Dizi seti eziyeti

Yerli ve yabancı birçok sette bunlara çok şahit oldum. O hengame içinde kimsenin kimsenin yemeğiyle, çay-kahvesiyle uğraşacak hali olmuyor. Setler çoğu zaman şehir dışında, abidik gubidik yerlerde olduğu için paranızla bile kendi konforunuzu sağlayamıyorsunuz. Anlı şanlı oyuncular, kâğıt bardakta çay için termos kuyruğunda bekliyor.

Haberin Devamı

Oyuncu Macit Taştan, dijital platforma iş yapan bir yapım firmasının setinde oyuncular arasında ayrımcılık yapıldığı iddiasıyla gündemde.
Kendilerine verilen börek ve meyve suyunun fotoğrafını paylaşan set emekçisi, ana kadrodaki oyunculara açık büfe kahvaltı verilmesini eleştirdi:
“Dijital platforma dizi yapıyorsun ama yardımcı oyuncu diye çağırdığın insanlara ayakta, soğumuş börek yedirip, ekibine açık büfe kahvaltı vererek ayrımcılık yapıyorsun. Ama sakın, ‘Hiçbir canlıya zarar verilmemiştir’ diye yazmayı unutmayın.”

Dizi seti eziyeti

Bütün oyuncuların şikâyet ettiği üzere dizi setleri zor yerler. Çok kısa zaman içinde uzun bölümler çekilmesi, onlarca, yüzlerce çalışanın ip gibi organize edilmesi, sete getirilip götürülmesi, yeri gelir soğukla, yeri gelir sıcakla mücadele edilmesi, herkesin yemesi, içmesi, dinlenmesi, tuvaleti...
Yerli ve yabancı birçok sette bunlara çok şahit oldum.
O hengame içinde kimsenin kimsenin yemeğiyle, çay-kahvesiyle uğraşacak hali olmuyor.
Setler çoğu zaman şehir dışında, abidik gubidik yerlerde olduğu için paranızla bile kendi konforunuzu sağlayamıyorsunuz.
Anlı şanlı oyuncular, kâğıt bardakta çay için termos kuyruğunda bekliyor.
Tabii burada önemli olan zorlukların ortaklaşa paylaşıldığı, herkesin mümkün mertebe insan onuruna yakışır, eşit muamele gördüğü hissi.
Oyuncuların en ünlüleri bile bu kadar şikâyetçi olduğunu göre varın alt kadroların halini siz düşünün.
Macit Taştan da işte buna isyan etmiş. Haklı mı? Haklı tabii. İnsan ister istemez “Onlara var da bize yok mu” diye çıkışır.
Macit Bey bununla kalmamış, bir de güzel nükte kondurmuş isyanına.
Siyaseten doğruculuk gereği, fragmanın sonunda yazan “Hiçbir canlıya zarar verilmemiştir” gibi ibarelerin yer alması. “Peki biz ‘canlı’ değil miyiz?” demeye getiriyor.
Umarım bu çıkışından dolayı yapım firmaları tarafından mimlenmez de, gelecekteki işlerinden olmaz.
Fakat hesaba katmadığı bir başka tarafı daha var set zorluklarının. O da oyuncuyla oyuncu arasında nasıl ayrımcılık oluyorsa, oyuncu olanla olmayan arasında da daha büyük ayrım olması.
O yine börek ve meyve suyunu bulabilmiş. Peki ya dekorcular, ışıkçılar, temizlikçiler?

Haberin Devamı

Hamsili Dubai çikolatası

Haberin Devamı

Dubai çikolatası çılgınlığına TikTok fenomeni Mehmet (Gezgin) Şef de katıldı, o da çikolatanın arasına fıstık ve kadayıf dolgusu yerine hamsi koydu.

Dizi seti eziyeti

Koymakla kalmadı; pişirip paylaştı.
Aman Allah’ım! Midesi bulananlar, tepki gösterenler, hatta CİMER’e şikâyet etmeye kalkıp “tutuklansın” diyenler...
Yahu arkadaş, hamsiyle çikolata niye yan yana gelmesin? Bunun tatlısı, reçeli yapılabildiğine göre çikolatası da olabilir elbette.
Ayrıca elin Dubailisi çikolatanın içine bizim kadayıfı koyarken neredeydiniz? Bak, adamlar aldı yürüdü; şimdi sana da yediriyor.
İlla her şeye karşı çıkacaksınız. İcadın/inovasyonun önünü kapatıyorsunuz.
Bence derhal Adanalılar ciğerden, İzmirliler ottan denesin çikolatayı.
Ne demiş Hoca: Ya tutarsa?

Haberin Devamı

Efendice ayrılmanın kitabı

Heykeltıraş sevgilisi Emre Yusufi’den ayrılan oyuncu Nilperi Şahinkaya, süreci şöyle anlattı:
“Biz iyi ayrılmaya karar verdik. Kademeli ayrıldık. Küsmeden ve sarılarak ayrılma türü. Bununla ilgili kitap yazacağım...”

Dizi seti eziyeti

Efendice ayrılmayı beceremeyenlerin ülkesi burası.
Birbirimizi bıçaklayacağız, en azından bir rezalet çıkacak. Bu yüzden, boşanmak için mahkemeye el ele giden Fazıl Say ile Ece Dağıstanlı’yı, Arzum Onan ile Mehmet Aslantuğ’u yadırgıyoruz, anlayamıyoruz.
“Kademeli ayrılma” tam ne demek anlamadım.
Nilperi kitabını yazsa da okusak. Hatta zorunlu ders kitabı olsa ilköğretimde.

Bencillikle ikiyüzlülük arasında

Futbolcu ve antrenör Volkan Demirel’in eşi Zeynep Sever Demirel’i takip ediyor musunuz?
İçinden geçtiğimiz dönemi, yaşadığımız acı durumları, bunlar karşısındaki çaresizliğimizi öyle doğru kelimelerle, öyle bilgece cümlelerle ifade ediyor ki altına imza atıp, “İşte budur!” diyesiniz geliyor.
Şunu yazdığında henüz Ankara saldırısı olmamıştı. Ama bilgelik de orada zaten, bugün yazdığının dünü de yarını da kapsaması:
“Her gün bugün ne olacak diye bekleyen akvaryum balıkları gibi hissediyorum kendimi. Tepkisizlikle vicdan mastürbasyonu arasında bir yerlerde kalmaktan korkuyorum sürekli. Ruh sağlığımı düşünmek bencillik, ses verip hayatıma devam etmek ikiyüzlülük gibi geliyor artık. Sorguladığım çok şey var...”

Yazarın Tüm Yazıları