Paylaş
Dene-bak-gör: En büyük eğlencem eşe-dosta “Bu akşam size gelsem” demek. O anlı şanlı misafirperverlerin halini görseniz. Ne bahaneler, ne yalanlar... Komşuluk, misafirperverlik ilişkilerimiz değişti bile. Emin olun, uzun süre de öyle kalacak.
Sor-düşün-cevapla: Daha düne kadar hayvanlar üzerinde tıbbi deney yapılmaması çok popüler bir fikirdi. Sorsanıza şimdi korona aşısı ve ilacı için aynısını söyleyebilecekler mi? Başkasını bırakın, kendinize sorun. Tam bir can/canan ikilemi, değil mi?
Ölç-biç-tart: Salgından evvel ırkçılık olarak kabul gören tavırlar popülerlik kazanıyor. Bu felaketin başımıza Çinlilerin kedi, köpek, yarasa yemesinden geldiğini düşünenler az mı sanıyorsunuz? Bu düşünce Çin’de de taraftar kazanıyor olmalı ki vahşi hayvan tüketimini yasakladılar.
Ye-iç-sev: Yemek pişirmek, yoga, meditasyon her taşfırın erkeğinin kâbusu değil miydi ya? Şimdi ne oldu da evde kısırın nasıl yapılacağına karışmaya, çaktırmadan televizyondaki nefes egzersizlerini yapmaya başladılar? Turgut Özal’ın dediği gibi: Alışırlar, alışırlar...
Tanı-anla-kabullen: Baksanıza, rekabetin, azmin, hırsın sembolü Fatih Terim bile koronadan sonra ilk iş “Bundan sonra daha az üzeceğim, daha az üzüleceğim” açıklaması yaptı. 66 yaşında, “Çok da kasmamak lazımmış” diyor mealen. Hakikaten ya, allasen derdimiz ne?
Aile-gaile-maaile: Gördük mü hayat gailesini, İstanbul’un koşuşturmasını, “Kaç gündür aklımdasın da işte...”leri? Birinci, ikinci, beşinci halka tanıdıklar bile aranıp sorulmadı mı? Siz aramasanız da onlar sizi bulmadı mı? Demek beş dakika hal hatır, o kadar da zor değilmiş.
Paylaş