleri anlamakta güçlük yaşaması doğal bir süreç. X kuşağı da işe başladığında benzer sorunlar yaşadı ama buradaki önemli nokta şu: X kuşağının işi ve işte olanları öğrenebileceği o günkü kıdemlilerden başka kimse yoktu. Görevlerinden ve işlerinden bağımsız, kıdemlilerle aralarında usta-çırak ilişkisi vardı, soruyor ve öğreniyorlardı. Y kuşağı da bu sürece, benzer şekilde adapte oldu. Ama Z kuşağı bilginin en ucuz ve en kolay ulaşılabildiği çağın insanı. Onlar her şeyi YouTube’dan ya da Google’dan bulabiliyor. Bilgiye inanılmaz hızlı erişiyor. Fakat iş yeri jargonu gibi spesifik konular bu tip dijital platformlarda olmadığı için zorlanıyorlar.
İç İletişim Uzmanı Zozan Avcı'YABANCI KELİMELER KONUŞUNCA KENDİNİZİ DAHA MI HAVALI HİSSEDİYORSUNUZ?'
Aysel K. (45)
Yeni nesil iş yeri jargonunun genelde gençleri strese soktuğu söyleniyor ama ben 45 yaşındayım ve bu durumdan inanılmaz rahatsız oluyorum. İyi bir firmada yönetici olarak çalışıyorum. İyi derecede İngilizce ve orta düzeyde de Fransızca konuşabiliyorum. Ama anadilimin Türkçe olduğunu asla unutmuyorum, dilimizi özenle kullanmaya dikkat ediyorum.
Son zamanlarda Türkçenin içine katılan yabancı kelimelerle yeni bir dil icat edildi. ‘Beyaz yakalılar’ bu dili çok hızlı benimsedi. Sormak istiyorum: Yabancı kelimelerle konuşunca kendinizi daha mı havalı hissediyorsunuz? Eğer öyleyse size kötü bir haberim var; maalesef hiç havalı durmuyor bilakis komik görünüyorsunuz.
İş arkadaşlarım arasında da bu konuşma tarzını duyduğumda uyarıyorum ya da Türkçesini söyleyerek düzeltiyorum. Şirkette adım ‘Türkçe öğretmeni’ne çıktı, ne güzel… Yeni işe başlayan gençlerden birine bile bu durumun önemini anlatabilirsem iyi bir şey yapmış olacağım.
Lütfen “toplantı" yerine “meeting” demeyi ya da “Konu hakkında detaylı bilgi istiyorum” yerine “Brief'ler hazır mı?” ifadesini kullanmayı bırakın. Biz kendi dilimize sahip çıkmazsak, kim çıkacak?
Her şeyin fazlası bir anlam kaybına neden olur. Aynı durum kurumsal jargonlar için de geçerli. Üstelik çok fazla kullanılması bir noktadan sonra insanları rahatsız da edebilir. Kurumsal yapıyı ve şirket kültürünü bozmadan, makul bir ölçüde kullanılmalı. Öte yandan iş dünyasında Türkçeyi yıpratan şey ‘Plaza Türkçesi’ olarak da bilinen yarı Türkçe yarı İngilizce kullanım. Umarım bir gün bunun anlamsızlığını tüm çalışanlar anlar.
İç İletişim Uzmanı Zozan Avcı'ESKİ İŞ YERİMDE KULLANDIĞIM JARGONU DUYUNCA ŞAŞIRDILAR'
Selin G. (26)
Yeni mezun olduktan sonra okuduğum bölümle ilgili iş başvuruları yapmaya başladım. Tam da okuduğum bölümle ilgili bir iş bulduktan sonra öncelikle bir ay sürecek eğitimlere katıldım. Bu eğitimden de çıktığımda kendi kendime ‘Bu iş tam bana göre’ diyordum. Ancak ofise gitmeye başladığım ilk günden itibaren kendimi hiçbir şey bilmiyor gibi hissettim. Girdiğim toplantılarda ne konuşulduğunu bile anlamıyordum. Çünkü uzun yıllardır birlikte çalışanların arasında bir iş yeri dili vardı, hatta bazılarını da kendilerinin uydurduğunu düşünüyorum. Neredeyse her söylediklerini açıklamalarını istiyordum. Hatta kendime bir ‘kurumsal jargon’ defteri bile oluşturmuştum. Bu defter aynı şeyleri defalarca sormamı önlüyordu. Bir sene içinde ben de o dile hâkim oldum ve tıpkı diğerleri gibi pek de anlaşılmayan bir dil konuşmaya başladım.
Üçüncü senenin sonunda daha iyi bir iş teklifi alıp, değişikliğe gittim. Tüm işe ve jargona hâkim olduğumu düşünürken tekrar başa döndüm. Burada çok daha farklı kelimeler vardı ve benim diğer iş yerinde kullandığım kelimeleri duyduklarında şaşkına dönüyorlardı. Sanki karşılarında Arapça konuşuyormuşum gibi bakıyorlardı. Yeni bir defter tutmanın vakti geldiğini düşünerek ‘kurumsal jargon’ defterimi tekrar ortaya çıkardım. Şimdi daha iyi bir teklif gelse ilk düşüneceğim şey ‘Yeniden bir jargona adapte olabilir miyim?’ olacak.
'SÖYLEYECEK ÖNEMLİ ŞEYLERİ OLMAYANLAR MESLEKİ JARGONA SIĞINIYOR'
Serap Ç. (26)
Her işin kurumsal bir jargonu vardır ve sektöre girdiğinde zaten bunları öğrenmeye başlarsın. Ancak iş hayatı bu jargonlar olmadan cümle bile kuramayan insanlarla dolu. Bir de söylediklerinin anlaşılmamasından zevk alan birileri var ki işte o zaman gerçekten sinirleniyorum.
Mesela dışarı çıkarken konuşma ekranındaki durumlarına ‘OOO’ yazıyorlar. ‘Out of office’ anlamına gelen bu kelimenin kısaltmasını yazıp anlamamızı bekliyorlar. Oysa ‘uygun değil’, ‘ofis dışında’ yazsalar çok daha anlaşılır olmaz mı? Yine bir gün durumuna OOO yazan birine e-posta göndermem gerekti ve acil cevap almam gerekiyordu. Beş dakika kadar bekledikten sonra hâlâ cevap alamayınca aradım. Karşımdaki ise ‘Duruma OOO yazdım, görmüyor musun?’ diye tepkili bir ses tonuyla cevap verdi. Ben de anlamını bilmediğimi söyleyip, açıklamasını istedim. Bilmek zorunda da değildim.
Belki ahkam kesecek kadar uzun değil ama dört senelik çalışma hayatım boyunca gözlemlediğim şeyler var. Bence söyleyecek önemli bir şeyleri olmayan insanlar bol bol İngilizce içeren, kurumsal jargona sığınıyor. Bu şekliyle de söyledikleri çok daha önemli ve konuyla ilgili çok daha bilgili duruyor, en azından böyle hissettiriliyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz İç İletişim Uzmanı Zozan Avcı ise merak edilenleri yanıtladı.
'İLK DEFA BEŞ FARKLI KUŞAK BİRLİKTE ÇALIŞIYOR'
Evlerde başlayan kuşak çatışmasının çalışma dünyasına taşınmasının da uzun zamandır beklendiğini ifade eden Zozan Avcı, “Çünkü uzayan emeklilik sistemlerinin de etkisiyle ilk defa 5 farklı kuşak aynı anda çalışma dünyasında bulunuyor. Ve tüm bu kuşakların iş yaşamında varlık nedenlerinden çalışma performanslarına, işe yükledikleri anlamdan beklentilerine kadar birçok konuda farklılıklar bulunuyor. Z kuşağının en büyük talihsizliği hem üniversite hem de staj süreçlerinin pandemiye denk gelmesi oldu. Gerçek anlamda ne üniversitede ne de stajlarında sosyalleşebildiler. Doğal olarak her şeyin dijital olduğu dünyadan iş yaşamına geçişte de zorlanıyorlar” dedi.
'İŞ DÜNYASININ SÜREÇLERİNİ Z KUŞAĞINA GÖRE GÖZDEN GEÇİRMESİ GEREKİYOR'
Hem Z kuşağının çalışma hayatına alışması için hem de çalışma dünyasının Z kuşağıyla çalışmaya alışması daha çok zaman geçirmeye ihtiyaçları olduğunun altını çizen Avcı, “Türkiye’de yaklaşık 20 milyon Z kuşağı var ve iş dünyasının geleceği Z kuşağı. İş dünyasının süreçlerini, Z kuşağının da rahat edebileceği şekilde gözden geçirmesi gerekiyor. Şirketlerin daha karma ekiplerle çalışması, ekipler arasında bağları ve diyaloğu geliştirecek aktiviteleri hayata geçirmesi, daha çok ortak proje vermesi gerekiyor" dedi ve ekledi:
"Ayrıca şunu da belirtmek isterim, diğer kuşaklar Z kuşağıyla nasıl anlaşacaklarını aslında çok iyi biliyorlar. Çünkü ironik bir şekilde Z kuşağı ebeveynleriyle aynı anda çalışma dünyasında. Bu konuda Z kuşağının da yapması gerekenler var. Sorarak öğrenmekten çekinmemeleri lazım. Sonuçta düşünülenin aksine Z kuşağı, Y kuşağı gibi sık sık iş değiştirme ya da kurumsal hayattan ayrılıp start-up kurma eğilimde değil. Daha istikrar seviyorlar. Bu nedenle onları anlamak, dinlemek ve süreçleri onların rahat edebileceği şekilde gözden geçirmek iş dünyasına kazandıracaktır."
"İş yerlerindeki kurumsal jargonu kavrayanların işte ilerleme şansının daha yüksek olduğuna dair algı söz konusu. Bu doğru mu?" diye sorduğumuz Avcı, "Buna katılmıyorum. İşte ilerleme için daha önemli ve öncelikli kriterler, performans göstergeleri var. Ama işyeri jargonuna hakimiyeti bir uyumluluk göstergesi olarak değerlendiren yöneticiler de olabilir fakat kriter olduğunu düşünmüyorum" cevabını verdi.
Paylaş