3 Eylül 2011
İNSANLARIN seyahat etmeye başladıkları günden itibaren varış ve ayrılış noktalarının (terminallerin) yönetimi, yolculuğun, gezilerin ve turizmin en önemli konularından biri olagelmiştir. “En uzun yolculuklar atılan ilk adımla başlar” sözünde olduğu gibi yolculuğun başladığı yer sorusunun cevabı bu noktalarda aranır haldedir. 225 milyonu otobüsle olmak üzere yurt içinde seyahat eden 300 milyona yakın yolcunun kullandığı, bir anlamda yolculuk öncesi ve sonrası konuk oldukları terminaller, gerçekten bir itibar ve kentin, ülkenin ilk ve son izlenim noktalarıdır.
Gazetelerde sıkça manşet olması ve bizim de yolculuklarımızda karşılaştığımız sorunlar nedeniyle bu hafta arkasındaki büyük gayretlerin, inanışların ve birikimlerin Türkiye’nin bir gururu olarak dünyaya açıldığı havaalanlarındaki hizmetlerin bir fotoğrafını çekmek istiyorum.
Yapı olarak, dünya çapında ün kazanan havaalanlarımız ve pek çok ülkede işletmecilik yapan firmalarımız var. Bu yapılara, güvenliğin güzelliği ve kaliteyi engellediği bir ortamda giriyorsunuz. Görevini yaparken nezaket ve kamu hizmeti anlayışı ile davranmayan kişiler yüzünden, ilk andan itibaren yüklendiğiniz sıkıntı, içerde ve çevrede size yol göstermesi gereken kişilerin, aynı tarzdaki davranışları ile devam ediyor; çoğu kez de uçağınızı kaçırmanıza neden olabilecek sonuçlara ulaşıyor.
Otobüs terminali gibi
Hâlbuki nezaket kurallarına uygun şekilde hareket eden kişiler hem kendilerini hem de havaalanında konuk olan yolcuları memnun edecekler. Bir şansımız var, biz, kişiler arası yardımlaşmaya açık olduğumuz için yolcular birbirine yardım ediyor. Yoksa ses düzenlerindeki yetersizlik ve duyuruların anlaşılır olmaması nedeniyle yönlenmeniz çok zor. Benzetmek gerekirse otobüs terminallerinin 10 yıl önceki hali gibi; çığırtkanlar yok tabii. 50 milyona yaklaşan yolcu ve yakınlarını, yeterli olmayan yer hizmetleri ile karşılamak ve uğurlamak, çalışanların da gereksiz yere tartışmaların içine çekilmesine neden oluyor; çalışma saatleri, hep bu anlamsız sistemden kaynaklanan hataları gidermekle geçiyor. Çeşitli ülkelere gittiğimizde, duyuruların anlaşılır ve kişilerin size yardımcı olacak şekilde çalıştığını, ses düzenlerinin çok büyük alanlarda ve açık havada bile anlaşılabilir olduğunu görüyoruz. Bu zor olamayan bir teknik ve eğitsel bir yapılanma olsa gerek. İşletmeci firmalar, bu zorlukları bir anlamda da kabul anlamına gelen, özel kartlarla çözmeye çalışıyor.
Yolcu gibi kullansınlar
Dünyada havaalanları kentlerin, ülkelerin ekonomik yaşamına istihdam ve itibar yönünden de katkıda bulunurlar. Kentliler havaalanına geldiklerinde, arabaları ile yol kenarında telefon beklemek yerine, alanın içinde teknoloji ve hizmetin yüksek seviyede olduğu bir ortamı yaşamış olurlar.
Alan işletmesi ve havayolu firmalarının birlikte yolcu memnuniyeti ve ülke itibarı anlayışı ile durumu yeniden gözden geçirmelerinde yarar var. Gerekirse yöneticilerin arada bir alanı yolcu gibi kullanmaları da alınacak önlemler açısından, tavsiyeden uzak değil. Doya doya yaşayabileceğimiz hizmet imkanlarından, kolayca alınabilecek önlemlerin eksikliği nedeniyle, neden uzak kalalım?
Yol üzerinde, aynı ürünü farklı fiyatlarla satan ufak tezgahlarla bozulan genel görünümü de unutmamak gerekli. Havaalanları, öteden beri pahalı mekanlar olarak bilinir; bunun çözümünü başka şekilde aramak ve konuklara, hizmetlerden makul ödemelerle yararlanabilecekleri izlenimini vermek gerekir.
“Yakından bakanlar, dağların ihtişamını göremez” diye söz var. Biz de havacılık alanında çalışan, ülkemize gerçekten itibar ve ekonomik katkı sağlayan dostlarımıza, sahip oldukları güzellikleri uzaktan göstermek istedik.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2011
BİR rivayete göre ramazan, bizleri özlediği için her yıl on gün erken gelirmiş. Bu yıl özellikle Ankara’da yaşayanlar ramazanı çok özleyecekler; on gün bile az gelecek. Hamamönü’nde unutulmuşluğun sesini duyanların çabası ile oluşan “turizm kenti” etkinliklerini yaşayan herkesin bu düşünceme katılacağını düşünüyorum. Burada hep “eski ramazanlar” diye bir özlemin dile getirildiği dönemlerin yerini “yeni ramazanlara” bıraktığını görüyoruz.
Altındağ Belediye Başkanı Sayın Veysel Tiryaki’nin önderliğinde başlayan yenilenme, ortamın, onu var etmeye yarayacak değerlerini çok iyi kullanmanın güzel bir örneğidir. TV 8’de Erkan Tan’ın özverisi ile buradan tüm dünyaya taşınan Ramazan Programları, bizi bu kavramlarla tanıştırmış oldu. Hizmet kalitesi açısından da seçkin işletmeleri barındıran Hamamönü, Aralık ayında tamamlanacak Hamamarkası projesi ile Turizm Kenti, Ankara Kalesi’ne uzanan yolu da hem kavramsal hem de mekânsal olarak kısaltarak bu projenin de yapılabilirliğini güçlendiren bir niteliktedir.
Eski güzel günler
Mehmet Akif Ersoy’un, dost meclislerinde söylediği nükteleri hatırlayan mahallenin eskileri, “Buralar zamanında devlet büyüklerinin gelip gittiği yerdi, halka karışıp sohbet ettiği yerlerdi” diyor. Kültürün güzellikleri ile eski niteliğine de tekrar kavuşuyor. Bisiklet yolları, El Ürünleri Pazarı, Sanatçılar Sokağı, açık oturumlar, söyleşiler, imza günleri ve daha niceleri kendi şehrini de bilmek arzusu duyan Başkentlileri sadece ramazanda değil, tüm yıl burada bekliyor.
Sincan, Gölbaşı ve Mamak Belediyelerinin de ramazana yeni bir heyecan getiren etkinlikler düzenlediklerine tanık oldum; gelecek yıl daha çok etkinlikle, Ankara’da ramazanın kavramsal olarak da anlamına daha yaklaşmış olarak yaşanacağına inanıyorum. 10 yıl daha devam edecek yaz ramazanları, orucun ibadet olarak verdiği mutluluğun tamamlayıcısı olacak etkinliklerin, kentlerimize yapabileceği katkıların da ortaya konmasını sağlayacaktır.
Üçüncü ödül gelebilir
Bu yıl, Avrupalı Seçkin Destinasyonlar (EDEN) Projesi kapsamında ödül alan Hamamönü, Dünya Turizm Gazetecileri ve Yazarları Federasyonu (FIJET) tarafından verilen ve Dünya Turizm Oskarı olarak kabul edilen Altın Elma ödülüne de aday olabilecek ve ülkemize üçüncü ödülü getirebilecek bir oluşumdur. Bu konuda, üyesi olduğum Türkiye Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (ATURJET) aracılığı ile gerekli teşebbüsleri yapabiliriz. Bu ödülde de en büyük pay şüphesiz belediyemize, öncü ve örnek bir ramazan yayını yapan TV 8 ekibine ve emeği geçenlere ait olacaktır. Projenin fikir aşamasından beri arkasında olan ve desteklerini esirgemeyen Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay, bu konuda tüm Türkiye’de yapılacak benzeri uygulamalar için de bir cesaret kaynağıdır.
Ankara, bir dönemler kendi markaları ile tanınan bir kentimizdi. Piknik, Goralı, Sergen, Bulvar Palas, Akman Boza, Şekerci Osman Nuri gibi markaları devam ettiren, özel günlerimizin unutulmaz ağız tadı Şekerci Ali Uzun ve Keçiören’deki Tarihi Ankara Evi Çeşni Konağı bu ramazanda da özel sunumları ile dikkatimizi çekti.
ATİD olarak her hafta yayınladığımız Ankara Etkinlikleri Bülteni’nde ve atid.org.tr sitemizde “Hamamönü’nde Bu Hafta” başlığı ile özel bir yer vererek, Sayın Başkan’ın bu çabalarına katkıda bulunurken; Ankara’ya gelecek konuklarımıza da yardımcı olmak istiyoruz.
Bayram sevincimizi, büyüklerimiz, ailelerimiz ve konuklarımızla paylaşmamız dileği ile.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2011
Bu yıl uzun bir aradan sonra Edremit Körfezi Bölgesi’ni Asoss’tan, Şeytan Sofrası’na, Dikili’ye kadar iki kez gezmek; gün batımını izlemek, doğal güzelliklerini yaşamak ve turizmdeki gelişmelerini görmek fırsatını buldum. Buralarda tatil açısından sağlıklı yaşam ve doğal çevre ortamında bulunmanın sağlayacağı etkilerden oluşan esenlik kendini hemen belli ediyor.
ATİD olarak yörede bir yönetim kurulu üyemiz var. Körfez Havaalanı gerçekten önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Havayolları firmalarına yolcu sayısının şu kadar milyon olması yerine, hizmetlerin de biraz daha gözden geçirilmesi tavsiyemi burada da yinelemek istedim.
Hava ulaşımının tamamlayıcısı olan kiralık araç hizmetleri için uluslararası fiyat ve kalite anlayışının bu anlamda oluşması ve tüm çevreye yayılmış bir sistem gerekli. Deniz ulaşımının yokluğu ise körfezde büyük bir boşluk; karşılıklı seferler hem çevre kirliliği hem de hızlı ulaşım açısından büyük ihtiyaç.
* * *
40 yılı aşan oturmuşluğu ile 3 körfeze yayılan turizm kenti ARTUR, turizm tarihimizin bu bağlamda ilk örneklerinden. Körfez, her biri ilçe merkezi büyüklüğüne erişmiş beldeleri ile 6 ay boyunca yaşanabilecek bir coğrafya; ilk göze çarpan ise belediye hizmetlerinin geneldeki yetersizliği. Belediyelerin ilgi göstermediği yollar, yöre ekonomisine katkıda bulunan, vergilerini ödeyen yazlıkçıların sivrisinek konusunda olduğu gibi en önemli şikayeti. Eskişehir Demiryolu İşçileri Kooperatifi (EDİKOP), SSK Kampı ve diğer sitelerin taleplerini duyuramadıkları belediyelerin ilgisizliği, fuarlarda yapılan tanıtımları ve gelecek için düşünülen yatırımları olumsuz etkileyecek düzeyde.
Altınoluk’tan yayılan oksijen, körfezi dünyanın nadir köşelerinden biri yapıyor. Bitirilemeyen hastane ise sağlık turizmi konusunda Türkiye’ye artılar sağlayacak bir potansiyelin kaybı anlamında duruyor. Altınoluk’ta Köy meydanındaki asırlık çınarın altında, günün tazeliğinde, Karadut ve Koruk Suyu içebilmek ise bir ayrıcalıktı. Papazlık Tepesi’ndeki butik otelin körfeze hakim manzarası, aldığınız nefesin kalitesi ile birleştiğinde, tanrıların Kaz (İDA) Dağları’nı neden seçtiğini de anlıyorsunuz.
* * *
Kazıları yıllardır devam eden Antandros Antik kentinden, Asoss Ören Yeri’ne kadar 40 Km. uzanan antik İDA Dağının gizemini Adatepe köyündeki ve Behramkale’deki bilimsel toplantılar tamamlıyor. Assos’un yılın en uzun günlerinde ziyarete neden saat 17.00’de kapatıldığını anlamak çok zor. Behramkale’ye ulaşanlar, limanı ve antik kenti yeterince gezemiyor; köyden erken ayrılıyorlar. Köydeki yerel ürünleri sunan işyerleri, gelir kaybına uğruyor; taleplerin iletildiği makamlar, gelecek yıl için bir çözüm üreteceklerdir umarım.
Yazının Devamını Oku 13 Ağustos 2011
İMAR yasalarında yapılan değişiklikler sonucunda, kendini evinde gibi hissetmek duygusunun da etkisi ile yazlıklar ya da ikincil konutlardan oluşan küme evlerde yeni bir tatil anlayışı oluşmaya başladı. Yazlıkçı olmayı, Anadolu’da yaşayanların yaylaya göçme geleneğini, hızlı kentleşmenin etkisi ile sahillere yansıtan bir yaşam tarzı olarak da kabul edebiliriz. Bu yeni yapının turizm ekonomisi içinde yer alması için bakanlık ve üniversiteler pek çok çalışmalar yaptı, raporlar, projeler hazırladı. Araştırmacılar olayı sürdürülebilir turizm kavramları yanında, göçün toplumsal etkileri ve sonuçları ile de açıklamaya çalıştı. Gelişme, tatil, tatil beldeleri ve arazilerin değerlendirilmesinde yeni bir anlayış dönemi ve hızla 3 milyona yakın evin yapılması ile sonuçlandı.
SEBZENİN EN DOĞALI
Kendini turist kavramının dışında tutmaya çalışan 20 milyona yakın kişi, yazı buralarda geçiriyor. Yazlıkçı olmak, tatil giderleri ile yapılan yatırım arasında bir ilişki kurmanın; ev alacağıma otellerde 20 yıl tatil yaparım hesaplarının ötesinde bir kavram. Yazlığınızda 2-3 ay boyunca bir yenilenme ortamına giriyorsunuz; tüm giderler ve zorluklara rağmen bu tarz tatil tercihiniz olmaya devam ediyor.
Sebze, meyve ve tarım ürünlerinin en doğalını, turfanda alabileceğiniz köy pazarları, kaynak suları, hava ve iklim koşulları nedeniyle tatillerini otel kuralları ve belirleyici ortamının dışında geçirmek isteyenlerin kür olarak nitelediği bir ortam. Buralarda büyük kentlerin ve yapıların elektromanyetik kirliliğinden de uzakta kalıyorsunuz.
MÜLKİYET VE İMAR
Bu konsept, kapasitenin turizm amaçlı değerlendirilmesinde ağırlıklı olarak kullanılabilecek bir özelliğe sahip. Kapasitenin değerlendirilmesi, ülke kaynaklarının verimliliği açısından son günlerde tekrar gündeme geldi, STK kuruluşlarının Başkanları görüşlerini açıkladılar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu gelişmelerin Nitelikler Yönetmeliği kapsamında ele alınabileceğini açıkladı. Yönetmeliğin mantığının bir gereği olarak aranan koşulların yerine getirilmesi başlangıçta dikkate alınmadığı için, bazı zorluklarla karşılaşılması muhtemel. En önemli sorun imar ve mülkiyet konularında, başta önemsenmeyen eksiklikler. Konunun öncelikle bu amaçla çalışan kuruluşlar tarafından profesyonelce ele alınması gerekiyor. Büyük kentlerimizde faaliyet göstermeye başladıklarını izlediğimiz kuruluşların, benzeri bir programı yazlık siteleri de kapsayacak şekilde genişletmeleri, ilk adım olacaktır.
İHTİYACA CEVAP YOK
Pazarlama konusunda da Seyahat Acentelerinin devreye girmesi ile kullanılmayan dönemlerin ataleti, gelir getirici bir sonuca ulaşabilir.
Turizm amacıyla değerlendirilecek küme evlere ve konutlara olan talebin olumsuz etkilenmemesi, yerel oluşumlara bağlı bir özellik de taşımaktadır.
Beldelerde ihtiyaç duyulan üst yapı hizmetlerinin (sağlık, AVM, Banka vb.) gelişmesi ile bazı beldelerde kalma süresi kısmen altı aya kadar çıkmaktadır.Ancak buradaki önemli sorun, en çok üç ayla sınırlı ve nasıl olsa gelirler anlayışı ile hizmet planları yapan belediyelerin, yeterli alt yapılarla (özellikle yol) ihtiyaçlara cevap verememesidir. Bu husus, ülkenin büyük bölümünde dünya çapında hizmet verilen beldeler varken, ikincil konutların profesyonel anlamda pazarlamasının önündeki engellerden biri olarak gözden uzak tutulmamalıdır.
Yazının Devamını Oku 6 Ağustos 2011
YAŞAMIMIZI özel ölçülere ve kolaylaştırıcı desteklere ihtiyacı olan dostlarımızla birlikte paylaşıyoruz. Dünyada 500; Türkiye’de 10 milyon kişiye yaklaşan engelli dostlarımızın aramızda çalışan, tatil ve turizm hakkını kullanan kişiler olarak aramızda olmaktan endişe duymamalarını istiyoruz.Türkiye’nin turizm liginde ilk sıralara çıkmayı hedeflediği bu günlerde farklı turizm ürünleri oluşturmaya çalışıyor; engellilere aileleri ile birlikte daha rahat ortamlarda tatil imkânları sunmayı amaçlıyoruz. Sosyal sorumluluk yanında 12 ay aralıksız turizm dediğimizde, işletmelerimizin açık kalmasına destek sağlayacak katkılara açık bir yanı da bulunuyor bu düşüncemizin.
BELEDİYELERİN SORUMLULUĞU
Belediyelerimizi bu anlamda özellikle sivil toplum kuruluşları ve bu amaçla kurulmuş derneklerle işbirliği yaparak, örnek projeler oluşturmaya ve Ankara’daki belediyeleri öncü ve örnek olmaya davet etmek istiyorum.
Bilindiği gibi, belediyeler 572 sayılı kanun hükmünde kararname gereğince, engellilere uygun düzenlemeleri standartlara uygun olarak yapmak zorundadır. İmar Mevzuatında da ulaşılabilirlikle, fiziksel engellerin kaldırılmasıyla ilgili hükümler yer almaktadır. Buna göre, kaldırımlar, yaya yolları, konutlar ve kamusal hizmet verilen yapılar, engellilerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılmak durumundadır.
Dostlarımızı evlerinde ve kapalı mekânlarda tutmak yerine, onların yaşamın içinde olmalarını sağlayacak uygulamaların en belirgin şekli tatil, turizm ve kültür olacaktır. Yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile turizm sektöründe engelli istihdamı ve diğer konularda ATİD olarak birlikte olmaktan, katılmaktan mutlu olacağımız çözümler elde edileceğine inanıyoruz.
20 YILDIR GÜNDEMDE
Turizme katılma hakkını kullanan dostlarımızla ilgili düzenlemelerin, 20 yılı aşkın süredir bakanlığın gündeminde olduğunu belirtmek bir hakkın teslimi açısından önemli. Turizm işletmelerinin niteliklerini düzenleyen hükümler ve turizm işletmelerinin konuya gösterdikleri ilgi, diğer bileşenlerle desteklenmediği sürece çok fazla fark edilmiyor. Şimdilerde kültür hakkının turizmin bir tamamlayıcısı olarak önem kazandığı dikkate alınırsa, söz gelimi, Topkapı Sarayı ve Kapadokya’da yetersiz olduğu bilinen önlemlerin artırılması ve diğer ören yerlerimize örnek olacak şekilde geliştirilmesi, yaygınlaştırılması gerekir.
Turizmde toplam değerin, tüm bileşenlerin etkisi ile oluştuğu düşüncesi ile ulaşım alanında verilecek hizmetlerin engellilerin ve kendilerini araçlarda, varış noktalarında ve yol boyu tesislerde zorluklarla karşılaşmayacakları, günlük yaşamın dışında görmeyecekleri bir şekilde düzenlenmesi, diğer bir öncelik olabilir.
TAV Esenboğa Havaalanında, geçtiğimiz günlerde yaşanan beklenmedik doğa olayı nedeniyle, geçmiş olsun dileklerimizi paylaşırken; olay sırasında duruma hakimiyeti nedeniyle olayın ulaşım aksamadan ve kişiler zarar görmeden çözümünü sağlayan havaalanı yönetimini kutlamak isterim. Sağlam yapılar ve yönetimler her zaman haklı gururumuz olacaklardır.
Yazının Devamını Oku 30 Temmuz 2011
İSTANBUL Arkeoloji Müzesi’nde “Müzekart +” ve “Museum Pass Istanbul” kartlarının tanıtım toplantısı sırasında, Ankara Hürriyet’te üçüncü yılını tamamlayan Turistin Not Defteri köşemdeki 21 Ağustos 2008 ve 13 Kasım 2008 tarihli yazılarımı hatırladım. “Müzekart+” müze ziyaretlerinin yanı sıra, kart sahiplerini kültürel ve sanatsal faaliyetlerle buluşturacak. 40 TL’ye satılacak olan “Müzekart +” kullanıcılarına müze ve ören yerlerinin dışında Rahmi Koç Müzesi, Santral İstanbul ve Modern İstanbul gibi kültür ve sanat mekanlarına girişte indirim sağlayacak. Devlet Tiyatroları ve Opera-Bale temsillerini indirimli fiyatla izleme imkanı da sağlayacak olan “Müzekart+” Bakanlığın internet sitesinden ve gezici araçlardan alınabilecek. “Museum Pass Istanbul” ise yabancı ziyaretçilere İstanbul’daki altı müzeye 72 saatlik süre içinde giriş imkanı sağlayacak ve fiyatı 72 TL olacak.
Doğru bir temenni
“Müze Kart’a Hediye Düzenlemesi Gerekli” başlıklı yazımda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uzun yıllardır ilk kez halkımıza yönelik olarak, bu denli büyük bir etkinlik başlatmış olduğuna değinmiştim. Burada müzelerimizi gezmenin tatilimize renk katmanın bir başka yolu olduğunu belirtirken “Müze Kartın ülkemizde dostlarımıza da hediye edebileceğimiz, başarılı çocuklarımıza karne hediyesi olarak verebileceğimiz, yılbaşı promosyonlarında müşterilerimize gönderebileceğimiz bir karaktere de kavuşmasını; bunun için hediye tarzında da düzenlenip değiştirme aşamasında kişiye özel hale gelebilecek bir özellik de kazandırılmasını” önermiştim.
Bir okuyucumuzun, Müze Kartların “Kültükkart” olarak kullanılması ile ilgili teklifimizin de ilgililer tarafından bir an önce dikkate alınması halinde, kültürel etkinliklere katılımın artacağına inanıyorum önerisinin, Sayın Bakan’ın son açıklaması ile hayata geçtiğini duymuş oldum. Bir turizm yazarı olarak mutluluğu yaşamak fırsatını yakaladım. Yerine ulaşan ve doğru olan bir temenni imiş; darısı yazılarımızda yer alan diğer önerilerin başına olsun diyelim.
Bu vesile ile Sayın Bakan’a ve Müze Kartların hedeflerine ulaşması için emeği geçenlere teşekkürlerimizi bir kez daha iletme fırsatı elde ettiğimizi de ifade edelim.
Umutlar tazelendi
Kültür ve Turizm Bakanımızın 61’nci hükümette de görevine devam etmesi, nadir görülen bir uygulama. Bunun kazanımlarını değerlendirirken Müsteşar Yardımcımız Özgür Özaslan’ın da müsteşar olarak atanması geleceğe yönelik umutlarımızın tazelenmesine neden oldu. Sayın Özaslan bakanlığın her kademesinde yaptığı görevler sırasında, kamu ve özel sektör işbirliğinin, güvene ve desteğe dayalı yönünü çok iyi temsil eden kararları ile zor yılların aşılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Sektör açısından bu atama, yönetişim denen yapılanmanın, özveri ile desteklendiği dönemin kültür ve turizmdeki hedeflerinin gelecek için de devam edeceğinin güvencesi anlamındadır. Ayrıca, 30 yılını aynı bakanlıkta bürokratik dostluk ortamında geçirmiş olması, bakanlık çalışanları ve çalışmaları için de zaman kazanımıdır.
Toplantının bir önemli yönü de 3,5 yılda 3 binden fazla eserin geri alındığının ve Almanya’nın Berlin kentindeki Bergama Müzesi’nde sergilenen 3 bin 500 yıllık Boğazköy Sfenksi’nin de, Türkiye’ye iade edildiği müjdesinin Sayın Bakan tarafından verilmesiydi.
Yazının Devamını Oku 23 Temmuz 2011
TÜRKİYE, Uluslararası organizasyonları uzun yıllardır başarıyla gerçekleştirmektedir. Bu yıl tamamladığımız Erzurum kış olimpiyatları ve aynı şekilde uluslararası bir takdirle tamamlayacağımıza inandığımız, Trabzon’daki Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları etkinlikleri yanında, eskiye baktığımızda Formula 1, Eurovision, Akdeniz Oyunları, yat yarışları, ralliler ve futbol karşılaşmaları gibi pek çok konuda da değeri yüksek kazanımlarımız olduğunu hatırlamamızda yarar var.
12. Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları (EYOF-European Youth Olympic Festival) 24-29 Temmuz 2011 tarihlerinde Trabzon’da yapılacak.
Gençler arasında arkadaşlığı pekiştirmek, çevreye saygılı olmaya teşvik etmek, gençlerin daha iyi bir evrensel düşünce seviyesine ulaşmalarını sağlamak ve böylece dünya barışına katkıda bulunmayı amaçlayan bu etkinlik için Trabzon’a 49 Avrupa ülkesinden 3 bin 300 sporcu ve resmi görevlinin, oyunları seyretmek üzere de 6 bine yakın izleyicinin geleceği ifade edilmektedir. Bu bir başka ifadeyle, basın mensuplarıyla birlikte 15 bin kişiyi bulacağı tahmin edilen ziyaretçiler nedeniyle Trabzon ve çevresinde 60 bin geceleme imkanı demektir.
Yeni tesisler yapıldı
Diğerleri gibi, bu etkinlik de, konukların aynı zamanda Türkiye’nin turizmdeki başarılarına ve çağdaş gelişmelerine tanık olacakları bir ortamdır. Medyadaki yayınlar sonrasında kültür ve sporun ortak etkilerinin yaratacağı dinamizmle birlikte uluslararası organizasyonların tanıtıma olan dolaylı ve doğrudan katkıları bir kez daha görülecektir.
Oyunlar dolayısıyla, başta Olimpiyat Köyü, Pelitli Spor Salonu, Söğütlü Atletizm Sahası, Tenis Kortları, Yüzme Havuzu olmak üzere birçok tesis yapılmış ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Kampüsü içindeki yurtlar restore edilerek daha modern hale getirilmiştir. Böylece Trabzon’da gelecek dönemde benzeri etkinliklerde de yararlanılacak 350 milyon liralık yatırım gerçekleştirilmiştir.
Fırsat olmalı
EYOF’un 24 Temmuz açılış ve 29 Temmuz kapanış törenleri de başta Trabzon olmak üzere ülkemiz turizmine yapacağı ekonomik ve sosyo-kültürel fırsatlar gelecek dönemlerde de kullanılabilecek imkanlar olarak değer taşımaktadır. Bu imkanlar ve kazanımlar Tanıtma Genel Müdürlüğümüzde spor ve turizm konusunda katıldığımız çalışmaların devamı anlamında, Türkiye’nin bölgesinde sportif düzenlemelerde etkili kurumlara ve oluşumlara sahip olmasını sağlayacak kararlar alınması için bir fırsat olmalıdır.
Anadolu Turizm İşletmecileri Derneği (ATİD) olarak çeşitli turizm platformlarında vurguladığımız tanıtımda uluslararası organizasyonların önemi yanında, sporla kültürü ve turizmi birleştiren faaliyetlerimize katkıda bulunacağı düşüncesiyle, daha önce de üzerinde durduğumuz federasyon kurulları oluşturulurken, kurullara turizm sektöründen temsilci alınması teklifimizi yinelemek istiyorum.
Bu bağlamda 61’nci hükümette Gençlik ve Spor Bakanı olarak yer alan Sayın Suat Kılıç’a da turizm ve spor konularında işbirliğine hazır olduğumuzu, başarı dileklerimizle birlikte iletmek istiyorum.
Yazının Devamını Oku 9 Temmuz 2011
Sayın Ertuğrul Günay’ın 61’inci hükümette de Kültür ve Turizm Bakanı olarak yer almasını, başlattığı önemli projelerin aynı hızla devamı açısından ülkemizin bir kazancı olarak düşünüyorum. Turizmciler olarak bizi sevindiren bir başka husus da Müsteşarımız Sayın İsmet Yılmaz’ın kabinede yer alması. Sayın Bakanlarımıza başarı dileklerimizi iletirken, bu durumu Sayın Başbakan’ın kültür ve turizm alanında elde edilen gelişmelerin ve sağlanan imkanların devamı yönünde bir güvencesi olarak değerlendirmek istiyorum.
Bu bağlamda kentlerimizin özgün değerlerinin korunmasını amaçlayan çalışmaların süreceği beklentisi ile ATİD olarak üzerinde durduğumuz Ankara’nın kültürüne, geleneğine dayanan geleceğe kaynak olabilecek değerleri üzerinde yoğunlaşan çalışmalarımız kapsamında Siteleri gündeme taşımak istiyorum.
Ankara’nın özelliği olan semtleri ve anılarımız arasında da özel bir yere sahip olan Siteler, sadece Ankara’nın değil, tüm Anadolu’nun mobilya dendiğinde akla gelen ilk ismiydi. Buğdayın değerinin ekmek ve makarna olduğunda ortaya çıkması gibi, ağacın değerini de evlerimizin vazgeçilmezi olan mobilyalarımızı üreten sanatkarlar sağlıyor.
İLK UĞRAK YERİ
1957 yılında Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi ( mobilya kenti) olarak 7000 dönümlük bir alanda kurulan Siteler, Türkiye’de tek olma özelliğini uzun yıllar korudu. Hayat verilmiş, emekle yontulmuş ağacın yerini alması düşünülen hazır mobilyalar, alış-veriş merkezleri, fabrikasyon üretimlerle genişleyen arz piyasasına rağmen tüm ülkeden yeni ev kuranların ilk uğrak yeri olma özelliğini yitirmedi.Bu anlamda Ankara’nın konaklama ve turizm ekonomisinde katkıları oldu.Şimdilerde biraz ilgiye ihtiyacı var; yenilikçi bir anlayışla üretim yapılması için çalışan 10 binden fazla işyerinin üyesi olduğu Ankara Mobilyacılar ve Lakeciler Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Hüseyin Taklacı’nın projeleri desteklenmeyi bekliyor.
Sadece bir mobilya pazarı değil Siteler, geliştirilirse orman ürünleri borsası olabilecek birikime de sahip; desteklediği işgücü ve yan sanayi ortamı ile gerçekten bir bütün. Daimi bir mobilya fuarı anlayışının temelini de buradan oluşturmak, EXPO’ya kabul ettirilebilecek bir yenilik sağlamak da mümkün. Benzerlerini bir yerlerde yeniden yapmak yerine ekonomiyi oluşmuş, çevresinde yenilikçi bir anlayışla korumak,iyileştirmek de önemli.
PAZARLAMA DESTEKLERİ
Ağaca hayat veren bu ortamın, geleneksel yapısının korunması için Ankara’nın imkanlarının kullanılmasını öneriyorum.Düşünceme göre Kalkınma Ajansları’nın bir görevi de,adı marka olmuş değerlerin korunması; rekabet gücü olan bir endüstri oluşması için destekler oluşturmak.Tasarım, tanıtım, sergileme merkezleri yapılması,imalat için gerekli donanım, pazarlama ve satış destekleri gibi ulusal ve uluslararası piyasada el emeğinin değerini ortaya koyacak bir yapılanma ile Sitelerin Ankara’ya olan katkısı daha da artacaktır. OSTİM’le beraber bir ekonomi kenti daha Ankara’ya katkı sağlayacaktır. Sayın Valimizin bu anlamda ilk uğrak yerlerinden bir olma niteliğini ve destek sözünü kazanmış bu semtin,seri üretime feda edilmemesi ve en önemlisi ustaların,sanatkarların korunması için bir şeyler yapmak gerekiyor.
Bu yöndeki gayretler, Sitelere sonuçları Ankara’nın turizm ekonomisine de yansıyacak olan bir gelişme olarak bakmamız açısından bizlere cesaret veriyor.
Yazının Devamını Oku