Paylaş
Şöyle deniyor imza kampanyasının metninde:
“Sosyal medya mecralarında yer alan içerik üreticileri (influencer) kendi sosyal medya kanallarında markaların isimlerini geçirerek, vergi ödemekten kaçarak reklam yapmaktadırlar. Bu kampanyada sen de ol.” Hakan Hepcan’ı sevebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz. Hatta diyebilirsiniz ki “Kendisi eski fenomen olmasaydı, şimdi eskisi kadar ünlü olsaydı, aynı reklamları bizzat almayacak mıydı...”
Bilemem. Günahı boynuna. Ama yaptığı şey bir başlangıçtır, bir adımdır. Burada asıl mesele, bir sonuç alınıp alınmayacağı.
Bence çok zor. Şirketler her yıl reklam bütçelerinin belli bir oranını sosyal medyaya ayırdıkları sürece, bu para bir şekilde bu mecralara akacak. Ve birileri de bu işlerden deli gibi para kazanmaya devam edecek. Sözüm kimsenin kazancına değil.
Sorun, asgari ücretliden vergi alınırken milyonları götüren bu insanların tek kuruş ödemeden kazanç sağlaması.
Tabii neyin reklam olduğunu, neyin olmadığını ispatlaması neredeyse imkânsız. Çünkü biliyorsunuz genelde şöyle dönüyor işler: “Herkes rujumun markasını sormuş, söyleyeyim...”
“Üstümdeki elbise mi? Bilmem nereden aldım...”
O yüzden kolay kolay bir sonuç alınamayacağını bilmeme rağmen yine de olumlu görüyorum bu girişimi. En azından arı kovanına bir çomak sokulmuş olacak.
Maliyenin içlerinden iki-üç tanesini bile takibe alması biraz korkup çekinmelerine, ayaklarını denk almalarına neden olursa bu bile çok iyi bir gelişme.
Edis de TikTok’çu oldu
Sanki dünyanın en protest, en aykırı işimiymiş gibi “Evet, TikToker olmaya karar verdim. Susun artık çok seviyorum TikTok’u” yazmış şarkıcı Edis.
Neden böyle yazdı?
Çünkü ABD’nin falan aksine TikTok Türkiye’de biraz nasıl desem, “alt kesimlerin sosyal medyası” olarak kabul ediliyor.
Instagram dururken TikTok’a girenler “kıro”, “varoş” falan diye etiketleniyor. Daha kimse adını bile bilmezken defalarca TikTok’la ilgili yazılar yazdım. Hesabım yok, bir şey paylaşmıyorum ama takip etmeye bayılıyorum.
Bir kere her şeyden önce gerçek. Mış gibi yapılan filtreli hayatları değil, gerçek insanları, gerçek evleri, gerçek kıyafetleri görüyorsunuz ve her şeyin gerçeğinde olduğu gibi bu daha komik, daha eğlenceli. Instagram’da herkesin ne kadar sağlıklı, ne kadar genç, ne kadar zengin ve lüks bir hayat sürdüklerini satmaya çalışmasından bıktığım için belki de...
Edis de yaptığı ilk paylaşımda göbeğiyle möbeğiyle çıkmış.
Olduğu gibi.
Ama Edis bu işin acemisi.
Şarkıcı arkadaşı Aybüke Albere ile birbirlerinin kıçına şaplak atarak çektikleri video “ihlal yedi” ve silindi.
Bozma moralini Edis. Bunda olmadıysa ikincide, üçüncüde kesin olacak. Şaplaktan başka daha neler var, neler.
İyi bir TikToker olmak istiyorsan, önce biraz seyretmelisin...
Açıklama karnesi
Coşkun Sabah, Posta’dan Alev Gürsoy Cimin’e konuştu:
“Ben İzmirli değilim, Diyarbakırlıyım. Kızımın bikinili pozlarına bakılmasına müsaade etmem. Sosyal medyada bir ton sapık var. Kızım da babası gibi saftiriğin teki. Instagram’ına koymuş bikini fotoğraflarını. Fotoğraflar elden ele dolaştı. Hoş bir şey mi? Burası Türkiye. İnsanlar gelenek görenekleriyle yaşarlar. Bize ters bu...”
Bir kere “Ben İzmirli değilim, Diyarbakırlıyım” ne demek?
Sen koca bir şehre ne demek istiyorsun yani?
Kızının bikinisiyle ne alakası var şimdi İzmir’in?
Başına İzmir kadar taş düşsün.
Sonra tabii dün bütün TV’lere çıkarak “Ben öyle demedim. Öyle dediğim ispat edilirse 1 milyon dolar vereceğim” gibi laflar etmeye başladı.
Aynı Coşkun Sabah,
geçen haziran haziran ayında da “Benim ağzımdan ‘geçinemiyorum’ kelimesi çıkmadı. İspat edene
1 milyon dolar vereceğim”
demişti.
Bu açıklamalardan sonra Coşkun Sabah’ın karnesi işte böyle oluyor:
· Kafa karışıklığı: 9
· Tribünlere oynama: 9
· Ayrımcılık: 10
· Samimiyet: 0
Paylaş