Bir patron olarak Hülya Avşar

Hülya Avşar’ın çektiği “Yapma Aşkım” klibi şunu gösterdi ki bir prodüksiyon, istenince kural-düzen içinde de yapılabiliyormuş. Aynı şey diziler için de geçerli olmalı. Küçücük bir sorunumuz var sadece...

Haberin Devamı

Hülya Avşar’ın sakızlı klibinin 250 bin liraya mâl olduğu ortaya çıktı.
Balat’ta çekilen ve yönetmenliğini de Hülya Avşar’ın yaptığı “Yapma Aşkım” klibi için 50 kişi çalışmış.
Kliple ilgili en ilgimi çeken detay, Avşar’ın bu projede 8 saat mesai kuralını uygulaması.
Keşke sadece klibi değil, diğer bütün dizileri falan da Hülya Avşar çekse.
Hatırlarsınız, bir dönem “Yerli Dizi Yersiz Uzun” diye bir kampanya vardı.
Oyuncular ve set çalışanlarının desteklediği bu kampanya, dizilerin çok uzun olması nedeniyle çalışma saatlerinin dayanılmaz sürelere yayılmasına karşı yürütülüyordu.
Hatta ve hatta Gülse Birsel, “Yalan Dünya” gibi dizilerinde bu konuyu ti’ye alıyor, oyuncu repliklerine “Bu kadar uzun yayın süresini başka nasıl dolduracağız” gibisinden sözler serpiştiriyordu.
Bana kalırsa mahallenin barında geçen konser sahneleri de biraz bu işe yarıyordu: O şarkı sayesinde sürenin bir kısmını doldurmak...
Bundan 7 sene önce Yeşim Salkım’ın “Şehrin Işıkları” klibinde oynamıştım.
Yeşim de beni “Merak etme, sadece birkaç saat sürecek” diye kafalamış, sonra akşamüstü başlayan çekim ertesi sabaha kadar uzamıştı.
Bana hava hoş, hayatımda bir kere yaptığım bir şey. Ayrıca çok zevk aldım.
Ama işi bu olan, sürekli bu koşullarda çalışan insanlar için çok yıpratıcı bir durum.
Meryem Uzerli’ye diziyi pat diye bıraktı diye kızmıştık zamanında. Ama bahsettiği o “tükenmişlik sendromu”nun da haklılık payı var yani biraz.
Hülya Avşar şunu gösterdi ki bir prodüksiyon, istenince kural-düzen içinde de yapılabiliyormuş.
Aynı şey diziler için de geçerli olmalı.
Küçücük bir sorunumuz var sadece:
Halkı her akşam ekran karşısında 4 saat boyunca oyalayabilecek yeni şeyler bulmak.

Haberin Devamı

Hey gidi Mehmet Şef!

Bir patron olarak Hülya Avşar

Mehmet Yalçınkaya, daha bilinen adıyla Mehmet Şef bugün Türkiye’nin en tanınan üç şefinden biri.
Diğer ikisi de “MasterChef” yarışmasındaki jüri arkadaşları zaten.
Tatlı sert tavırlarıyla yarışmanın Hulusi Kentmen’i gibi Mehmet Şef. Yarışmacılar, deyim yerindeyse karşısında tir tir titriyor. İki dudağının arasından çıkan her kelime askeri bir emir gibi telakki ediliyor, yaptığı her yorum, her mimik, yarışmacılar açısından ölüm-kalım meselesi.
O yüzden Mehmet Şef’in 2011’de “Yemekteyiz” programındaki hallerini görünce yadırgıyor, afallıyor insan.
Aradan geçen 11 senede fizik olarak da değişmiş tabii ama asıl şaşırtıcı olanı; bugünün o muktedir şefinin o yıllarda henüz ünlü değilken yarışma kazanmak için gösterdiği çabayı, döktüğü teri görmek.
Vay be... Hayat nelere kadir.

Haberin Devamı

Hem kumarda hem aşkta kaybeden adam

Serdar Ortaç’ın hayatı film olacakmış. Hatta önüne gelen senaryoyu çok beğenmiş, kendisini “Japon’a benzeyen biri” oynasın istiyormuş.
Bir şarkıcı halk tarafından seviliyorsa, hayat hikâyesi sinemada da ilgi görüyor.
Serdar Ortaç’ın hayatını izlemeye gidecek çok insan olacağına eminim.
Ben en çok kumarhane sahnelerini merak ederim mesela.
Kaybettiğinde masadaki halleri, suratı, ifadesi... Hem kumarda hem aşta kaybeden biri olarak eski eşi Chloe (Loughnan) ile ev halleri...
Ama bitmemiş bir hikâye bu. Sonunu neye bağlayacaklar, onu kestirmek güç.

El ele, el ele verin çocuklar

Tuba Büyüküstün, L’officiel dergisine verdiği röportajda ilişki bitirmeyi neden beceremediğimizi sorgulamış:
“Bir ilişkinin başlangıcı nasıl kutlanıyorsa bitişi de benzer bir coşkuyla kutlanabilmeli. İki insanın el ele verip ‘Artık bu yolculuk bitti. Bu süreci kutlayarak bitirelim’ diyebilmesi çok güzel bir şey. Neden beceremiyoruz, ben de bilmiyorum.”
“El ele kutlayarak bitirmek” güzel bir temenni tabii. Meşhur çocuk şarkısındaki gibi: El ele, el ele verin çocuklar / Oynaya oynaya gelin çocuklar...
Ama gerçek hayatta öyle olmuyor ki. Çoğu zaman işin içine kıskançlık, aldatma, mal paylaşımı, çocuk velayeti gibi konular giriyor.
Ateşe benzinle giden akraba ve diğer yakınları saymıyorum bile.

Yazarın Tüm Yazıları