Paylaş
Cumartesi günü Bodrum, Çeşme gibi yerlerde yazlık şubeleri olan ve şehre dönüş vakti gelen mekânların işletmecileriyle yazın nasıl geçtiğini konuşup yazdım.
Çünkü fiyatlardan dolayı pek de alışık olmadığımız bir yaz geçirdik. Tüketici alışkanlıkları değişti.
Alışkanlıkları bırakın, sohbetler bile değişti.
En hali vakti yerinde insanlar bile ikinci cümlede fiyatlara getiriyordu meseleyi:
“Dün akşam şuradaydık” da, “Kişi başı şu kadar ödedik” de...
Benim de şöyle tespitlerim var geçirdiğimiz yazla ilgili:
◊ İnsan kalabalığı yok değil, var. Ama bu, harcamayan bir kalabalık.
Otellerinde motellerinde yemek yiyip, restoranlara girmiyorlar.
Normalde yılda 7-8 gün geliyorsa artık 3-4 gün geliyor.
Yemeğin üzerine eğlenceye gidiyorsa artık sadece birini yapıyor.
Ya evde yemek yiyor, eğlenceye çıkıyor, yahut dışarıda yiyip eve dönüyor.
◊ Ulaşım maliyetleri de arttı. Eskiden hafta içi çalışıp, hafta sonu atlayıp tatile gidenler vardı. Onlar da tatile gidilen hafta sonu sayısını azalttılar.
◊ Tatil süresi kısalıp gidilecek mekân sayısı da azaltılınca herkes belli başlı, isim yapmış yerlere yöneldi. Ne demişler?
Bir mekânın en güzel dekoru da, en güzel reklamı da insan yoğunluğudur.
Böylece zaten kalabalık olan meşhur yerler daha da çok iş yaptı, ikincil ya da yeni açılanlar çok zor bir sezon yaşadı.
◊ Artan döviz kuruna rağmen Yunan adaları cazibesini sürdürüyor.
Yaz boyu Kos gibi adaların gümrük kapılarında oluşan Türk turist yığılmalarını görmeliydiniz.
Yunan adalarına yolcu taşıyan feribot firmalarından 80-100 Euro’ya sezonluk abonman çıkaran vardı.
En popülerleri Leros ve Paros. Instagram’a bakarsanız 82 ve 83’üncü illerimiz.
◊ Daha hesaplıya geldiği için ev kiralama patladı. Otelciler önlem alınması için çağrılar yaptı.
Sonuç değişmedi. Bir işletmeci şöyle tarif etmişti: “Marketler dolu, restoranlar boş...”
◊ Karada işler kesatlaşınca teknelere fokuslandığımız bir sezon geçirdik.
Lüks teknelere verilen yüzer market, yüzer dondurmacı, yüzer kahveci gibi hizmetlere yüzer ATM, teknede masaj gibi yenilerini ekledik.
Bodrum’da bir lüks şarküterici olan
DemiMama özel teknelerden mavi ayaklı Bresse tavuğu, mavi havyar, taze güvercin gibi siparişler aldıklarını açıkladı.
◊ Antalya’da Christina Aguilera, Bodrum’da Robbie Williams gibi dünya starlarını ağırladık.
Ama bunlar büyük oteller marifetiyle geldi; halk konseri değildi. Dolayısıyla 30 bin dolarlık loca fiyatları havada uçuştu.
Cem Adrian’ın uyarısı
Cem Adrian, 2017’de İzmir’de verdiği konser sırasında yanındaki kişiyle konuşan seyircisini fena haşlamış.
Sosyal medyada yıllar sonra gündem olan o görüntülerde şöyle diyor şarkıcı:
“Beyefendi bir dönerseniz konuşalım. Ben Ahmet Kaya söylerken kimse arkasını dönemez. Çok ayıp. Konser dinlemeyi bilmeyen hiç kimse lütfen konsere gelmesin. Burası çiftleşebileceğiniz bir konser değil. Muhabbet etmek isteyenler için dışarıda o kadar çok yer var ki...”
Haklı mı, haklı. Konser dediğiniz şeyin bir adabı var. Elbette ki dönüp yanındakine bir şey söyleyebilirsin ama bu ne sanatçının ne de diğer izleyicilerin dikkatini dağıtmalı.
Belli ki o seyirci epeyce kımıl kımıl biriymiş ve Cem Adrian dayanamamış, sonunda patlamış.
Yalnız tepkisini dile getirirken seçtiği sözler hatalı bence.
Uyarmaya çalışırken hakarete varmış konuşması.
“Çiftleşmek” ne demek?
Hem o konuşan seyirciye hem de konuştuğu kişiye çok ayıp bence.
Yanlışa yanlışla, ayıba ayıpla cevap vermiş Cem Adrian.
O balık beni bulur
İrem Helvacıoğlu köpek balığı fobisine yakalandığını açıkladı. O kadar korkuyormuş ki, denizde boyunu geçecek kadar açılmıyormuş.
Çok iyi bildiğim bir fobi bu. Çocukluğumda yoktu, sonradan musallat oldu.
Sanırım “Jaws” filminden sonra.
Türkiye sularında bir köpek balığı saldırısı olasılığı, elbette ki yanardağ patlaması olasılığından daha düşük ama gelin siz onu bana anlatın.
Çünkü biliyorum ki; milyarda bir ihtimal bir köpek balığı kendini şaşırsa, insana saldıracağı tutsa... O balık gelir, beni bulur.
Yani özünde balığınkine değil, kendi ihtimalime güvenmiyorum.
Ve seni çok iyi anlıyorum İrem Helvacıoğlu...
Paylaş