Normalleşme tartışmasında nerede durmalıyız?

Sanatçılar, müzisyenler, işletmeciler karşı karşıya. Birbirini ölenlere saygısızlık yapmakla suçlayan da var; tuzu kuru olup uzaktan atıp tutmakla suçlayan da. Karşı karşıya getirmeden, tek tek kulak verdiğinizde hepsinde doğruluk payı var aslında.

Haberin Devamı

Her şey Bergüzar Korel’in “normalleşme” konusundaki bir paylaşımıyla başladı. Şöyle yazdı Korel: “Yırttınız kendinizi normal de normal diye. Komşunun evinden cenaze çıktığında televizyon açılmayan evlerde büyüdük. Yok onun acıyı ifade şekli başkaymış da bilmem ne... Herkese anlayış gösterecekmişiz de... Kılıf uydurmayın sahte hüznünüze. Ülke koca bir cenaze evi olmuş, hayat falan devam etmiyor! Kalkmış, ‘normal nedir’i tartışıyoruz. Ya sabır!”
Cevap; Demet Akalın ve Didem Uzel’den geldi.
Demet Akalın, Bergüzar Korel’i Londra’ya taşındığı için “uzaktan konuşmak”la suçladı:
“Keşke daha çok para kazansam da yardımlarımı kendi gözlerimle yapsam. (Depremzedeler için) Yaptığımız evlere bir tane ikinci el eşya koyamadık. İçinde olmayınca, hele uzaklardan konuşmak ne kadar kolay. Kimseyi kınamayın. Nice baş tacı ayağımın çamuru bile değil şu an.”

Haberin Devamı

Normalleşme tartışmasında  nerede durmalıyız

Eski Türkiye güzeli Didem Uzel daha da sertti:
“Acaba Bergüzar Korel sosyal medyadan para kazanan insanların aidatlarını, faturalarını, çocuklarının okul taksitlerini de ödeyecek miymiş? İnsanlara normalleşmeyin demeyin. Zaten normalimiz kalmadı. Saçma sapan açıklamalarda bulunmasın kimse. Dün 80 bin liralık sermayesini bağışlayan influencer arkadaşımın üzüntüsüne şahit oldum. ‘Ben bu hamleyi yaparken işimizin bu denli duracağını tahmin etmedim, gelecek ay ödemelerimi nasıl yapacağım’ diye kara kara düşünüyordu. Zaten normalleşmeyin diyenlere bakın, tuzları pek kuru...”
Ardından İrem Derici, Simge Sağın gibi isimler menajer Çağlar Tavşanoğlu’nun bir yazısından alıntıyı paylaşmaya başladılar:
“Müziği sadece bir eğlence aracı, müzik insanlarını da sadece eğlenen bir kesim olarak görmekten vazgeçmeniz, bu sektörde çalışan, çoluk çocuğuna ekmek götüren binlerce emekçi ve müzisyenin kirasının, borçlarının, sorunlarının olduğunu unutmamanız, müziğin sakinleştirici ve birleştirici, psikolojik anlamdaysa iyileştirici bir özelliği olduğunu aklınızdan çıkarmamanız dileklerimle... Lütfen işimizi yapmak zorunda olduğumuz için bizi yargılamayın. İzin verin sizi en iyi yaptığımız şekilde iyileştirmeye, duygularımızı paylaşmaya çalışalım...”
Aynı mesele, işletmeciler düzeyinde de alevli. “Millet işsiz kaldı, acil normale dönülmeli, mekânlar açılmalı” diyen de var “Daha çok erken. Bayrama kadar kapalı kalacağız” diyen de...

Normalleşme tartışmasında  nerede durmalıyız

Ben bu görüşlerin hepsini muteber buluyorum.
Karşı karşıya getirmeden, tek tek baktığınızda hepsinde doğruluk payı var.
İnsanımızın acısı konusunda daha saygılı davranılmasını isteyen Bergüzar Korel de haklı, “Çalışıp para kazansam da daha çok yardım edebilsem” diyen Demet Akalın da.
Maddi kaygılar içinde olan Didem Uzel de gerçek bir yerden konuşuyor, “Müziği sadece bir eğlence aracı olarak görmekten vazgeçin” paylaşımı yapan İrem Derici ile Simge Sağın da.
Herkesin birbirini dinlemesi, anlamaya çalışması, becerebiliyorsa yarasına merhem olması gereken, zor ama çok zor bir dönemden geçiyoruz.
Karşı karşıya gelerek küçülmemiz değil, birbirimize omuz vererek ayakta kalmamız gereken bir dönem...
O yüzden aralarında en haklısı oyuncu Esra Dermancıoğlu galiba:
“Ben bu Türkiye’deki sanatçıları da anlamıyorum. İnanılmaz bir dönem yaşıyoruz. Yok o normalleşmiş, anormalleşmiş. Bu ne demek? Belki normalleşmeyen evde partiler yapıyor, ne biliyoruz? Allah aşkına böyle bir cehalet olabilir mi?”

 

Yazarın Tüm Yazıları