Paylaş
Bülent Ersoy, “Dünya Güzellerim Masada” programında Zeki Müren’in acımasız ve kıskanç biri olduğunu ileri sürdü: “Müzeyyen Senar bana ‘Benim yerimi alacaksın’ derdi. Zeki Müren de bunu duyunca ‘Allah’ım bu Japon’un canına al’ demiş benim için. Çalışanlarına eski televizyonunu vermiş, sonra da ‘Siz bunu benden çaldınız’ diye şikâyetçi olmuş. Bütün çalışanları falakaya çekmişler. Zeki Müren acımasız bir insandı. Bana olan kıskançlığından öldü...”
Böylece Zeki Müren’in 1996’daki vefatından beri uyuyan 28 yıllık “Paşa-Diva” fay hattı tekrar kırılmış oldu. Maddi bir hasar yok ama manevi hasar çok büyük. Ölümünün üzerinden neredeyse 30 sene geçmiş bir kişinin kötü değil, iyi yanlarının anılması tavsiye edilir kültürümüzde.
Çünkü Zeki Müren’in kendini savunma hakkı yok.
Biz bu kadar büyük isimleri birbirlerini taltif ederken görmek istiyoruz, böyle yerden yere vururken değil. Bülent Ersoy’un yaptığı bu açıklama, her şeyden önce bu yüzden zedeleyici.
İlk zedelenen de Müren’in kuzeni Özlem Güner olmuş: “Böyle bir efsanenin ardından konuşulanlar son derece üzücü. Biz dayımla bu ismi (Bülent Ersoy) hiç konuşmazdık. Zeki Müren kimseyi kıskanmazdı. Öyle büyük bir çınardan nemalanmak isteyenler hep olacaktır. Başka türlü gündeme gelemeyenler onun adını kullanarak gündeme gelmeye çalışıyor...”
Evet, aralarında bir dönem rekabet olduğu aşikâr. Şarkıcı ve yazar Onur Akay bu durumu şöyle yazıyor: “Bülent Ersoy gibi, bir daha gelmesi zor olan, beton gibi bir sesi kıskanmış olabilir demiyorum, kıskanmış! Ancak ölmesi için dua etmemiş. Zeki Müren, sadece gittiği mekânlarda Bülent Ersoy şarkısı çalınmasını arzu etmemiş, eğer ki tesadüfen çalınıyorsa da o mekânı kibarca terk edermiş...”
Zaten her şeyden önce aralarında kuşak farkı mevcut: Zeki Müren 1931 doğumlu. Bülent Ersoy ise 1952. Zeki Müren sahneye ilk çıktığında Bülent Ersoy henüz 1 yaşındaymış. Sahne hayatında 21 yıl neredeyse bir kuşak demek. Hem sonra Zeki Müren ömrünün son 6 yılında Bodrum’da inzivadaydı. Sanatını sadece 39 sene icra etti. Yani Demet Akalın’la Hande Yener kadar bile çakışmadılar özünde. Bir dönemin ünlü Maksim Gazinosu’nun sahibi Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan da durumu doğruluyor:
“1961’den başlayıp 2002’ye kadar süren zaman içinde eğlence dünyasının amiral gemisi olmuş Maksim Gazinoları’nın var oluş sebeplerinin en başında tartışmasız Zeki Müren gelir. Zeki Bey’in ağırlığı kantar ile tartılır, Zeki Bey’den sonraki imitasyon taklitler aslını yaşatmaktan öteye gidememiştir. Ezcümle Zeki Bey kimseyi kıskanmayacak kadar zirvede olan biridir: Kendisinden sonra zerre kadar kıymetli harbiyesi olmayan kırıntılar tarafından her zaman kıskanılmıştır...”
Bunlar da en az Bülent Ersoy’unki kadar sert sözler. Ama üslubun sorumlusu kendisi, o başlattı. Bana kalacak olursa Bülent Ersoy’un 28 yıl sonra tekrar su yüzüne çıkardığı bu üslup, aslında “gidenin” değil, “kalanın” hâlâ takıntılı olduğuna işaret.
Hangisi hangi konuda daha iyi?
SES
Ses genişliği daha fazla
∆ Diva: Sesi, Japonya’da ses laboratuvarlarında yapılan testler sonucu ‘yüzde yüz kusursuz’ bulundu ve 1997’de ‘Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru’ unvanıyla ödüllendirildi. Nota bilgisinin Zeki Müren’den daha derin olduğu söyleniyor. Müren oktav olarak Ersoy’un ses genişliğine sahip değil. En başından itibaren piyasa bir üslubu var.
∆ Paşa: Ama onun da ses rengi ve ses mikrofon uyumluluğu bambaşka. Klasik Türk müziğinin en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilir. Sanata katkılarından dolayı 1991’de “devlet sanatçısı” oldu. İlk Altın Plak Ödülü’nün de sahibi. 200’ü aşkın plak ve kaset doldurdu, 100’ün üzerinde şarkı besteledi. “Paşa” veya “Sanat Güneşi” olarak anılıyor. Başta çok temiz bir teknikle okuyordu. Gazino yılları onu biraz bozdu.
DİKSİYON
Diva’nın “e”leri açık
∆ Diva: Bülent Ersoy Türkçesine çok güveniyor ama diksiyon deyince akla gelen isim Zeki Müren. Bir kere Bülent Hanım bazen “e” harflerini açık telaffuz ediyor. Bazı yabancı kökenli kelimeleri de yerli yerinde kullanmıyor.
∆ Paşa: Türkçede bir üstat. Sözcükleri yerli yerinde kullanıyor ve diksiyon hatası yok. Türkçesi bugün bile “Arif V 216” gibi filmlere konu oluyor...
STİL
Moulin Rouge’a karşı La Scala
∆ Diva: Tüller, şapkalar, eldivenler, yüz dantelleri, çarpıcı renkler, abartılı makyaj... Yani biraz revü kızı gibi. Bazen de Antik Mısır karakteri. Gidip geliyor. Hatırlar mısınız Hindistan’da da tanrıça zannetmişlerdi kendisini.
∆ Paşa: Gözlerin alışkın olmadığı kostümleriyle tam bir devrimci. Ama Bülent Ersoy’un yanında daha zarif kalıyor. Daha oturmuş. Yani Bülent Ersoy Paris’teki Moulin Rouge ise, Zeki Müren Milano’daki La Scala’dır.
SERVET
Gizem yaratmayı seviyor
∆ Diva: Serveti kimi yerde 100 milyon, kimi yerde 1.5 milyar lira olarak geçiyor. Ersoy mal varlığıyla ilgili gizem yaratmayı seviyor.
∆ Paşa: Bodrum’daki mütevazı villasında öldü. Bütün mal varlığını Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı’na bıraktı. 3 sene önceki değeri 500 milyon lira olarak açıklanmıştı.
OYUNCULUK
TV programları avantajı
∆ Diva: 13 filmde rol almış. Zeki Müren’den az: Ama onun ekrandaki avantajı, TV’de yaptığı “Popstar” tarzı programlar.
∆ Paşa: Konuları daha çeşitlilik gösteren 20 filmde oynamış Müren. Film müziklerinin çoğunu kendisi besteledi.
Paylaş