Tarihin derinliklerinden gelen davet

GEÇEN hafta 12 bin yıl öncesine uzanan dinler ve kültür tarihi geçmişi olan Anadolu topraklarından İzmir’de ve Van’da iki önemli etkinliğe tanık olduk.

Tümü kültür mirası olan bu coğrafyayı bir çizgide buluşturan özellikleri nedeniyle bu etkinliklere değinmek istiyorum.
Sümela Manastırı’nda yapılan ayinden sonra dini turizm ve inanç turizmi yeni boyutlar kazandı. Elde edilen sonuç Türkiye’nin çabaları ile oluşmuş; tüm dinler için yeni bir dünya anlayışıdır. Her iki mekanda hiçbir ikincil düşünceye meydan vermeyecek kadar açıklıkla kutlanan bir başka gerçek de temelleri Anadolu’da olan hoşgörü anlayışıdır. Bu yıldan itibaren 16 Kasım Dünya Tolerans Günü’ne çeşitli yönleri ile taşınmalı, dünya literatüründeki yerini almalıdır.
Van giriş kapısı
Van, doğunun batısında, batının doğusunda bir başka anlatımla Avrasya’nın başladığı yerde; İzmir ise Ege kıyılarında Anadolu kültürünün batı düşüncesi ile buluştuğu noktada iki önemli merkezimiz.
İzmir’den Sunexpress, Ankara’dan Anadolujet, İstanbul’dan da THY ve Pegasus havayollarının günlük seferlerinin dünyaya bağladığı Van, çevresi için bir giriş kapısı özelliği taşıyor. Van’ın bir hoşgörü şehri olarak nitelendirilmesine zemin hazırlayacak gelişme ise turizme ve turiste bir çok açıdan pozitif bakan yöre halkı ve işbirliğine katılanların uyumundan kaynaklanan sinerji ile destekleniyor. İran üzerinden gelen ziyaretçilerin kentin ekonomisine olan katkıları Van’ı ileride doğunun dünyaya açılan bir kapısı olarak da hazırlıyor.
Van üzerinden ulaşabildiğiniz bu çevre, Ah Tamara Efsanesi yanında yoh yoh dizeleri ile anımsayacağımız Erciş’li Emrah’ın Selvihan ile olan aşkını anlatan efsane; ya da bu yıl, EDEN ödülünü kazanan Nemrut krater gölünün gizemi yanında Ağrı Dağının ihtişamının en güzel görülebileceği Tendürek dağlarına kadar uzanıyor.
Kentlerin birlikteliği
Değinmek istediğim ikinci etkinlik ise, geçmişi dünya ile yaşıt, bilinen tarihi MÖ 1200 lü yıllara dayanan, adını Truva Savaşı’nın komutanı Agamemnon’dan alan, kaplıcaların bulunduğu Balçova’dan. Burada Kaya Grubu tarafından özenle yenilenen otelin açılışına katıldım. Kaplıca, tatil ve kongre fonksiyonlarının bir arada uyum içinde bulunduran bu kompleksi aynı zamanda İzmir’in EXPO şansına katkıda bulunacak bir tesis olarak değerlendiriyorum. Türkiye’nin ilk otel yatırımcıları arasında bulunan Kaya Gurubunun tercih edilmesi ise İzmirli yöneticilerin yatırımcı seçiminde çok isabetli bir öngörüsü.
Kentlerin ve yörelerin birlikte üretecekleri projelerle yörelerine olan ilginin artırılması TÜROFED olarak desteklediğimiz bir gelişmedir. Bu yolla 50 şehre yayılan ve 3 milyar TL yi bulan turizm yatırımlarının verimliliği, ulaşımın ve konaklamanın sağladığı imkanları da kullanarak, ülke çapına yayılabilecek niteliğe ulaşabilecektir.
Ege bölgesinde İran’dan gelecek konuklara sunulabilecek imkanlar için İzmir’i; İzmir’e gelen kurvaziyer yolcular da dahil olmak üzere ilgi duyabilecek kişiler için de Van’ı, ziyaretçilerine seçenekler sunabilecek projeler geliştiren, iki kent olarak düşünmek istiyorum. İzmir’in yıllardır Meryem Ana nedeniyle kazandığı hac merkezi olma deneyimi ve İzmir Fuarı birikimi bu açıdan da kentler arasında Kıtalararası uygarlıkların paylaşımı düşüncesi kapsamında, bir yakınlık sağlıyor.
Söz gelimi, İzmir’deki Akdeniz Mutfağı ile Van’da Japon ve otantik ortamda sunulan, Doğu Anadolu mutfağını denemek isteyenler için İzmir ve Van’daki oteller arası işbirliği bu anlamda bir başlangıç olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları