Paylaş
1- Biraz sessizlik kiralamak ister miydiniz?
“Hava bedava, su bedava” diye yazan Orhan Veli, yolun kalan yarısını görebilse ne derdi acaba?
Kısacık zamanda değişenlere bakın: Suya yapılan indirim, artık ana haberlerin konusu.
Temiz hava için Kazdağları’nda otel parası ödeniyor. Aklına estiği yerden denize giremezsin, beach club’a giriş ücreti vereceksin.
Arabayı bırak, otoparkı da geçtim, valesi minimum 20-30 lira.
Parası olmayanın öldüğü, olanın ömrünü uzatabildiği bir gerçek değil mi?
Şehir hayatı öyle bir hâl aldı ki artık sessizlik bile parayla.
Beş gün önce bir Türk şirketi Nurus, İstanbul’da ilk sessizlik kabinlerini tanıttı.
Zaten dünyada da üç yıllık bir teknolojiymiş.
Görece büyükleri de var, telefon kulübesi kadar olanlar da.
Günümüzün korkunç açık ofislerinde size telefonda rahat konuşabileceğiniz özel alan sağlıyor.
Yakında havaalanlarında, büyük meydanlarda falan görürseniz şaşırmayın.
Dışarıdaki gürültüyü içeri geçirmiyor.
Saatlik rezerve ediyorsunuz, gir içine, ister çalış, ister internet üzerinden toplantını yap...
Lansman sırasında bana biraz saçma gelmişti.
Ama havuz
başında bu yazıyı yazmaya çalışırken gürültücü Türk çocukları ve onların kendilerinden gürültücü bakıcılarına maruz kalınca...
Keşke sahilde bir tane olsaydı dedim.
2- Gezegenimize ne isim vereceğiz?
Duydunuz mu
nurtopu gibi bir gezegenimiz oldu. Daha doğrusu, elin oğlu keşfetti, biz isim anne/babası olacağız.
Uluslararası Astronomi Birliği’nin üye ülkelere tanıdığı bir hak bu.
Bizimki 457 ışık yılı uzaklıktaki WASP-52.
Türkiye Astronomi Derneği bu konuda kafasına göre takılmamalı, internet üzerinden ulusal bir yarışma yapmalı bence.
Çünkü bizde isim vermek mühim mesele.
Karı kocalar, aileler birbire giriyor bunun için.
Yavru gezegen için benim adayım “GORA CAN”. İleride su bulunursa “AROG SU” da olabilir.
Hem Cem Yılmaz’ın anısını sonsuza dek yaşatırız hem de Zeki Müren’i anmış oluruz: “Erkek miymiş efenim?”
Paylaş