Paylaş
Kendimizle gurur duyacak bir halkız biz. Boş beleş bir gururlanma değil bu. Biliyorum ki ülkenin bir ucunda göçük altında kalsam, öbür ucundan koşup tırnaklarıyla üstümdeki enkazı kazacak insanlarımız var.
Taşıdığı vincin, kepçenin ağırlığına bakmadan benim için zamanla yarışacak kamyonlarımız, TIR’larımız...
Kimseyi, hiçbir çağrıyı beklemeden battaniyeyi, ekmeği, mamayı, sütü yüklediği gibi yola düşecek her şehrin plakasından konvoylarımız...
Gündüz yardım dağıtıp gece soygun olmasın diye enkaz başında bekleyen taraftar gruplarımız...
Ben çıkamasam bile yakınımı, çocuğumu sarıp sarmalayacak gönüllü madencilerimiz, sağlıkçılarımız, öğretmenlerimiz...
İneğini satıp parasını yollayacak köylü ninelerimiz, yolladığı montun cebine çorap, eldiven, iğne-iplik koyacak vicdanlarımız...
Kampanyalar için çırpınan sanatçılarımız, ailesinin rızkını gönderen hayırseverlerimiz...
Küçücük depremzede çocuklar gördük, fazladan bir ekmek, bir gofret almayan, “Onları da başkalarına dağıtın” diyen.
Kendimizle gurur duyacak bir halkız biz. Boş beleş bir gururlanma değil bu.
Dünyanın başka coğrafyalarından ne kadar çok dost biriktirmişiz meğer. 88 ülkeden insanlar imdadımıza koştu.
Depremin pençesinden canlımızı/naaşımızı çekip alıp teslim ettiler ailelerine.
Kendimizle gurur duyacak bir halkız biz. Boş beleş bir gururlanma değil bu.
296’ncı saatte enkazdan çıkarılan var. 12 buçuk gün karanlıkta, toz toprağın arasında, aç susuz! Ama biliyor ki 85 milyonluk koca bir memleket ekrana kilitlenmiş dua ediyor o sırada...
Ama rehavete kapılmamamız lazım.
Depremin ilk günlerinden itibaren bölgede yemek pişirip dağıtan, kanalların ortak yardım yayını için İstanbul’a gelip sonra tekrar geri dönen MasterChef jürisi Mehmet Yalçınkaya uyardı: “Rehavete kapılmayalım”...
Doğru söylüyor Mehmet Şef. Bu yaşadığımız bir milli dayanışma destanıysa daha ilk mısrasındayız.
Yüz binlerce insanımız yerinden yurdundan oldu. On binlercesi açıkta, çadırda...
Daha yapacak çok iş, pişirecek çok aş, gönderecek çok yardımımız var. Seferberliğin canlı tutulması, bu azmi günlük hayatımızın bir parçası haline getirmemiz lazım.
“Evim Yuvan Olsun”dan tutun “Bir Kira Bir Yuva”ya, oyuncak toplamaya kadar bir sürü kıymetli kampanya yürütülüyor. Hangisine, ne katkımız olabiliyorsa, kâr.
Normalleşme diyorlar ya... Bundan başka normalimiz yok bizim.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var
Ünlüler depremde iyi sınav verdi. Kimi bölgede yardım çalışmalarına katılıyor, kimi evlerini açıyor, kimi tonla bağış yapıyor, kimi halkı cesaretlendirip teşvik ediyor.
Afet karşısında örgütlü olmanın, dernekleşmenin, vakıflaşmanın ne kadar önemli olduğu da ortaya çıktı. Aksi takdirde hepimiz kafası kesik tavuk gibi oradan oraya koşacağız.
Bunlardan biri de Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği UCİM.
Dernek bünyesinde bir araya gelen Kerem Bürsin, Şükrü Özyıldız, Uraz Kaygılaroğlu, Başak Dizer, Burcu Biricik, Nilperi Şahinkaya, Ahu Yağtu, Hatice Şendil, Merve Dizdar, Pınar Deniz, İbrahim Selim gibi ünlü isimler depremzede çocuklar için harekete geçme kararı aldı.
Eğer destek verip siz de bir “Mavi Kelebek” olmak isterseniz: ucim.org.tr
Ceylan Ertem’in kira isyanı
Depremden etkilenen 13.5 milyon insandan bahsediyoruz. Önemli bir kısmı şehirlerini terk etti.
Kiminin başka kentlerde akrabaları, tanıdıkları var, onların yanına...
Kiminin köyde evi, deniz kıyısında yazlığı var, oralara...
Kimi de depreme karşı daha güvenli bulduğu başka şehirlere...
Sokakta kalacak değil ya, parası olan ev satın alıyor, olmayan kiralamaya çalışıyor.
Talep bir anda bu kadar büyük olunca da fırsatçılara gün doğuyor.
“Kimde para varsa o tutsun” düşüncesiyle dün 3 liraya verdiği evi bugün 5’e kaktırmanın derdine düşüyor.
Deprem sonrasında yükselen kiralara tepki gösterenlerden biri de Ceylan Ertem.
“Çürük binada oturuyorsanız sonucuna katlanırsınız” gibi çıkış yapanlara da veryansın etti ünlü müzisyen:
“Bu ateş pahası kiraları kim ödeyecek? Taşınma masrafları? İnsanlar bilmiyor sanki sağlam zeminli semtlere, sağlam binalara taşınmayı!”
Nasıl da haklı Ceylan Ertem. Nasıl da tepeden bakıyorlar olup bitene.
Sanki insanların alternatifi var da inadına oturuyorlar korktukları binalarda.
Keşke devletin yetkisi olsa, böyle konuşanların elinde ne var ne yok el koysa.
Bakalım kendisi ne yapacak, hangi sonuca katlanacak ondan sonra.
85 milyona kaç psikolog gerekir?
“Bölgeye gittin, psikolojin nasıl” diye soranlara “Ben iyiyim, uyku sorunum var sadece” diyorum. Çünkü uyku ilacı almadan uyuyamıyorum.
Daha doğrusu uyuyorum da iki saatte bir uyanıyorum.
Hadi benim çoluğum çocuğum yok. Bir de yavrusu için ekstra kaygılananlar ne yapıyor acaba?
Meğer ikiz kız çocuğu annesi, oyuncu Pelin Akil de aynı durumdaymış.
“Uykuya şans eseri dalarsam 04.00 civarlarında uyanıyorum. Ya kabuslarla ya da aniden avize mi sallanıyor diye dik dik tepeye bakarak ve hava aydınlanana kadar öyle kalarak...” diyor.
85 milyona toplam kaç psikolog gerekir acaba?
Paylaş