Paylaş
“Bu kadarı ayıp artık” dedi. “Habercilik bu kadar basite mi indi? Neden kafanıza göre haber yapıyorsunuz?” diye sordu Ebru Şallı.
“Hiçbir erkek kadına, çocuğa, hayvana şiddet uygulayamaz. Bunu asla kabul etmem. Babamdan böyle gördüm, erkek çocuklarıma bunu öğrettim” diye çıkıştı.
Kime?
Otomobilin içinde eşi Uğur Akkuş’tan şiddet gördüğü haberini yapan gazeteci Umut Ünver’e.
O kadar emin konuşuyor ki, gözünle görsen kendinden şüphe edersin.
Sonra ne oldu?
Bir tanık ortaya çıktı, olayı bütün ayrıntılarıyla anlattı.
Uğur Akkuş vururken “İmdat” diye bağırıyormuş. Zor almışlar arabanın içinden.
E n’oldu şimdi?
Kocamı koruyacağım, kuyruğu dik tutacağım derken bir habere “yalan”, bir insana “yalancı” demene değdi mi?
Hepsini geç; babanı, çocuklarını niye karıştırdın bu yalanına?
Bir gazeteci yalan haber yaptığında rezil olur. Hem okuyucusuna, hem meslektaşlarına hem de kurumuna.
Hakkında mahkeme açılır, dava dava sürünür. Tazminat öder, işten atılır.
Ama bunlara hiçbir şey olmuyor!
Kafalarına göre yalanlama, kafalarına göre karalama.
Kocanla aranızda ister mahkemeleşirsiniz, ister helalleşirsiniz. Orası kimseyi ırgalamaz.
Ama karaladığın, “yalancı” dediğin, itibar suikastı yaptığın gazeteci n’olacak?
Yalan haberin cezası, ceremesi varsa, “yalandan yalanlama”nın da ceremesi, cezası olmalı.
Bu çocuk stand-up yapsa giderim
Senegalli Mustafa Ndiaye, Türkiye’ye 11 yıl önce gelmiş. Lise-üniversiteyi burada okumuş. Son derece akıcı bir Türkçesi var.
Karadeniz, Doğu, Ege şivesiyle yaptığı taklitler internette dolaşıyor.
“Tiyatrocuyum” diyen birçok ünlüden daha başarılı.
Bu şiveleri Afrika’yı Türkiye’de tanıtmak için Kusti adını verdiği bisikletle çıktığı Anadolu turunda kapmış. Türklerle ilgili çok komik tespitleri ve anıları var. Mesela bizde siyahilere “Arap” denir ya, “Senegal’de biz de sizi Arap zannederdik” diyor.
Bir yerde çıksa, stand-up falan yapsa giderim izlemeye.
Çökme kurban olayım
Dün WhatsApp çökünce aldı milleti bir Telegram telaşı:
◊ Telegram’ın var mı?
◊ WhatsApp çöktü acil indir...
◊ Grup kuruyorum, hemen aç!
WhatsApp grupları yetmiyordu, şimdi al başına bir de Telegram grupları...
Şu iletişim teknolojisinden ne çektik arkadaş.
Yapımcının kabahati ne?
Tartışmayı Farah Zeynep Abdullah başlattı:
“Dizilerde, filmlerde erkek oyuncuların yanına domates seçer gibi kadın oyuncu koyuyorlar” diye.
Kenan İmirzalıoğlu, Bergüzar Korel katıldı mevzuya:
“Yok öyle bir şey...”
Hazal Filiz Küçükköse köpürttü:
“Sektörde jön eksikliği var, ondan dolayı bu ayrım pekişiyor...”
İyi de yapımcıların, yönetmenlerin ne kabahati var
bunda?
Sanki onların keyiflerine kalmış.
Seyirciye çatamayan, prodüksiyona giydiriyor gibi geliyor bana.
Kişi herkesi kendi gibi bilirmiş
İlhan Şeşen, Posta’dan Oya Çınar’a konuştu:
“Herkes, herkesi aldatır. Aldatmayan yoktur. Çok nadirdir. Kadınlar daha kolay aldatır hatta. Erkekler daha zor aldatır. Kadın aldatınca hiç açık vermez, erkek hemen açık eder kendini.”
Bir konuda haklı, bir konuda haksız Şeşen.
Haksız olduğu nokta şu: Herkes aldatmaz, aldatmayan vardır. Buna verilebilecek en güzel cevap: “Kişi kendini nasıl biliyorsa etrafındakileri öyle sanırmış.”
Üstelik farkında değil ama “herkes” derken milyonlarca aileyi zan altında bırakıyor.
Haklı olduğu nokta da şu: Kadınların aldatırken erkeklerden daha temkinli olabileceği. Öyle ya, etrafta bu kadar çok zampara olduğunu söyleyen erkek varken, bunların suç ortağı kadınlar da olmalı.
Paylaş