Paylaş
Sürpriz bir şekilde evlenme kararı alan Seda Sayan ile vokalisti Çağlar Ökten için başka ne denebilir ki: Allah bir yastıkta kocatsın...
Ne de yakışıyorlar birbirlerine. Damat kara gözlü, kara kaşlı bir erkek güzeli.
Gelin yıllar ona yaradı, gençliğinden çok daha afet bir sarışın...
Üstelik ikisi de müzisyen.
Haber ilk duyulduğunda “Keşke Miray Daner’le ilişkisi evliliğe yürüyen Oğulcan elini çabuk tutsa da yaza çifte düğün olsa” diye yazmıştım.
Yalnız bu güzel olaydaki bir ayrıntı yüreklerin soğumasına, insanların sevincinin kursağında kalmasına neden oluyor.
O da Çağlar Ökten’in, evlenmeye hazırlandığı 4 yıllık sevgilisi Lara Şehiroğlu’dan Seda Sayan kendisine albüm teklif ettiği için ayrıldığı iddiası:
Genç kız daha 3 ay öncesine kadar mutlu yuva hayali kuruyormuş.
İddiaya göre Seda Sayan ayrılığı şart koşunca bir gecede ayrılmışlar ama beklemiş.
Evlilik haberleri çıkınca ipleri koparmış, sosyal medya paylaşımları falan ne varsa silmiş.
İsteyerek değil yani “gönülsüz ayrılık”...
Olabilir, dünyada herkesin aynı anda mutlu olması mümkün değil.
Birileri gülerken birileri ağlayacak. Hayatın, daha doğrusu aşkın kanunu bu.
Ama eğer ortalıkta dolaşan iddialar doğruysa...
Yani Çağlar Ökten sevgilisini albüm/ikbal uğruna bıraktıysa...
Yani Seda Sayan gücüne, imkanlarına yaslanıp havuç göstererek akıl/gönül çeldiyse...
Yani bir mutluluk, bir başkasının yarıda bırakılmışlığı/gözyaşı üstüne kuruluyorsa...
Evliliği kutlayan kültürümüzün bize buyurduğu taraf da, vicdanların terazisi de bellidir.
Hadi diyelim Çağlar genç, hevesli. Önüne gelen fırsatı tepmek istemedi.
Ama Seda Sayan TV kariyerini bile bu mevzular üzerine kurmuş, aynı tornadan daha önce altı kere geçmiş kadın.
Hatta oğlu Oğulcan’ın babası hariç, “Diğerlerini evlilikten saymıyorum” diyecek kadar denemiş/yanılmış ve tecrübeli.
Vokalistine gözü/gönlü kaymış olsa bile “gazinolar kralı” edasıyla böyle bir vebale girilmeyeceğini, yuva yıkanın yuvası olmayacağını herkesten daha iyi bilir.
Seda Sayan-Çağlar Ökten çifti bu satırlar itibarıyla sessizliğini koruyor.
Meseleyi bir an önce açıklığa kavuştursalar da...
Paylaştıkları bu mutlu haberden ‘ama’sız, ‘acaba’sız, tereddütsüz...
Herkes payına düşen mutluluğu alıp başının üstüne koysa.
Zehircinin şahidi kürkçü
Sokak köpeklerinin zehirlenerek “gebertilmesi”ni salık veren Yıldız Tilbe çok şaşırttı, çok üzdü.
Çünkü herhangi biri değil, etki alanı yüksek bir insan.
Gerçi sonra özür diledi ama aportta bekleyen kim bilir kaç caniyi anasını yavrusunu zehirlemek için cesaretlendirdi diye düşünmeden edemiyor insan.
Haliyle de tepkilerin, ambargoların, ilişik kesmelerin ardı arkası kesilmiyor.
Kaderin cilvesine bakın, Yıldız Tilbe’yi savunmak, yaptığını izaha kalkışmak da gardırobunda bir orman dolusu doğa harikasının kürkleri asılı olan Bülent Ersoy’a düştü.
“Niyeti o değildi, yanlış anlaşıldı” gibisinden şeyler geveledi Ersoy.
Güzel Türkçe hiç gevelemeden nasıl da taşı gediğine koyuyor: Bozacının şahidi şıracı...
Son hali şaşırttı...
Sanki hepimiz gençlik iksiri içtik; yaşlanmıyoruz, pörsümüyoruz, kilolanmıyoruz... Sanki biz hep 18’deki halimiz gibi çıtır, hep 20’mizdeki gibi filintayız...
Ama iş başkalarına gelince, hele de bir süredir ekranlardan, kameralardan uzak birine gelince önce eski bir fotoğrafını, yanına da şimdiki halini koyup acımadan başlığı yapıştırıyoruz:
“Son hali şaşırttı!”
Medya böyle yapınca halk daha da acımasızlaşıyor, altına yapılan yorumlar hakarete hatta küfre varıyor.
Bir çeşit terör bu da.
En son 90’lar ünlüsü, şarkıcı Kader’e yapıldı.
Ama Kader kaderine razı olmadı, hepsine tek tek dava açmaya hazırlanıyor.
Böyle birkaç kişi daha yapsa bu makus talih yenilecek belki de.
Bravo Kader; iğneyi kendine, çuvaldızı bize batır.
Paylaş