Paylaş
Mustafa Kemal’in bir karar vermesi gerekiyordu. Ya Gelibolu’ya çıkarma yapan düşmana karşı derhal harekete geçecekti ya da olduğu yerde kalıp Alman general Liman von Sanders’ten emir gelmesini bekleyecekti. Divan-ı Harp’te yargılanabileceği bir karar aldı Mustafa Kemal. Düşmanın karada tutunmasına izin vermemek için emri beklemeden komutasındaki 19’uncu tümenle Anafartalar yönüne harekete geçti.
İşte bu yol, 109 yıl önce 1915’te, 24 Nisan’ı 25 Nisan’a bağlayan gece, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle şehadete doğru ilerleyen ana kuzularının yürüdüğü yoldur. Düşmanla çatışmaya girip de mühimmatları azalınca bu kez şu emir gelecekti Mustafa Kemal’den: “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir...”
ŞARAPNEL VE EL BOMBASI
Biz hep göğsündeki saate denk geldiği için Atatürk’ü öldüremeyen şarapnel parçasını biliriz. Oysa 289 gün boyunca kaldığı Çanakkale’de birçok kez ölüm tehlikesi atlattı. Bir keresinde Mustafa Kemal’in rütbeli bir Osmanlı subayı olduğunu fark eden düşman uçağından üzerine el bombası atılmış, kendini yana savurarak son anda kurtulmuştu. Peki Mustafa Kemal ve askerleri ölünceye kadar geçecek zaman neden bu kadar önemliydi?
Birinci Dünya Savaşı’nda bizim yanımızda Almanya, karşı taraftaysa İngiltere, Fransa, Rusya gibi büyük devletler vardı. Rusya zor durumdaydı. Ülkede Bolşevik İhtilali olmak üzereydi. Eğer böyle bir şey olursa savaştan çekilecek, düşman cephesi zayıflayacaktı.
İngiltere ve Fransa o zamana kadar görülmüş en büyük donanmayı hazırlayarak Çanakkale’ye saldırdı. Amaç, Çanakkale’yi geçip İstanbul’u işgal etmek, böylece hem Osmanlı’yı savaşta saf dışı bırakmak hem de müttefikleri Rusya’ya yardım ulaştırmaktı.
Kendilerinden o kadar emindiler ki, İstanbul’u işgal ettikten sonra askerlerinin burada harcayacakları paraları bile hazırlamışlardı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu muazzam donanma Çanakkale’yi geçemediği gibi çok büyük de zayiat verdi.
İşte biz her 18 Mart’ta düşman donanmasının Boğaz’ı denizden geçemeyeceğini anlayıp geri çekilmesinin zaferini kutluyoruz.
İKİNCİ PERDE
Donanma geri çekilmesine çekildi ama hevesleri bitmedi. Bu kez çıkarma yapıp Çanakkale Boğazı’nın kontrolünü karadan ele geçirmeye karar verdiler. Böylece büyük Çanakkale boğazlaşmasının ikinci perdesi başlıyordu.
Bizimkiler düşmanın nereden baskın yapacağını kestiremiyordu.
Gelibolu ve Çanakkale’yi savunan 5. Ordu’nun başında, Alman general Liman Von Sanders bulunuyordu. Liman Paşa, düşmanın Geyikli yönünden geleceğini düşünüyordu. Hatta birliklerimizi o yöne kaydırdı.
Mustafa Kemal ise Seddülbahir ve Anzak Koyu’ndan geleceklerinden emindi. Çünkü coğrafyayı tanıyordu. Haklı da çıktı. Düşman daha karada tutunamadan karşısında Mustafa Kemal ve askerlerini buldu. Karşımızdaki koca bir kolordu. İşte Mustafa Kemal’in “Biz ölünceye kadar geçecek süre” dediği budur. Ölüm pahasına bile olsa düşman bir süre daha oyalanabilirse ölen askerlerimizin yerine arkadan destek kuvvetleri yetişebilirdi.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, “Burayı görmeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kalmasın istiyoruz” diyor. Bölgenin sadece Türklerin değil, başta Yeni Zelanda ve Avustralya olmak üzere 20’ye yakın ülkenin de hafızasında yer aldığını söylüyor. Mustafa Kemal Yolu projesiyle civardaki köylerin de kalkınmasını hedeflediklerini anlatıyor. Yol üzerindeki Bigalı Köyü tamamen yenilenmiş.
YARGILANABİLİRDİ
Bu karar çok riskliydi. Başına buyruk iş yapmış bir subay olarak belki de Divan-ı Harp’te yargılanacaktı. Ama aldığı karar savaşın ve tarihin seyrini değiştirdi, kendisine de “Anafartalar Kahramanı” unvanını getirdi. Eğer ülkeyi içindeki zor durumdan kurtarabilmek için etrafında kenetlenilecek biri varsa o kişinin Mustafa Kemal olabileceği fikri yaygınlaştı.
Mustafa Kemal’in o meşhur pozunun çekildiği 9 numaralı siperde bugün bire bir yapılmış heykeli yer alıyor.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Atatürk ve askerlerinin savaşa giderken yürüdükleri o yol, Çanakkale Tarihi Alan Başkanlığı tarafından Mustafa Kemal Yolu olarak düzenlendi ve ziyarete açıldı. 17 kilometrelik bu parkur Mustafa Kemal ve tümeninin ordugâh kurduğu bir değirmenden başlıyor.
Zamanla yıkılıp sadece temelleri kalan bu taş değirmen bulundu, onarılıp eski haline getirildi. Etrafına da orada kamp kuran askerlerin çadırları ve heykelden canlandırmaları yerleştirildi. Anafartalar, Conkbayırı gibi en şiddetli çatışmaların yaşandığı bölgelere kadar uzanan Mustafa Kemal Yolu’nda, Atatürk’ün Çanakkale’deki o meşhur fotoğrafın çekildiği aynı noktada yapılmış heykeli var. Tepeden bir şahin gibi çıkarma yapılan sahile bakıyor.
Mustafa Kemal ile birlikte 109 yıl önce o sabah düşmana karşı yürüyüşe geçen askerlerimizin bastığı o yolda yürüyorum.
Sağda solda şehitlikler...
Bugün bile halâ bölgenin çeşitli yerlerinden şehitlerimizin naaşları çıkıyor.
İstiklâl Marşı’nda söylendiği gibi: Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda...
Hem yürüyorum, hem onları düşünüyorum. Tanıyorum altımdaki binlerce kefensiz yatanı.
Paylaş