Paylaş
Maskelerimizle, sosyal mesafeyi koruyarak hayata dönmek için hazırlanıyoruz.
Bu dönemde yayıncılar da hızlanmaya başladı, ardı ardına önemli kitapların bültenleri geliyor.
Aralarından bir kitabı uzun süredir bekliyordum. George R.R. Martin’in “üstün bir yeni yetenek” sözleriyle selamladığı, bilimkurgunun yeni yıldızı Ian Tregillis’in romanı “Mekanik” sonunda Türkçede.
Üstelik çeviri usta polisiyeci Algan Sezgintüredi imzalı. Robot kölelerin, efendilerin, alternatif tarihin başrolünde olduğu hikaye spekülatif kurmacanın çarpıcı bir örneği. “Simya Savaşları” serisinin ilk kitabı olan “Mekanik”i özellikle zekice kurmaca arayan ve tempolu bir roman okumak isteyen okurlara öneriyorum.
Korona günlerinde ne yapıyorlar...
Şahnaz Çakıralp: Zaman nasıl geçti anlamadım
Pandemi sürecini verimli geçirdiğimi düşünüyorum. İlk on gün kendimi haberlerden alamadım. Bütün dünyada ve ülkemde ne olup bittiğini takip ettim.
Sonrasında uzun zamandır ertelediğim evdeki işlerimi yaptım. Arşivlerimi düzenledim bu ciddi bir çalışmaydı, evi de düzenledim. Hiç denemediğim tariflerle yeni yemekler yaptım, yeni yazılar yazdım ve dosyama ekledim, seyretmek istediğim kendi işimle ilgili videolara bakmaya vaktim oldu.
Ben zaman nasıl geçti hiç anlamadım. Bazen bir gün bile yetmedi bana.
Demet Cengiz: Yeni kitabımı bitirdim
Uzun yıllar ekonomi alanında gazetecilik yapan, daha önce ikisi iş insanlarıyla söyleşiler, ikisi otobiyografik kesit ve biri denemeler olmak üzere 5 kitap yazan Demet Cengiz’e korona günlerinde neler yaptığını sordum. İlk romanını bitirmiş. Bu Cengiz’in altıncı kitabı olacak. İnkılap Yayınevi’nden çakacak kitap, sonbaharda raflarda. Toplumsal konuları ele alan roman için Demet Cengiz “Her şeyin eleştirisi” diyor. Korona günlerinde zaten alışkın olduğu türden inzivaya çekilen yazar, sosyal medyaya mesafe koymuş, canlı yayınlardan özellikle kaçınıyormuş.
Gülenay Börekçi: Çok fazla dizi izledim
Evde bile olsak işimizin başındayız. Dolayısıyla karantina sürecinde kanepeye uzanıp boş boş tavanı seyretmek miskinliğini ben pek yaşayamadım. Aşırı enerjik de sayılmazdım. Mutfak deneylerinde kayda değer bir başarı elde edemeyince kendimi dizi izlemeye verdim. Geçen hafta İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino’nun Vatikan’ın labirentlerinde geçen soap opera’sı “The Young Pope” ile devam sezonu “The New Pope”u bitirdim. Ardından gelmiş geçmiş en şahane dizi diyebileceğim “Better Call Saul”a başladım. Araya Ricky Gervais’in mükemmel “After Life”ı girdi.
Bir tür ruhsal uyuşturucu görevi üstlenen ve bir örnek hissi uyandıran o distopik diziler dışında bir sürü şey seyrediyorum, halimden de memnunum. Başka ne diyebilirim? Hayata döneceğimiz günü iple çekiyor ve çok özlediğim bazı arkadaşlarıma, yakınlarıma sağ salim kavuşmayı diliyorum.
Kim ne okuyor?
· Tiyatrocu Hakan Altıner, Edward Rutherfurd’dan “Londra”yı okuyor.
· Magazin dünyasının vazgeçilmez yazarı Şenay Düdek, Mevlana’nın “Mesnevi”sini okuyor.
· Gazeteci Banu Şen, Amin Maalouf’ten “Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl” adlı kitabı okuyor.
· Gazeteci yazar Mehmet Ali Dim, “Alanya’nın 50 Yılı” adlı kitabı okuyor.
· Frankfurt Türk Filmleri’nin başkanı Hüseyin Sıtkı, Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ını okuyor.
Paylaş