Paylaş
Arkadiy Novikov, Rusya’nın en önemli restoran işletmecisi. Novikov Grubu çatısında sadece Rusya’da değil, Londra’dan İbiza’ya kadar dünyanın her yerinde yatırımları var.
Türkiye’ye Bodrum’da açtığı iki restoranla giriş yaptı. Yakında İstanbul için de yeni projelerini duyuracaklar. Buradaki operasyonun başındaysa 36 yaşındaki genç ortağı Anton Pinskiy bulunuyor.
Genç dediğime bakmayın, onun da 15 restoranı ve 12 gece kulübü mevcut.
İlginç bir adam, çünkü gidiyor Vietnam’da elektronik müzik festivali düzenliyor mesela.
Türkiye’de olduğunu öğrenince tanışmak istedim.
Son derece enerjik ve sempatik biri. “Bir yere yetişmem lazım. Sadece 20 dakikamız var ama kusura bakmazsan aynı anda yemek yemek zorundayım, çünkü sonra vakit olmayacak” diye başlıyor söze.
Ünlü Novikov zincirinin bir şubesini de Bodrum’a açmak için ilk geldiğinde Yalıkavak’ın Fenix, Sait gibi diğer lüks restoranların bulunduğu kısmı değil, eskiden gümrük olan yeri tercih etmiş. “Neden?” diye sordum, “Müşterilerin denizden direkt restorana gelebilmesi için” cevabını verdi.
Hakikaten de söylediği gibi.
Restoranın iskelesine konukları taşıyan motorların biri kalkıyor, biri yanaşıyor.
Boğaz’da bir zamanların Reina’sı gibi. Gelenler, Türk rivierası’na demirlemiş megayatların sahipleri.
İnşaatı 2 aydan kısa sürede videolar yoluyla uzaktan bitirmişler, çünkü salgında ne kendisi ne de birlikte çalıştığı ekibi gelip gidebilmiş.
Bu yazı, salgından dolayı “kayıp sezon” olarak görüp görmediğini merak ediyorum. Tam aksine, bu kriz onun için bir fırsat: İnsanlar tatil yapamadıkları için sezonun hiç olmadığı kadar uzayabileceğini, ekim-kasım sonlarına kadar sarkabileceğini düşünüyor.
Peki ya sayılar tekrar artar, yeni önlemler, yeni kısıtlamalar gelirse?
Enerjik demiştim ya, insana umut aşılayan bir tevekkül içinde, yeniden başlama azmi sergiliyor: “O zaman yapacak bir şey yok, hükümetler yeni kararlar alırsa biz de buna uyacağız. Ne üzüleceğiz, ne paniğe kapılacağız. Moral bozmak bize yardımcı olabilir mi? Yine geleceğe bakacağız.”
Türk pazarı, Türk müşteriler zor mu acaba? Hiç öyle düşünmüyor. “Son derece haklı istekleri oldu. ‘İnce bellide çay nerede? Niçin Türk kahvesi yok’ diye sordular. Hemen eksiklerimizi kapattık” diyor.
Bir de sempatik demiştim Pinskiy için... Konuşmasına bol bol Rus tarihinden örnekler, Rusça atasözleri koyduğu gibi, yeni öğrendiği Türkçe kelimeler de serpiştiriyor: Güle güle, yavaş yavaş, para...
Türkiye’de ilk etapta altı önemli projeden bahsediyor.
Yeme-içme dünyamızın bu yeni ismini ilk kez benden tanıyın istedim.
Bodrum’u vuran kuvvetli yağış
Pazar akşamı Türkbükü, Gündoğan, Yalıkavak ve Bodrum merkez anormal bir yağışın etkisine girdi.
Ama aynen bu sırayla...
Biz Yalıkavak’tayken bir arkadaşımızın eşi aradı, “Gündoğan’da fırtına var, sizin oraya doğru geliyor, tedbirli olun” dedi.
Deniz çarşaf gibi, yaprak kımıldamıyor, ciddiye almadık.
Demeye kalmadan 10 dakika sürdü, sürmedi.
Bir rüzgar, şimşekler ve görülmemiş biçimde sağanak!
Yarım saat içinde hafifledi ama o sırada herkes masalardan kaçıştı, yemekler içkiler toparlanamadan masalarda yağmurun altında kaldı. İşletmeler yemekleri kurtaramadıkları gibi ne masa örtüleri ne de minderleri kaldırabildiler.
Yalıkavak Marina’daki lüks alışveriş mağazaları dükkanların önüne barikat yaparak içeri su girmesini engellemeye çalışıyordu ama nafile. Tesisatlar zarar gördü, elektrikler kesildi.
Arabasını alıp kaçmaya çalışanlar oldu ama otoparklar da göl olmuş, araçlar yarı tekerleğe kadar suya gömülmüştü.
Millet o pahalı ayakkabılarla bileklerine kadar suya girip otomobillerine öyle bindi.
Haliyle trafik de kilitlendi.
Ertesi gün tekrar gittiğimizde Akdeniz’in en lüks marinalarından biri olan Yalıkavak Marina, çıfıt çarşısı gibiydi. Şık restoranlar ıslanan minderleri kurutmak için ortalığa sermişti. Benzer görüntüleri sırasıyla Türkbükü ve Bodrum merkez de yaşamış.
İki yaz önce araçları sürükleyen sel kadar büyük bir felaket değildi elbette ama iklim değişikliğinin ve sonuçlarının ne hale geldiğinin kanıtlarından biriydi yaşananlar.
Suyun karşı yakası
Gönderilen videolarda gördük ki Bodrum’un hemen karşısındaki Yunan adası Kos da aynısını yaşamış.
Türklerin rağbet ettiği Larry, Barbouni gibi restoranların bulunduğu cadde sular altında kalmış.
Zaten bu Kos adası Anadolu’nun doğal bir uzantısı.
Hatırlayın, bizde deprem olur, orada da olur.
Bizde sel olur orada da aynısı...
Paylaş