Paylaş
◊ HAKSIZ ÇÜNKÜ:
Fare benzetmesi çok talihsiz olmuş. İnsanların çocuklarına fare yavrusu der gibi. Sertab’ın çocuğu yok. 56 yaşından sonra da yapacağını zannetmiyorum. Belki de kendisi çocuk yapmadığı için kuramadı bu empatiyi, farkında olmadan çok çocuğu olan aileleri incitti.
◊ HAKLI ÇÜNKÜ:
Dünya, sonsuz kaynakları olmayan, orta büyüklükte bir gezegen. 2 bin yıl önce 300, 1600’lerde 600 milyon olan insan nüfusu, şu anda 8 milyara dayanmış durumda. 2100’de 11 milyarı geçecek. Bu kadar boğaza can mı dayanır?
◊ HAKSIZ ÇÜNKÜ:
Gezegendeki kaynakları hızla yok etmemizin tek nedeni nüfus artışı değil. Aşırı tüketim de bir o kadar önemli. Eskiden insanlar tek bir kıyafetle ömrünü geçirirmiş. Sertab’ın sadece kostüm odasını gözünüzün önüne getirsenize...
◊ HAKLI ÇÜNKÜ:
Dünyanın bazı bölgeleri için ciddi planlamalar gerekiyor. 30 yılda nüfusu en çok artacak 10 ülke arasında Kongo, Bangladeş, Etiyopya gibi kaynakları kıt, halkı fakir ülkeler yer alıyor. Bu toplumlar göç vererek başka coğrafyalar üzerinde de baskı oluşturacaklar.
◊ HAKSIZ ÇÜNKÜ:
Öngörülere göre insan nüfusu ilanihaye çoğalmayacak. Belli bir tepe noktaya geldikten sonra inişe geçecek. Mesela dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de (1 milyar 410 milyon) doğum oranları en düşük seviyede: Yüzde 5.38. 2030’dan itibaren azalmaya başlayacak.
◊ HAKLI ÇÜNKÜ:
Günümüzde tek bir çocuk yetiştirmek bile çok külfetliyken aşırı kalabalık ailelerde çocuk başına düşen bütçe de azalmaya başlıyor. Üstelik her yeni nesilde onları bambaşka yeni becerilerle donatmamız gerekiyor.
Trilyonluk lüks villaya umumi tuvalet muamelesi
Şahan Gökbakar, Marmaris’te aldığı villanın sahiline “Özel mülktür, girilmez” tabelası astı. Günübirlik turculardan rahatsız oluyorlarmış.
O meşhur laftaki gibi: “Halk plaja akın etti, vatandaş denize giremiyor.”
Burada “halk”tan kasıt herhalde fakirler. “Vatandaş” da kentsoylu zenginler oluyor anladığım kadarıyla.
Ne tuhaf bir bakış açısı, ne tuhaf terimler değil mi?
Neyse bu olay aklıma başka bir şey getirdi, onu anlatacağım.
Çeşme’nin bence en güzel plajlarından biri Ilıca. Üstelik halk plajı olduğu için bedava, beach’e girer gibi ücret falan ödemiyorsunuz.
Fakat kumsalın hemen arka tarafı da trilyonluk villalar... Hepsi alçak bahçe duvarlarının üzerinden sahile ve denize bakıyor.
Ilıca’da 2 yıl önce şezlong ve şemsiyelerin kaldırılması kararı alındı. Şezlong falan olmayınca, biraz oturmak isteyen villaların bahçe duvarlarına diziliyor, manzara mafiş.
“Bunda hiç sıkıntı yok” diyor bir villa sahibi: “Hatta bazen çocuk için bir bardak su isteyen falan oluyor, zevkle yetiştiriyoruz.”
Ama son bir olay çileden çıkarmış.
Kapı çalınmış, açmışlar: Kapıda iri yarı bir adam...
“Şey, pardon acaba tuvaletinizi kullanabilir miyim?”
Ben güzele güzel demem güzel bana benzemeyince
Temizlik ve kişisel bakım firması Unilever bir araştırma yapmış, buna göre tüketicilerin önemli bir kısmı reklamları ikna edici bulmuyor.
Ankete katılanların yarıdan fazlası güzellik ürünlerinin tanıtıldığı reklamlarda kendilerini göremediklerini söylüyor, üçte biri de oynayan karakterleri abartılı ve gerçek dışı buluyor.
Yüzde 51 reklamlarda oynayanlarla kendi hayatları arasında bağlantı kuramıyor, yüzde 36 yaşam tarzlarını yansıtmadığını düşünüyor.
Yüzde 81 çevre dostu markaları tercih ettiğini, yüzde 50 daha pahalı olsa bile çevreye daha az zarar veren ürünleri tercih ettiğini beyan ediyor.
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden araştırmayı yorumlayan Dr. Gül Şener, “İnsanların yarısı reklamlarda kendini bulamıyorsa, reklamlar yeterince kapsayıcı değil demektir” diyor.
Uzman Psikolog Zeynep Selvili’ye göreyse reklamlar, diziler, ünlüler ve sosyal medya “mükemmel güzellik” kültürünü teşvik ediyor.
Sürekli sahip olmadıklarımızın altı çiziliyor; mutluluğun ideal güzelliğe benzeyerek mümkün olduğu öğütleniyor.
Güzellik bir rekabet unsuru haline geliyor.
Kendimizi eksik, değersiz, dışlanmış hissedebiliyoruz.
Paylaş