Paylaş
Zeytinlikleri dışında enginar, patlıcan, kabak, karpuz, kavun, aklınıza ne gelirse... Geçimlerini de bunları satarak sağlıyorlar.
Bir gün tarıma merak saran İstanbullu Ayça Sarc çok daha küçük bir arazide onlara komşu oluyor.
Ayça Hanım’a bu meşgalesi için o kadar yardımcı oluyorlar ki, o da karşılık olarak onları bir restoran açmaya teşvik ediyor ve bilgisini, görgüsünü aileye aktarıyor.
Böylece eski bir köy evinin bahçesinde, 120 yıllık bir çitlembik ağacının gölgesinde 6-7 masalı Ovasofra lokantası kuruluyor.
Salaş mı salaş. Tahta masalar, ahşap kır sandalyeleri, duvarda asılı bir terek, çitlembiğin dallarından sarkan ampuller...
Açılalı 4 yıl olmuş, ben ilk kez gördüm. Zaten çoğunlukla Çeşme’de yaz-kış yaşayanlar biliyor.
Doğallık akımının gereği olarak “tarladan sofraya” sloganı her yerde kullanılıyor ya, bunların çoğu uydurma biliyorsunuz. 50 metrekarelik bahçesinde maydanoz, nane ekip bunları yemeklerin üstüne serpen herkes tarladan sofraya ürün getirmiş oluyor.
Hakeza “kendi çiftliğimizin ürünleri” dedikleri şey de çoğunlukla anlaşmalı oldukları bir çiftliğin ürünleri.
Ovasofra’da durum başka.
Masanıza gelen her şey kafanızı çevirdiğinizde zaten yandaki tarlada, dalında.
Zeytinyağını bile kendileri yapıyorlar. Kendi keçileri, gezen tavukları var.
Çocuklar sevmeye gitti, iki tane taze yumurta bulup geldiler.
Masanın hemen yanında eski tip kullanılmayan bir tandır var. Baykuşun biri gelip içine yavrulamış, o kadar doğal bir ortam.
Menü, ailenin zaten kendileri için pişirdiği yemeklerden oluşuyor. Ayça Hanım sunum gibi konularda destek vermiş.
Bir enginar kızartma, bir balkabağı kızartma yapıyorlar ki parmaklarınızı yersiniz.
Salata günlük değil, saatlik. Çok özel bir köfteleri var, üzerine limon sıkılıp yeniyor. Ben tatmadım ama sakızlı muhallebinin de efsane olduğunu söylüyorlar.
Yaz-kış açık, çünkü zaten orada yaşıyorlar.
Ama gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor, çünkü aile ona göre ürün topluyor, hazırlık yapıyor.
Bol tarifli bir tatil romanı
Gezgin bir yazardan, bir gezi programcısını konu alan tam bir şezlong romanı: Burçak Gönül’den “Ayağının Tozuyla Aşk”. Yaptığı iş gereği sık sık seyahat eden bir plaza kadını günün birinde iki aşkın arasında kalır...
Kitap özünde bir aşk romanı ama yazarı seyahati çok sevdiği için gittiği yerlerden yemek tarifleri de var.
İster şezlongda okumaya devam et, ister ara ver, kalk pişir.
Paylaş