Oğulcan’ın dediği oldu

Seda Sayan “sürpriz” denilebilecek şekilde evlendi. Daha önce Prag’da yapılması planlanan nikâh, önceki gün Swissotel’de kıyıldı.
Gerekçe olarak Seda Sayan’ın ekibinin vize sıkıntısı gösterildi.
Neresinden baksanız bir tuhaflık, bir alelacelelik, bir sessiz sedasızlık vardı bu nikâhta. O kadar sessiz “sedasız” ki... Neredeyse Seda Sayan bile katılmayacakmış...
Bir kere en anlaşılmazı şu:
Koskoca Seda Sayan ve ekibi, nasıl olur da vize alamaz? Şimdi başvursalar yine yetişir vizeler...
Çünkü düğünün mayısta olacağı ilan edilmişti.
İkinci tuhaflık davetliler...
Seda çevresi çok geniş bir kadın. Birini çağırmasa öbürü bozulur. Oysa ki Safiye Soyman-Faik Öztürk çifti ve Esra Özmen dışında ünlü kimse yoktu törende.
Sanki onlara da son dakika haber verilmiş. Safiye Hanım’ın saçı yetişmiş ama kıyafeti yetişmemiş gibiydi.
Adile Naşit’in çocuk taklidi yaptığı parodilerdeki ‘pijamasına’ benzer bir kıyafetle katıldı geceye.
Daha önce nikâhı Prag Büyükelçisi Egemen Bağış’ın kıyacağı duyurulmuştu. Oysa ki İstanbul’daki nikâhı ilçe nikâh dairesi başkanı kıydı. Bu da bir başka ilginçlik.
Balayı ayrıntısı ayrı bir muamma. Evlenirsin ve... Ya o gün ya da ertesi gün balayına çıkarsın değil mi? Yok, bunlar balayına 1 hafta sonra, bayramda çıkacak...
Bu nikâhta şaşırtıcı olmayan ve beklendiği gibi gelişen tek bir olay var: O da Seda Sayan’ın oğlu Oğulcan Engin’in katılmaması.
Oğulcan’ın bu evlilikten rahatsız olduğu, annesinden bu işi gürültü patırtı çıkarmadan halletmesini istediği sızan bilgiler arasındaydı zaten.
Bana kalırsa mevzu yaş meselesi. Yani kendinden sadece 3 yaş büyük birinin “cici babası” olması... Haklı ya da haksız. Ama Oğulcan açısından bakıldığında anlaşılabilir bir tavır.
Ama Seda Sayan ne yaptı?
Liseli âşıklar gibi düetler, medyaya “çok seviyorum” açıklamaları, Prag’da büyükelçilikli düğünler...
Neredeyse eline davul zurna aldı.
Sonuç?
Görünen o ki Oğulcan kazandı. Bana kalırsa vize mize bahane, sürpriz gelişen nikâha, çok davetli olmamasına ve diğer ayrıntılara bakıldığında Seda bu işi ‘sakin’ halletmekte karar kıldı. Doğrusu da budur.
Damat Çağlar Ökten’den zerre hazzetmediği kesin gibi.
Ama benim asıl merak ettiğim, nikâha katılmayan Oğulcan Engin’in annesiyle de küs olup olmadığı.

Eşekli kütüphaneci

Son yılların çok güzel bir trendi de milli bayramlar için hazırlanan ve yaratıcılıkta birbiriyle yarışan reklam filmleri. En son 23 Nisan için tanık olduk bu filmlere.
İçlerinden birisi bilhassa dikkatimi çekti: QNB Finansbank’ın “Gerçek bir hikâyeden esinlenilmiştir” notuyla çektiği reklam.
Mustafa Güzelgöz isimli bir kütüphaneciyi anlatıyor. Bu kütüphaneci, çocuklar kütüphaneye gelemiyor diye kitapları eşeğe yüklüyor ve köy köy dolaşıyor.
Kimdir bu adam diye merak ettim.
1940’lı yıllarda Ürgüp’te Tahsin Ağa Kütüphanesi’nde görev yapmış.
Yıllarca katır ve atlarla köylere gezici kütüphane hizmeti götürmüş.
Bölgede spor, fotoğrafçılık, kooperatifçilik, folklor çalışmalarına öncülük etmiş.
Bütün bu faaliyetlerden ötürü 1963’te ABD’den “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” kazanmış.
2005’te kaybettiğimiz kütüphanecinin Maltepe ve Kartal’da iki heykeli varmış. Hayatı, “Eşekle Gelen Aydınlık” adlı bir kitaba ve “Eşekli Kütüphaneci” adlı bir romana konu olmuş.
Böyle bir portreyi bugüne kadar hiç duymadığım, bilmediğim için utandım açıkçası.
Reklam filmi yapıldığına göre belki sinema filmi de çekilebilir Mustafa Güzelgöz’ün. Yapımcıların, senaristlerin dikkatine...

Sen ne güzel bir insansın

23 Nisan’da UCİM (Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği) yararına Instagram kampanyası düzenleyen Uraz Kaygılaroğlu... Canlı yayına Kerem Bürsin’den Edis’e, Demet Özdemir’den Berrak Tüzünataç’a kadar pek çok ünlü isim konuk oldu ve 1 saat içinde ünlülerin bağışları artı halkın SMS’leriyle 1 milyon liranın üzerinde yardım toplandı.