Paylaş
Kaptan bile anonslarına “Siz seçilmiş kişiler” diye başlıyor. Karadan ipini koparmış 4 bin 500 kişi denizin ortasında bir daha dönmeyecekmiş gibi partiliyor. Merak etmeyin, eninde sonunda karaya dönüyorsunuz. Ama dönen kişi hâlâ siz misiniz, orası meçhul...
Miçonun seyir defteri...
Çarşamba sabaha karşı 03.40... Batı Akdeniz, İspanya açıkları...
“Vision of the Seas” gemisinin 4 bin 500 yolcusu nefeslerini tutmuş, yarışmanın birincisinin açıklanmasını bekliyor.
“Sabahın köründe, denizin ortasında ne birincisi, neyin yarışması?” demeyin.
Çünkü söz konusu olan dünyanın en büyük yüzen partisi: The Ark.
Dört gün-dört gece aralıksız devam eden bu yolculukta ne zaman sabah, ne zaman akşam, kaçta yatılır, kaçta kalkılır, her şey birbirine karışmış durumda.
Gemi, İspanya’nın Barselona şehrinden kalkıp önce Fransa’nın Sete limanına, oradan da eğlence adası Ibiza’ya doğru yol alıyor.
Dört günün sonunda tekrar Barcelona’ya varmış olacak ama yolculuk boyunca kesintisiz müzik ve eğlence var. Herkes takati kesilene kadar dans ediyor, pili bitince kamarasına çekilip dinleniyor, şarj olunca kaldığı yerden devam ediyor.
En ucuz kamaranın fiyatı 5 bin lira. Ama bu kadar para ödediğiniz kamarada ne kadar az vakit kaybederseniz o kadar kâr. Marifet, az uyuyup kalan vakti eğlenceye yatırmakta: Dans et, yüz, güneşlen, yemek ye, dans et, yüz...
Biletler çok önceden tükenmiş oluyor, her milletten insan gelmiş...
Asansörlerde, restoranlarda kimisi yalın ayak mayolu, kimisi yüksek topuklu.
Asıl kalabalık güvertedeki açık havuzun etrafında: Peynir tenli İngiliz hatunlar titreye titreye Katalan oğlanlara halleniyor; en gürültücüler Almanlar ama grup halinde takılan Uzak Doğulular daha az içip herkesten çok eğleniyor.
Niyetlenen Türklere notlar...
Türk yok mu? Var elbette: Herkes mutlu mutlu eğlenirken, başkasını rahatsız edip tartışma çıkarmak yine bizim genlerimize nasip oluyor.
◊ Euro ve dolar bu kadar pahalanınca, lira kazananlar için bu partiye katılmak iki misli zor. Gemide bir içki bizim paramızla 100-200 lira. Kamarayı ucuzundan tutup parayı eğlenceye ayırmakta fayda var.
◊ Ana güvertedeki büyük sahnenin yanı sıra, geminin farklı katlarında daha küçük partiler var. Asıl olay bunları kovalamak. Yoksa ana sahne, nasıl desem, biraz Bodrum’daki katamaran ambiyansı.
◊ Ortak dil tabii ki İngilizce ama yabancı dile o kadar da gerek yok. Gemi psikolojisi denilen bir şey var, herkesi aynı üç-beş temel kavramda birleştiriyor: “Are you disco” kıvamındaki Gümbet İngilizcesi yeter de artar.
◊ Havuzların başında yer kapmana, açık büfelerde endişeye, sahne önüne gitmek için itişmeye gerek yok. Her şey, herkese yetecek kadar ayarlanmış. Gülümseyerek tek bir rica yeterli. Kurnaz olmak için harcadığın enerjiyi başka şeylere sakla.
Efsane DJ’ler sahnede
Gelelim en başta bahsettiğim yarışmaya... Burn enerji içeceğinin her yıl düzenlediği bir DJ yarışması var: Burn Residency. Önce ülke içi seçmeler yapılıyor, sonra ülke birincileri için uluslararası bir final düzenleniyor.
Hatta geçen yılın birincisi bir Türk olmuştu: Furkan Kurt. Her yıl başka yerde düzenlenen yarışmayı bu sene “The Ark” partisinde yapma kararı almışlar. “The Ark” ahalisi için muhteşem bir şey çünkü bu sayede hem finalistleri hem de yarışmanın efsane DJ’leri Loco Dice, Luciano, Nastacia’yı da dinliyorlar.
Türkiye’den yine bir finalistimiz var: Kerem Tekinalp. Çok sempatik bir çocuk.
Ama sabahın köründe heyecanla yine birinci olmayı beklerken omuzlarımız düşüyor, bu kez ödülü İspanyol Anabel Sigel’e kaptırıyoruz.
Paylaş