Birçok yeteneğinin yanı sıra severek yaptığı yemekleri, onların tariflerini, öykülerinini yazdığı ayrıca müziklerin QR kodlarını paylaştığı “Kafe Anjelika/Ne Yemeksiz Ne Müziksiz” adlı kitap bin adet olmak üzere sınırlı sayıda basıldı. İyi Olmak Mümkün Eğitim, Kültür, Sanat, Spor ve Sağlık Vakfı tarafından sınırlı sayıda basılan kitaplar, bağış karşılığı sahiplerini bulacak ve elde edilen gelir ise depremzedelere bağışlanacak.
Kitabın, Genel Sanat Yönetmenliğini Murat Öneş, fotoğraf ve video çekimlerini Yürek Akbar, asistanlığını Timur Tarman, grafik tasarımını İbrahim C. Yılgaz ve yayın editörlüğünü Deniz Karameşeoğlu gerçekleştirdi.
Affetmenin önemini hissettiriyor
Gülten Dayıoğlu Çocuk Romanı Ödüllü, “Burnumun Renkleri” çıktı. Gazeteci yazar Esra Yazdıç Demir, ödüllü kitabında, arkadaşlığın ama en çok da birbirine kol kanat germenin önemini anlatıyor.
Film, tek eğlencesi kendisinden bıkmış komşularını eleştirmek ve acımasızca yargılamak olan huysuz dul Otto’nun hikâyesini anlatıyor.
Yönetmenliğini Marc Forster’ın yaptığı film, duygu yüklü ve eğlenceli sahneleriyle izleyiciyi derinden etkilemeye aday.
Usta işi bir çalışma: Napoleon
Ödüllü tarihçi Andrew Roberts, 33 bin kişisel mektup ve gün yüzüne yeni çıkan tarihi belgeler ışığında Napolyon Bonapart’ın portresini çizdiği “Napoléon” çıktı.
Roberts bu çalışmasında, Napolyon’un etkisi günümüzde bile hissedilen eylemlerinden çalkantılı aşk hayatına, muharebe meydanlarındaki zaferlerinden Fransa’nın çehresini değiştiren reformlarına kadar faaliyetlerini ele alıyor.
Yazar, Napolyon’un çarpıştığı 60 muharebe alanından 53’ünü bizzat ziyaret ederek, pek çok ülkede farklı dillerde yazılmış arşiv malzemelerinden yararlandı.
Aynı zamanda “Madalyasız” ve “Kayıp Sancak” adlı Kurtuluş Savaşı romanlarının yazarıdır. Kendisi 6 Şubat depremine ailesiyle birlikte Adana’daki evinde yakalandı. Neyse ki o da, ailesi de iyi.
Geçmiş olsun demek için aradığım Uluğtürkan, afetin hemen ardından yardım taşıyan bir araçla Hatay’a gittiğini söyledi: “Piyanist filmindeki Varşova gettoları gibiydi, her yer enkaz. Bir depremzedeyle konuştum. ‘Çok şükür bizim cenazemiz enkazdan tek parça çıktı!’ sözlerini yaşadığı şoka bağlıyorum.”
Uluğtürkan’ın bundan sonra neler yapılması gerektiğiyle ilgili tavsiyeleri var:
“Evlerin hasar tespiti ivedilikle yapılmalı. ‘Hafif hasarlı’ ya da ‘hasarsız’ evlere sahip aileler, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilir imkânlara kavuşmalı. Evi ‘ağır hasarlı’ olan ya da evsiz kalanlar konteynerlere yerleştirilmeli.”
Yazar Ahmet Ümit: Ahmet Ümit depremden dolayı hepimiz gibi çok üzgün. Gaziantepli yazarın kardeşleri ve yeğenleri sokakta. Akrabalarının bir kısmı da hasarlı olan evlerine giremiyor. Geçmiş olsun Ahmet Ümit...
◊ Oyuncu Ömer Konakçı:
Oyuncu Ömer Konakçı, depremin yoğun hissedildiği Malatya’da çocukların yüzünü güldürüyor. Malatya’da yaşayan ve depremde orada olan Konakçı, Nasrettin Hoca tiplemesiyle, çadırları ziyaret edip onlara hem fıkra anlatıyor hem de doğaçlama canlandırmalar yapıyor. Ömer’i Malatya’da yapılan film festivallerinden tanıyorum. Bu iyi niyetli çabaları takdiri hak ediyor.
◊ Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk:
“Depremde yaralanan, ailesini, sevdiklerini kaybeden, iş yeri ve evi yıkılan ya da hasara uğrayan çok sayıda meslektaşımızın ve iş ortağımızın ihtiyaçlarını kayıt altına alıyor, gerekli resmi ve sivil organizasyonlara bildirerek karşılanmasını sağlıyoruz.”
◊
Serinin 15’inci kitabı olan “İkinci Dünya Savaşı: İnfografik”, tarih severlerin savaşa katılan ülkelerin askeri, ekonomik ve sair alanlardaki verilerini kapsamlı şekilde inceleyebilecekleri ilk ve tek çalışma olma özelliğini taşıyor.
İnsanlık tarihinin en kanlı savaşını daha önce hiç okumadığınız şekilde anlatan kitap, savaşı yüzlerce çizim, 150’den fazla grafik, taktik haritalar ve binlerce istatistik eşliğinde adım adım takip etmenizi sağlıyor.
Sıradan tarih anlatısı kalıplarını parçalayan “İkinci Dünya Savaşı: İnfografik”, ciltli kapağı ve tamamı renkli baskısıyla okurlara verilere dayalı görsel bir şölen sunuyor.
Çukurova rüzgârı
Düzenlenmeye başladığı ilk yıllardan bu yana bölgenin sosyal ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlayan Çukurova Kitap Fuarı, 14-22 Ocak tarihleri arasında Tüyap Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.
Birincisi pratik bir yaşam var, ikincisiyse ulaşım çok kolay. Mesela Venedik ve Verona’ya çok yakın.
Sonra köklü bir geçmişi var, o sayede Dante, Erasmus, Kopernik gibi dev isimler yetişmiş.
Burası “Gülün Adı” romanının yazarı Umberto Eco’nun da şehri. Biliyorsunuz, Eco’yu 2016’da kaybetmiştik. Bologna’nın bir Orta Çağ şehri olması, Umberto Eco’yu bu şehirle daha da birleştiriyor.
Çatıların, duvarların kırmızı tonları bu şehre çok yakışıyor. Zaten İtalyanlar “kızıl şehir” diyor. Açıkçası bu Orta Çağ şehrine yeniden gitmek bana çok iyi geldi. Şehrin kesinlikle özel bir ruhu var.
Hem iyi yemek yiyebilir hem de çok güzel ve estetik olan gotik mimarisinin tadını çıkarabilirsiniz.
Tarihi, turistik ve kültürel içerikli düzenlenen 3 günlük program iyi vakit geçirmemizi sağladı. Gaziantep’te hem çok lezzetli yemekler yedik hem de birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk.
Bu ay içinde, gazetemiz gezimizle ilgili bir ek çıkaracak.
Ziyaret ettiğimiz Gaziantep Çocuk Kütüphanesi’nden çok etkilendim. Tamamen çocuklar düşünülerek tasarlanmış bir kütüphane.
Çocukların rahat edebilecekleri ve verimli zaman geçirecekleri bir mekâna dönüştürülmüş. Çocuklarla birlikte zaman geçirmek iyi geldi. Yaşamak için okumak da gerekiyor ne de olsa.
Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek
İlber Ortaylı’nın Kronik Kitap’tan yayınlanan “Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek” başlıklı son çalışması, Osmanlı İmparatorluğu’nu idareden kanunlarına, sanatından kültürüne ve mimarisine kadar her yönüyle değerlendiriyor.
“İlk okuduğum kitap ‘Pinokyo’dur. Seçenekler arasında doğru karar vermenin önemini, sevginin gücünü algıladığım ve duygulandığım çok güzel bir kitap olarak hatırlıyorum.
Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’ adlı eseri en etkilendiğim kitaplardan biridir. Öğrenciyken okuduğum bu kitap birey ve toplum ilişkisi, insanlar arasında eşitlikler ve farklılıklar, öncelik verilecek değerler üzerinde düşünmemi sağlamıştır.
Son okuduğum kitap ise Türkiye Zekâ Vakfı’nda birlikte çalıştığımız Ezgi Karaşin’in geçen ay yayımlanan ilk kitabı ‘Bana Rağmen’dir.
Kitap, hayatında değişimler arzulayan bir kadının İstanbul ve Bolonya arasında yaşadıklarını anlatıyor.
Ezgi’nin kitabını okuduktan hemen sonra Orhan Pamuk’un Nobel ödül törenindeki ‘Babamın Bavulu’ konuşmasını tekrar okudum.
Edebiyata ve yazarların yazma süreçlerine ilgi duyanlar için harika bir konuşma.”
Heykelin Sözü