Paylaş
Mehmet Ali Erbil kendisini tacizle suçlayan Ece Ronay’ın nişanlısıyla kamera karşısına geçti, “bu işin üstünün artık kapanması” mesajı verdi.
Sanki nişanlıyla anlaşınca mesele hallolacakmış gibi...
Nişanlı kim ki?
Sahibi mi?
Mehmet Ali Erbil’in bu tuhaf hareketi insanda “panik haldeki bir suçlu” izlenimi bırakıyor.
Ama önce şu nişanlıdan başlayalım.
Diyelim ki Mehmet Ali Erbil doğru söylüyor ve reklam için cinsel bir kumpasa kurban gitti...
Siz olsanız n’aparsınız?
Eğer nişanlınız bu tıynette bir insansa nişanı atarsınız.
Ucuz atlattığınıza dua eder, yolunuza bakarsınız.
Nişanlınızın alavereye girdiği adamın evine gidip aynı karede poz vermezsiniz.
Yok, diyelim ki nişanlınız haklı ve taciz edildi... O zaman mesela daha büyük.
Her ne olursa olsun gidip elin tacizcisiyle aynı kareye girmezsiniz.
Yemeğini yemezsiniz, “Beni çok güzel ağırladı” demezsiniz.
Ece Ronay, Mehmet Ali Erbil’in asistanının, nişanlısını gizli numaradan arayıp 50 bin lira teklif ettiğini iddia ediyor.
“Artık nişanlı değiliz” diyor.
Olmayın zaten, böyle nişan mı olur?
Biri reklam için elin adamına cinsel kumpas kurmakla, öbürü 50 bin lira karşılığında nişanlısını ters köşeye düşürmekle suçlanıyor.
Sonra bir de asistan var. Gelelim ona...
Bu öyle bir asistan ki, Mehmet Ali Erbil’in mahrem görüşmelerinin hepsine vakıf.
Hatta Mehmet Ali Erbil’i uyarıyor.
“Bu iş nereye gidecek?” diye soruyor.
Sonra alıyor eline telefonu, Ece Ronay’a taciz mesajları atıyor.
Daha doğrusu Mehmet Ali Erbil böyle iddia ediyor.
Artık bu nasıl bir asistansa, Mehmet Ali Erbil adına yazılı mesaj atmakla kalmıyor, ses kaydı da gönderiyor.
Fakat ses kaydı da Mehmet Ali Erbil’in...
Daha doğrusu Ece Ronay böyle iddia ediyor.
İddiaların hepsi yargı aşamasında.
Ama nişanlıdan asistana, ortaya atılan iddialara kadar bu hikâye neresinden tutsanız tel tel dökülüyor, süflilik kokuyor.
Diva-divan polemiği
Bülent Ersoy, Mustafa Keser’le birlikte sundukları “Benzemez Kimse Bize”nin ilk bölümünde, “Son program, kovulduk” demişti.
Kehaneti ikinci bölümde gerçekleşti, program yayından kaldırıldı.
Bülent Ersoy bu konuda açıklama yapmadı, çünkü başında zaten Kıbrıs’ta tutuklanan orkestra meselesi var.
Ama Mustafa Keser açtı ağzını, yumdu gözünü:
“Bütün mesele Bülent Ersoy’un şekilsizlikleri... Yönetmene bağırır, ona bağırır, şefe bağırır, okuyamaz dönüp vokale bağırır... Zaten ses kalmamış, rezalet bir okuyuş... Bana oradan ‘Keser’ diye bağırıyor... Bu arkadaştan yaşça büyüğüm, sanatça da büyüğüm. Seni Diva değil divan yaparlar...”
Bülent Ersoy’un kendisine “Keser” diye hitap etmesi benim de dikkatimi çekmişti. Çünkü istediği zaman Bülent Ersoy’un “uzatma pahasına” ne kadar kibar olabildiğini hepimiz biliyoruz. Kendi aralarında özel bir hitap biçimi zannetmiştim.
Meğer Mustafa Keser de rahatsızmış.
Mustafa Keser, muhtemelen Bülent Ersoy’un kaprisleri konusunda söylediklerinde de haklı.
Belli ölçüde ekrana da yansıyordu zaten anlattıkları.
Ama keşke bunları söyleyip bitirseymiş açıklamasını.
Ne gerek var “Sesi kalmamış” iddiasına?
“Sanatça büyüğüm” böbürlenmesine?
“Seni divan yaparlar” düzeysizliğine?
Bunlara ne gerek var bilmiyorum ama insanın haklıyken haksız konuma düşmesi tam da bu olsa gerek.
1.5 milyon + Ece Sükan
Bebek Lucca’daki bir partiden çıkan Ece Sükan alkollü olduğu için ehliyetini kaptırdı.
Ehliyet kaptıranlar büyük bir lobi. Sayılarının 1.5 milyon olduğunu söylüyorlar, sosyal medyada durup durup gündem oluyorlar.
Barış Manço program yaptığı şehirlerin nüfus tabelalarına “+ 1” koyardı ya... #EhliyetAffı kampanyalarına destek verir mi bilemem ama Ece Sükan için de vakit tamam, gönül rahatlığıyla ehliyet kaptıranlar nüfusuna ismini koyabilir.
Paylaş