Paylaş
Yeşim Salkım’ı nasıl bilirsiniz? Güzide Duran’dan, Banu Alkan’a yolmadık/can yakmadık kimse bırakmayan burnu büyük başöğretmen? Kimine kanal yasaklayan, kimine Hisar’ı zindan eden antipatik soğuk nevale?
Bildiğiniz her şeyi unutun. Ve sevmeyenlerindenseniz, bir insanı kafanızda baştan yaratmaya/vicdan terazinizde tekrar tartmaya hazır olun.
Yeni Türkiye’nin yeni mekânlarından biri... Karşıdaki ıslak pencerelerde Türk modernizminin gönüllerdeki abidesi Köprü manzarası. İçeride Lübnan esintili localar, Kahire otellerinden apartma avizeler... Şehrin yeni arabesk kulübü Desibel.
Masalarda Oben Budak’tan Ersin Süzer’e Babı Âli’nin tam kadro kent yazarları... Zeynep Tosun’dan Hakan Akkaya’ya memleketin tekmil modacıları... Yıldız Tilbe’den Kibariye’ye kulakların bütün oktavları, deliliğin eşiğinde gezinen bütün akılları...
‘Deli Mavi’den‘ Biraz Kızıl Biraz Mavi’ye
Sahnede arabesk şarkılar söyleyen isimse rengi ‘Deli Mavi’den ‘Biraz Kızıl Biraz Mavi’ye dönmüş Yeşim Salkım.
Göbek? Siyahlar saklayamıyor. Ses desen... E zaten ne zaman bir Edith Piaf oldu ki?
Ama bildiğiniz Yeşim Salkım değil. Başka bir hal, tatlı bir eda, tuhaf bir olmuşluk/oturmuşluk çökmüş üzerine/yüzüne/sözlerine... Güzel de üstelik: Alabildiğine 40 (kendisinin yalancısıyız), olabildiğine şarabî...
Öyle heyecanlı ki, samimi paniğine salonu da ortak ediyor. Sahneye bir tabure istiyor, ön masadan bir dal sigara rica ediyor, taburesine oturuyor, velhasıl sigarasını sarıyor karşı sahile. Artık annesini-babasını daha iyi anladığını söyledikçe, kalabalık ne kadar da içten, nasıl da tatlı olduğunu fısıldıyor birbirine. “Yok mu bir kadeh bir şey kurudum, mahvoldum” diye kadehi fondipliyor, o fondiplerin yarattığı sempati, müşterisini sirozlara gark ediyor. Kalkıyor yerinden, çat masana oturuyor, elinde mikrofon ‘Bitsin Artık Bu Çile’yi söylerken arada masadakilerden atıştırıyor.
Ne dilersen söylüyor n’estersen okkuyor
El belde Yıldız Tilbe’yle karşılıklı bir kıvırışı var, salondaki bütün erkekler dönüp dönüp bir tur daha Hakan Uzan’ı kıskanıyor, şimdiki eşi Hakan Eratik’e özeniyor. Yaşının kıymetinde/hal bilirlikte/hayat gurmeliğinde: “Efendim, zenginlik, para, pul her şey geçici biliyorsunuz” diyor. ‘Herkes Bir Şeyler Alıp Götürdü Benden’i söyleyişinden belli, geçen yıllar bir güzel belletmiş: Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş...
Bildiğin esnaf olmuş, Mustafa Keser gibi n’estersen okkuyor, ne dilersen söylüyor. Ve sıra yoğun istek üzerine Türkiye’nin yenisinin de eskisinin de Arabesk kraliçesi Serçe’de: ‘Keskin Bıçak’... Hem de köşe bucak...
Sezen Arabesk de Anna Vissi değil mi? Tatlı niyetine gelsin o zaman: ‘İmesta panamu’.
Yanim diyor ki; ‘Mutluluktan Uçuyorum Şu Anda’...
Neden mi? Unutmadan onu da söyleyelim: ‘Artık Sevmeyecekmiş’...
Tarara tarara tarara tatatam!
Paylaş