Paylaş
Sevdiği kızın düğününde gırnata çalmak zorunda kalan bir müzisyenin hikâyesi.
Fakat ortaya çıktı ki bu güzel şarkı 1975’te Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın “Bana Beş Milyoncuk Borç Verir Misin?” filminin müziğiyle çok benziyor.
Müzik uzmanları elbette bir değerlendirme yapacaktır ama bana kalırsa birebir aynısı. Dolayısıyla “Ali Cabbar çalıntı mı” tartışmaları aldı, yürüdü.
Şarkının söz ve bestesi MESAM’ın kayıtlarında Emir Can İğrek’e ait görünüyor.
İğrek cephesinden henüz bir açıklama yok.
Konuyla ilgili olarak Zeki Alasya’nın müzisyen kızı Zeynep Alasya’yı aramak geldi aklıma.
Şahane dizi müzikleri yapıyor Zeynep Alasya.
İki şarkıyı da dinledi; her iki şarkıyı da ölçtü, biçti ve “Tartım ve 1 tek nota hariç tamamen aynı melodi. Yoruma açık değil. Çok net aynı melodi” yorumunu yaptı.
Bakalım bu muamma nasıl çözülecek?
“Ali Cabbar”, “sevdiği kızı başkası alan” bir müzisyeni anlatıyor ya...
Yapılan yorumlar arasında en çok, “Sevdiğim şarkıyı başkası yapmış” yorumuna güldüm.
Şeflere neler oluyor?
CZN Burak dolandırıldığı iddiasıyla babasıyla birbirine girdi. Burak Özdemir, ismini taşıyan restoranların emek hırsızlığı yaptığını açıkladı ve yeni restoran açmak için lüks araçlarını satıyor. İş hayatında sorun yaşayan bir başka şef de MasterChef’in sempatik jürisi Danilo Zanna. İşten çıkarılan iki çalışanının restoran müdürüne saldırması sonucu arada kalan Danilo Şef sokak ortasında tekme tokat dayak yedi. Biz onları hep zevkle, keyifle yemek pişirirken görüyoruz ama iş hayatının bir de buz gibi acı gerçekleri var işte.
Her ikisine de geçmiş olsun.
Demet Özdemir’in evden kaçıp ünlü olduğu iddiası bana bir şarkıyı hatırlattı
Erol Köse’den Demet Özdemir’le ilgili çarpıcı bir iddia geldi:
“Kutsi’nin ‘Sana Ne’ şarkısının klibinde Adapazarı’nda evden kaçan iki genç kızı dansçı olarak oynattım. O iki kız Demet Özdemir ve ablasıydı. Yani Demet’i de ben meşhur ettim.”
Demet Özdemir cephesinden ne cevap gelecek bilinmez.
Ama abla-kardeş evden kaçıp dansçı oldukları iddiası doğruysa bu hikâye bana eski bir şarkıyı hatırlattı.
Seyyal Taner’in 2002’de çıkardığı “Naciye” şarkısı.
Adeta Demet Özdemir’e yazılmış gibi:
Tek düşü hayatta bir yıldız olmaktı
Düşünün bir kere
(Naciye, Naciye)
Naciye sahnede
(Naciye, Naciye)
Alkışlar içinde
(Naciye, Naciye)
Hayranlar peşinde
Naciye, Naciye
Bir gün gazetede bir köşede
Küçük bir ilan gördü döndü deliye
Yıldız olacaktı
Paraya doyacaktı
Kaçtı evden gitti verilen adrese
Çık dediler sahneye
(Naciye, Naciye)
Başla dans etmeye
(Naciye, Naciye)
Şöhret kolay değil
(Naciye, Naciye)
Dönüş yok geriye
(Naciye, Naciye)
Kemanlar çalacak
Darbuka ritim tutacak
Dans bu dans bu
Naciye yıldız olacak
Herkes onu kıskanacak
Şans bu şans bu...
Fulya’ya yapılan eleştiri
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretini takip etmek için Suudi Arabistan’a giden gazeteci Fulya Öztürk o esnada umresini yaptı ve Kabe’den bir fotoğrafını paylaşarak “Rabbim bana da nasip etti” diye yazdı.
Bir başka gazeteci Lube Ayar ise Öztürk’ü eleştirerek şöyle bir yorum yaptı:
“Nasıl nasip etti sahi? 12 yıldır hac sırası bekleyen babam merak ettiği için soruyorum. İyi bir haber çıkar bence buradan...”
Yani “Devlet imkânlarıyla gidip umre yapıyorsun” demeye getiriyor.
Bir gazeteci görev için gittiği bir yerde mesai saatlerinin dışında bir yeri ziyaret ederse bunun nesi kötü?
Nesi etik dışı?
Mesela bir yere habere gittiniz ve çok güzel plajı var oranın.
Denize girince kuralları mı çiğnemiş olacaksınız?
Yahut geçin gazeteciyi.
Mesela bir doktor Mısır’da tıp kongresine davet edildi. Hazır oraya kadar gitmişken piramitleri gezse tıp etiğini mi bozmuş olacak?
Görevli olduğu uçakla İstanbul’a gelen bir hostes... Aradaki boş zamanda Boğaz’da bir kahve içse... Havacılık kuralları mı ihlal olacak?
Bence biraz haksızlık var bu eleştiride.
Paylaş