Kaşan’da tarihe yolculuk
Yaklaşık 9 gün süren keşif turumuz, Kaşan’da başladı. Kaşan, İran’ın antik şehirlerinden biri, inanılmaz güzellikte evlere sahip. Biz yolculuğumuzda o evlerden birinde mola verdik, ikram edilen şerbet eşliğinde keyifli bir tarih sohbeti yaptık.
Ülkedeki ilk fotoğraflarımızı da orada çektik.
Kaşan’dan sonra ikinci durağımız İsfahan oldu.
İran’ın Venedik’i: İsfahan
İsfahan, gizli kalmış bir İran harikası. Shahzadeh N. İgual burası için “İran’ın Venedik’i” diyor. Zerdüşt ve Sasani İmparatorluğu döneminin izlerini taşıyan şehri dolaşırken, bu tanımı sonunu kadar hak ettiğini gözlemledim ben de. Harika bir yapı olan, UNESCO’ya kayıtlı İsfahan Ulu Cami ya da Türkiye’deki adıyla Selçuklu Cami, şehrin merkezinde yer alan ve yine UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde bulunan Nakş-ı Cihan Meydanı ve Safevi mimarisinin en bilinen örneklerinden Şeyh Lütfullah Cami, İsfahan’daki duraklarımız arasındaydı. Pers toprakları kapalı çarşılar bakımından da zengin bir coğrafya.
İsfahan Kapalı Çarşı da yoğun ziyaretçi çeken yerlerden biri. İsfahan’da sadece camileri dolaşmadık, Ermeni Mahallesi’nde gezip Vank Katedrali’ne de gittik.
Yıldız’ın “Aklın Uçurumunda/Bilimde, Sanatta, Edebiyatta Aykırı Kişilikler ve Hikâyeleri” adlı 128 sayfalık kitabında bilim, sanat ve edebiyat dünyamızın ışıltılı karakterlerinin yaşamlarından kesitler sunuyor. Unutulmaz yeteneklerine, sanatsal ve bilimsel verimlerine karşın yolu bir şekilde akıl hastanesiyle kesişmiş ve ruhsal sorunlar yaşamış bu ünlülerimiz arasında kimler yok ki: Ahmet Haşim, İsmail Safa, Sabahattin Ali, Neyzen Tevfik, Yahya Kemal, Şükûfe Nihal, Fikret Muallâ...
Kitapta ayrıca bu ünlülerle zaman zaman yolları kesişen Fahri Celal, Mazhar Osman gibi ülkemizde psikoloji biliminin gelişmesine katkıda bulunmuş bilim insanlarının çabalarına da yer veriliyor.
Anılarla gastronomi yolculuğu
Anneden Kızına kitabı, İzmir’in tarihine doğru gastronomik bir yolculuğa çıkarıyor. 1800’lü yıllarda birçok farklı kültür ve ulustan insanın bir arada yaşadığı, dönemin önemli liman şehirlerinden biri olan İzmir; tarih kitaplarında okunan ticari ilişkilerin, çevre zenginliğinin, ekonomik gelişimin, sosyal yaşamın yanı sıra farklı bir bakış açısıyla okuyucuyu bir gastronomi yolculuğuna davet ediyor.
Ses, yankı yapmaksızın bütün konukların duyabileceği şekilde yayılabiliyor. İstanbul’a döndüğümde ise beni tatlı sürpriz bekliyordu.
Marmaris Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali 2023’ün programına da Berlin Filarmoni Piyano Dörtlüsü’nün konseri eklenmişti.
Oraya da yetişmeyi başardım. Konser öncesi ekiple de tanışma fırsatım oldu. Berlin Filarmoni Piyano ekibi, orkestranın üç üyesinden oluşuyor.
Kemancı Luis Esnaola, viyolacı Matthew Hunter ve çellist Knut Weber...
Bu arada Knut Weber o akşam yemeğe katılamadı çünkü hâlâ yoldaydı. Ünlü piyanist Markus Groh ise ekibin önemli bir parçası.
Berlin’de izlediğim konserde viyolacı Matthew Hunter da yer alıyormuş. Kendi orkestrasının konserini birkaç gün önce Berlin’de izlediğimi anlatınca çok şaşırdı ve heyecanlandı. Bu konser vesilesiyle güzel bir anım oldu. Yaşadığım mutlu anlara selam olsun!
Yürekli bir roman
Kendisinin Almancadan dilimize çevirdiği eserler var. Volker Kutscher’in “Sessiz Ölüm ve Vaterland Dosyası”, Stefan Zweig’ın “Dünün Dünyası” gibi...
Bu gezime İran asıllı yazar Shahzadeh N. İgual ve Rehber eşi Yako İgual da katıldı.
Gülçin, Berlin’de bizi güzel ve çok hoş bir mekâna götürdü; Spreegold Prenzlauer Berg...
Burası özellikle sanatçıların sevdiği farklı bir atmosfere sahip. Biz de bu mekânda Gülçin Wilhelm'le edebiyata, hayata dair güzel şeyler paylaştık.
Shahzadeh N. İgual’ın, yayımlanacak yeni kitabının konusu da Gülçin’in dikkatini çekti. Adı “Mercan”, İkinci Dünya savaşıyla ilgili...
Umarım Almanca da yayımlanır.
Son olarak unutmadan Sasa Stanisic’in “Köken” adlı romanı, Gülçin Wilhelm çevirisiyle İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştı.
Bir iş ortamında sergi gezmek çok eğlenceli. Küratörlüğünü Begüm Güney ve Andrea Pecatikov’ın yaptığı “Paribu Art Memory”, Uniq Ofis’te yer alan çalışma alanını bir sergiye dönüştüren eserlerden oluşuyor.
Paribu Art Memory kapsamında 19 sanatçının 21 eseri ve 26 NFT’si Paribu’nun ofisinde sergileniyor.
Şirket çalışanlarının çağdaş bir sanat ortamı içinde iş yaşamlarını sürdürmesini sağlayan koleksiyon, kültür ve sanat alanını desteklemeyi sorumlulukları arasında gören Paribu’nun yolculuğunda önemli bir yere sahip. Umarım bu tür yenilikçi projeler hep devam eder.
Yayıncıdan “Kitapçı” belgeseli
Yayıncı arkadaşım Nazlı Berivan Ak’ın ilk belgeseli “Kitapçı”dan çekim aşamasında haberdardım.
“Kitapçı”, Tarsus Antik Sahaf Kitabevi ve sahibi İsmail Kün’ü odağına alarak bağımsız kitapçılık meselesini, okuruyla yaşayan kültür adacıkları konusunu tartışıyor.
Kentli orta sınıf bir kadının biten “çocuksuz” evliliğinin ardından bireyleşme ile alkol bağımlılığından kurtulma çabasının anlatıldığı kitapta, evlilik, çocuk baskısı, annelik, aile olmak ya da olamamak, yalnızlık gibi toplumun normları dışında kalma sorunu irdeleniyor.
Sosyal medya vurgusu, hayatın içindeki büyük veri dolaşımı, herkesin herkesi bir şekilde “izliyor” olması üzerinden, yabancılaşmanın yol açtığı sorunlara da değiniyor.
Roman yer yer gerçek dışı unsurlar barındıran kısa bölümlerden oluşuyor.
Eve kapanmış bir halde depresif günler geçiren kadının kapısını çalan bir güvenlik firmasının sıra dışı elemanı, bu tür ayrılık-yas durumlarında kişilerin tekrar normal hayata dönebilmesini sağlayan süreci düzenleyen bir cihazı tanıtıyor.
Bunu eve kuruyor ve ardından kadının bilincinde bazı dalgalanmalar oluyor. Henüz adını belirlenmemiş olan bu romanı merakla bekliyorum.
Sahici konular okurun da ilgisini çekecektir. Aylin Sökmen’in, “Salt Okunur” (2009) adlı bir öykü kitabı ve “Kendinde Değil Gibisin” (2020) adlı bir romanı var.
Uzak Doğu’nun gizemli noktası Japonya
Kronik Kitap, bir yeni diziyle daha okuyucusunun karşısına çıktı.
Hem yaşadığımız güzel anları hatırladık hem yeni kitabını konuştuk.
Üstündağ, Sabahattin Ali’nin tüm roman, öykü ve şiirlerinden alıntıları “Etrafın Seni Sıktığı Zaman Kitap Oku” ile bir araya getirmiş ve özel bir kitap hazırlamış.
Yaşamaya, aşka, insana ve toplumun mutluluğuna verdiği değerle ön plana çıkan Sabahattin Ali, eserleriyle ölümsüzlüğünü korumayı sürdürüyor.
Sabahattin Ali’nin İçinden Berlin geçen “Kürk Mantolu Madonna” romanı benim için özeldir. Yakında da yeniden Berlin’e gideceğim. Kitaptan bir bölüm aklıma geldi: “Berlin’de yalnızsınız değil mi?” dedi. “Tamamen yalnızım... Ama Berlin’de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri...”
Livaneli Kitaplığı
Zülfü Livaneli, tarihte iz bırakan usta isimleri kendi penceresinden okuyucuyla buluşturuyor. Dünya klasiklerinden özenle seçilmiş “Livaneli Kitaplığı”, Zülfü Livaneli’nin önsözüyle birlikte edebiyatseverlerin karşısına çıkıyor. Tolstoy-“İnsan Neyle Yaşar”, Halil Cibran-“Ermiş”, Virginia Woolf-“Kendine Ait Bir Oda”, Aiskhylos-“Zincire Vurulmuş Prometheus”, Stefan Zweig-“Satranç”, “Meçhul Bir Kadından Mektup”,“Korku”, Lewis Carroll-“Alice Harikalar Diyarında” ile “Aynanın İçinden”, Jack London-“Martin Eden” başyapıtlarının yer aldığı “Livaneli Kitaplığı”, edebiyatseverlere ufuk açıcı bir okuma vaat ediyor.
Hakan Yel, kitapta Tanımsız Güçler Birimi eski üyesi Selim Tekin’in gerilim dolu ve sürükleyici hikâyesini anlatıyor. Yazar, yeni romanıyla ile ilgili şunları söylüyor:
“Ruh Çağıran, beni ziyaret ettiğinde, insanoğlunun iyiliğe ve mucizeye olan ihtiyacını anlatmak istedim. Ancak sonra hayvanlara bile parmak ısırtan açgözlülüğümüzün bizi rahat bırakmayacağını hatırladım. Günümüz insanının mucize yaratan birine sadece minnet beslemeyeceği gerçeğiyle yüz yüze geldim.
Paranın, inançlarımızdan ve ideallerimizden daha güçlü olması beni de ‘Ruh Çağıran’ı da gerdi. Sonra aklıma Selim Tekin geldi. Bu eski dost ile 2005 yılından beri görüşmemiştik. Misafirimi ona havale etmeye karar verdim. Böylece inanmak isteyenlerle, bilmek isteyenler karşı karşıya geldi. Bana da kenara çekilip Selim’in dramını ve gerilimli karmaşayı izlemek kaldı.”
Belleğin gizemli sandığından öyküler
Editörlüğünü Semih Gümüş’ün üstlendiği “Köprü Kitaplar” koleksiyonunun 28. kitabı “Ceplerine Çiçek Dolduran Çocuk”u çağdaş edebiyatımızın dikkat çeken yazarlarından Tolga Gümüşay yazdı.