Paylaş
Yusuf Güney’in “Magazin D”ye yaptığı açıklamalara dalıp gitmişim...
Bildiğimiz şeyler: Astral seyahatleri, uzaylı istilası, yeraltında yaşayan yaratık aşiretleri... Böyle televizyonda izlemesi eğlenceli tabii. Spielberg filmi izler gibi, sıkıldığınızda zaplayabiliyorsunuz.
Ama evde olsa yani ev halkından biri olsa insanın ciddi ciddi sinirini bozar.
Devamlı uzaylılar falan, lafa karışıyor, olmaz yani. Mesela kardeşim, kuzenim falan olsa bir süre sonra yalnız kalmaya da korkarım ben. Bir tedavi görmesi en makul çözümmüş gibi gelmeye başlar.
İnsan, hakikaten kendini kaptırıp bu tür bir şeye inanabilir.
Adımını bile astrolojiye göre atandan tutun, birini kendine rehber belleyip dediğinden çıkmayan falan çok. Yusuf Güney’in patladığı nokta şu: Bu konu ne zaman açılsa alıyor sazı eline. Kendi inandığı yetmiyor, bizleri de ikna etmeye kalkıyor.
Halbuki hiç zorunda değil:
Sanatçılar nasıl politik görüşlerini, tuttukları takımı falan göze sokmuyorlarsa Yusuf Güney de istese bu konulara çok girmez. “Uzayda yalnız olmadığımıza inanıyorum” deyip konuyu kapatsa hiçbir sıkıntı kalmayacak.
Paki, Hindu jönler gibi temiz-pak bir imajı var. Kore pop yıldızları gibi: “Seksi”ye oynamıyor. Mesela tek bir üstsüz pozunu bulamıyorsunuz arama motorunda. Muhafazakâr Türk ailelerin gönüllerinde tam bir “efendi star”.
Yapmıştı da bir ara. Yapımcısı Rafet El Roman milyon liralık bir rüzgâr yarattığını anlatıyor.
Ama şimdi üzülüyor insan, hiçbir şeyi kalmamış maddi olarak. İnsanlar uzaklaşmış. Bir dönem psikolojik zorluklar yaşadığını da anlatıyor.
Dünyada “deli-dahi” çok. Yusuf Güney’den farkları, takıntılarını üretken, pozitif bir şeye kanalize etmeleri.
Neden işin magazinine kaçmak yerine, bir roman, bir senaryo yazmıyor? Bir filme vesile olup inandığı konuda insanların akıllarına kurt düşürmüyor?
Öyle ya, “Matrix”ten tutun “Simpsonlar”a kadar mesaj kaygılı olduğu söylenen birçok film çekiliyor.
Yusuf Güney işin yıkıcı kısmında. Hezeyanlarını dışa vurmak için müzik ya da başka bir sanat kullanacağına bunun zararını görüyor.
Düşünsenize; uzaylılar aramızda sosyal medya karakteri olarak yaşıyormuş... Yusuf Güney de Karaçili bir fenomen...
Yeni sevgiliyi 40-45 sayabiliriz
46 yaşındaki Çağla Şıkel, birlikte görüntülendiği yeni sevgilisi için “15 yaş küçük” diye yazılıp çizilmesine hiddetlendi:
“Araştırmadan, sormadan yazmak ne kolay, değil mi? 15 yaş küçükse benim 60 olmam gerekir!”
Çağla’nın bunu bu kadar ciddiye alıp da açıklama yapmasına gerek yokmuş bence.
Gülüp geçseymiş. Durduk yere soktu bizi yapay zekânın çözebileceği bir hesabın işine.
Eğer erkek tarafı 15 yaş daha büyük olsa Çağla 60 olacaksa, adamın yaşı 45 olmalı.
Eğer askere erken gidip dönsün diye nüfusa erken falan yazdırmadılarsa Çağla kayıtlarda 46 yaşında görünüyor.
Demek ki bu öyle bir yaş ki, 46’dan küçük ama arada 15 yaş farkı da yok.
Olağan şüpheliler: 45, 44, 43, 42, 41, 40, 39, 38, 37, 36, 35, 34, 33 ve 32.
En kuvvetli olasılığı hesaplamak için aradaki 14 muhtemel yaş farkını 2’ye bölüyorum: 7.
45’ten geriye yedinci yaşı sayıyorum...
Bence Çağla’nın verdiği verilerle yanılma payı en az olan aralık:
37-38 yaş.
Yapay zekâ, Çağla ve erkek tarafı ikinci bir açıklama yapana kadar bu aralığı kullanabiliriz...
Yaş farkı mı?
Şu durumda 8’e kadar indi.
Paylaş