Paylaş
Yaptıkları filmlerle bizi eğlendirdikleri gibi kendileri de çok eğleniyordu.
Çok uzun zamandır küs oldukları konuşuluyordu, en son Ahmet Kural’ın düğününde ortaya çıktı: Murat Cemcir ekürisi Ahmet Kural’ın düğüne katılmadı.
Nedeni sorulunca şöyle bir açıklama yaptı Cemcir:
“Sezonda yapımcı kimliğimle bomba gibi projelerimiz olacak. Sık sık yurtdışına gidip geliyorum. Tatili de erteledim. Evlilik kutsaldır. Evlenen her çifte ömür boyu mutluluklar diliyorum...”
Suya tirit bir açıklama bence.
Arkadaşının düğününe neden katılmadığı soruluyor, sezondaki projelerinden bahsediyor Cemcir.
“Çok yoğunum, vaktim yok, devamlı yurtdışındayım, tatil bile yapamıyorum” demeye getiriyor.
Çay partisi değil ki, düğün bu. Ona göre ayarlarsın işini gücünü.
“Evlilik kutsaldır, evlenen her çifte mutluluklar diliyorum” diye bitiriyor Cemcir.
Evlilik genel olarak tabii ki kutsaldır da...
Herhangi bir evlilikten bahsetmiyoruz ki.
Yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği insanın düğünü bu.
Dikkat ettiyseniz Ahmet Kural’ın ismini bile anmıyor.
Bu arada düğüne davetli mi, değil mi, onu da bilmiyoruz.
Belki de davet bile edilmedi, o özel gününde orada onu istemeyen Ahmet Kural. Sadece şöyle bir zarafet var bu açıklamada, ne küsüz diyor, ne değiliz diyor, yuvarlak laflarla topu taca atarak bu küslüğün evliliğin önüne geçerek, negatif gündem olmasına sebebiyet vermiyor.
Kimse yemedi tabii ama yine bu zarif tavır, küs olsalar bile arkadaşını koruma gayreti gibi geldi bana.
Bir kişiyi hâlâ sakınıyorsan demek ki köprüler tamamen atılmış değil, bu işin dönüşü varmış hissi veriyor.
Derinlemesine İran:Adı Mercan
İran kökenli Türk yazar Shahzadeh N. Igual’in “Tahran’ın Kırmızı Sirenleri”, “Rolls Royce’u Taramışlar Baba”, “İsfahan’ın Gözyaşları” adlı romanlarını duymuşsunuzdur belki. İran’ın çok da bilinmeyen yönlerine “satır tutan” yazarın yeni kitabı çıktı: “Adı Mercan”...
Kitap, Türkiye gibi II. Dünya Harbi’ne katılmayan İran’ın savaştaki rolünü ve sayıları 140-300 bin arasında değişen Polonyalı sığınmacıya ev sahipliği yapmasını anlatıyor.
Plaj çantama koydum, başlamak için sabırsızlanıyorum.
Arif Hoca bir sal bizi
Bütün dünyada yer gök Barbie. Ortalık pembeye bulandı, kabul ediyorum, bana da biraz gına getirdi.
Ünlü psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli ise olaya bir başka azıdan girdi:
“Tek derdimiz Barbie’ymiş gibi yine kudurdu insanlık... Barbie bir kapitalizm ikonu olarak lüks içinde, sürekli harcama, sürekli süslü kıyafetler, hedonist bir yaşamı sunan ve ‘ideal vücut ölçüleri ve ideal güzellik’ bu olmalı tehlikesi yaratabilecek bir karakter. Ergenlik öncesi ve ergenlikte beden algı bozukluğu (BDD) tetikleme ihtimali olabilir!”
Hocamızın sadece iki erkek çocuğu olduğu için, Barbie ile haşır neşir olmaması, bilmemesi normal.
Her şeyden önce Barbie artık çok çeşitlendi, şişmanı, amputesi, siyahisi, envai çeşidi var.
Ama bunun ötesinde, Barbie’den önce de masal prensesleri vardı, saraylarda yaşayan, güzel entariler giyip yakışıklı prenslerle dans eden. Hem de kapitalizmden, sanayi devriminden falan çok önce.
Hocam; pandemiydi, depremdi, yangındı, seldi, pahalılıktı insanların canına tak etmiş durumda zaten.
Bırakın da gidip iki saat boş beleş bir film izleyip kafalarını dağıtsınlar, pembe kıyafetli fotoğraf çekip Instoş’a koysunlar.
Bakın ben bile katlanıyorum, sizin haydi haydi anlamanız lazım bu ruh hallerini.
Kıvanç 8, Hande 12 saat çalışacak
Hollywood’da senaristlerin grevine oyuncular da katıldı. 160 bin oyuncuyu temsil eden Sinema Oyuncuları Birliği’nin bu kararıyla birçok önemli yapımın ertelenebileceği yazılıp çiziliyor.
1960’lı yıllardan beri ilk kez olan bir şey.
Senaristler ücretlerin iyileştirilmesini ve iş güvenliği istiyor, oyuncularsa yapay zekâ tehdidine karşı çıkıyor.
Yapay zekâyla herkese her şarkı söyletilebiliyor, herkese her cümle kurdurulabiliyor ya... Zamanla kendilerinin aradan çıkarılıp önceki rolleri kullanılarak yeni filmler, diziler yapılacağından işkilleniyor oyuncular.
Bizdeyse işler örgütlü değil, bireysel şekilde ilerliyor.
Mesela Hande Erçel reklam çekimlerine günde en fazla 12 saat olması koşulu getirdi.
Hakeza Kıvanç Tatlıtuğ, 1.5 yaşındaki oğlu Kurt Efe’nin her anına tanık olmak için setlerde 8 saatten fazla çalışmama kararı aldı. Neden?
Çünkü onların yapımcılara diş geçirme imkânları var. Peki diğerleri?
Bir ara “Yerli Dizi Yersiz Uzun” adında bir kampanya vardı, silinip gitti gündemden. Gemisini kurtaran, kaptan!
Paylaş