Paylaş
Ben Oğlak burcuyum. Tarihi, gelenekleri severim; değişimden pek hoşlanmam. Ama hayatım babamın, dedeminkinden çok daha hızlı değişiyor.
İnternet devrimi de bana çattı, sosyal medya çağı da...
Halbuki çeyrek yüzyıl eğitim gördüm. Ömrü billah bana yeter sanıyordum, hayır! Bu yaşımda oturmuş, hepsine uyum sağlamaya çalışıyorum...
“Biz şanssız bir kuşak mıyız” diye başladık sohbete, Daniel benim gibi düşünmüyor:
“Çoğu insan değişimi sevmez. Yeni kuşaklar bunun içine doğdular. Onlar için bir değişim değil bu. Evet, biraz hızlı oldu ama biz de fena idare etmedik durumu. Evet, bazılarımız daha şanslı ama bence biz şanslı bir kuşağız. Bundan bir süre önce bazı teknolojilere sahip olmak istediğimizde Silikon Vadisi’nde olmamız gerekirdi. Londra’daysan eh tamam... Paris biraz daha zayıftı ama İstanbul iyice uzaktı her şeyden. Bugün herkes, her yerden, her şeye erişebiliyor. Düşüncelerini bile kolayca çevirip başka insanlara ulaştırabiliyor...”
İyi, güzel de yapay zekâ artık bizden iyi resim yapabiliyor, bir gazeteciden daha iyi makale yazabiliyor. İşlerimiz ne olacak, işlerimiz?
Daniel yine iyimser:
“Şimdiki işlerimizi, şimdiki haliyle kaybedeceğiz. Ömür boyu aynı şekilde yapacağımız işler kalmayacak. Çalıştığımız işler kendi içinde daha hızlı evrilecek. Ama biz de dönüşeceğiz. Endüstri Devrimi’nden önce hepimiz tarlalarda çalışıyorduk. Sonra fabrikalara, ofislere geçtik. Fena mı oldu?”
Hadi bizden geçti, çocuklara ne okutacağız? Hangi mesleklere yönelmeli, ne eğitimi almalılar?
Diyor ki: “Yeni meslekler için söyleyecek bir şeyim yok. Çünkü ne olacağını ben de bilmiyorum. Şu andaki eğitim sistemimiz Endüstri Devrimi’ne göre şekillenmiş durumda. Kendimize ve çocuklarımıza izah etmemiz gereken şey bu teknolojileri nasıl kullandığımız. Yapay zekâ eğitim için çok önemli. Bir öğretmenin 30 kişilik bir sınıfı aynı hızda eğitmeye çalışmasıyla yapay zekânın çocuğa bireysel bazda, bireysel hızda eğitim vermesi farklı şeyler olacak. Öğretmenler ortadan kalkmayacak, bunu demiyorum çünkü davranışsal eğitimlerde önemlerini koruyacaklar...”
E o zaman seçimlere falan da gerek yok. Hükümeti verelim yapay zekâya, bizim için en iyi kararları alıversin...
“Bilgisayarlar bazı konularda bizden daha iyi kararlar verebilir” diyor: “Ama insanoğlunun en önemli kazanımlarından biri hikâye anlatıcılığı. Bu ister bir roman olsun, ister bir film, ister bir gazete makalesi. Bunu korumamız lazım. Çünkü bir sonraki aşama, savaş ilan edip etmememiz gerektiğine bilgisayarların karar vermesi demek.”
Peki bu işler dönüp dolaşıp yine zenginlere mi yarayacak, yoksa geniş halk kesimleri de yararlanabilecek mi gelişmelerden?
Sağlık sisteminden örnek veriyor:
“Sağlık sistemi gittikçe daha pahalı hale geliyor. Yapay zekânın getireceği en büyük yenilik bu faturaları düşürecek olması. Giyilebilir teknolojiler ne kadar kalori almanız gerektiğinden tutun, kalp krizi geçirme riskinizin ne kadar yakın olduğuna kadar birçok konuda hayatımıza girdi bile. Eğer bu yeni teknolojiler doğru kullanılırsa büyük çıkarımız olacak. Belki de genel ilaçlardan değil, kişiye özel ilaçlardan bahsedeceğiz.”
100 yıl önce hayvan haklarından bahsetmiyorduk. 100 yıl sonra robot haklarından bahsedebilir miyiz?
Daniel’e sorarsanız kaçınılmaz:
“Çünkü insanların empati duygusu var. Köpekleri severiz, kedileri severiz. Onlarla empati kurarız. İster insan formunda olsun, ister farklı bir formda aynı şeyleri onlar için de hissedeceğiz. Ve bu konu kaçınılmaz olarak gündeme gelecek.” 2015 yapımı “Chappie” filmini hatırladım. Kandırılıp soygunlara karışan bir robottu. Ve bir sahnesinde fena pataklıyorlardı. Nasıl üzüldüğümü, vicdan yaptığımı hatırladım Chappie’ye. Robot hakları referandumunda olumlu oy verir miyim?
Paylaş