Paylaş
Sanki tıp eğitimi almışım gibi soranlar oluyor: “Aşı hakkında bir sürü iddia dolaşıyor. Sen gazetecisin, bilirsin, aşı olacak mısın? Biz de olalım mı?”
Bunu soranlar da aklı başında, üniversite falan bitirmiş insanlar.
En başından beri aşı yanlısıyım.
“Peki hangisi?” diye soranlara da “Keşke mümkün olsa Çin, Alman, Amerikan üçünü birden olsam” diye cevap veriyorum.
Bu sefer internette elden ele dolaşan aşı karşıtı videolar gönderiyorlar.
Arkadaş günde 250 kişinin ölmesinden daha kötü ne olabilir ki?
Bıktım artık sokağa çıkamamaktan, sevdiklerimle görüşememekten, sosyalleşememekten, pandemi yüzünden işi gücü altüst olan tanıdıklarımın hikâyelerini dinlemekten...
Bu aşı karşıtı cenah, kendi içinde parçalı.
Kendisi ve sevdikleri için endişelenip en iyisini anlamaya çalışanlar da var; benim gibi düşünenleri Bill Gates’in uşağı olmakla, insanlara çip takılmasının propagandasını yapmakla, şunla bunla suçlayan radikaller de...
Öte yandan bizim cephe de karışık. Daha önce aşı karşıtları aleyhinde yazılar yazmıştım.
Bugün mümkünse bizimkileri eleştirmek istiyorum.
Biliyorsunuz, bu mevzu ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez ile psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli’nin açıklamalarıyla yeniden alevlendi.
Gerçi sonradan geri adım attılar ama aşı karşıtlarını “vatan hainliği”yle suçlamaya kadar vardırdılar işi: Kız verilmeyecek, işe alınmayacak, devlet dairesine sokulmayacak, otobüse bindirilmeyecek...
Aşı olmayı reddedenleri başka insanların hayatını tehlikeye atmakla suçluyorlar.
Aşı karşıtlarının radikallerini anlamak kadar, bizim radikalleri anlamak da zor.
Çünkü şöyle bir mantık hatası var: Eğer ben aşı olup salgına karşı bir koruma geliştirdiysem, başkasının aşı olmaması benim hayatımı niye riske atsın ki?
En fazla aşı olmayan kişi, kendisi gibi aşı olmayan birine bulaştırır hastalığı...
O da artık onların bileceği iş.
Ne bu şiddet bu celal?
En fazla devlet der ki: “Kardeşim sen aşıyı reddettin, şimdi de hasta oldun. Bu senin tercihin. Ama madem ki bunu tercih ettin, o zaman sigorta migorta geçersiz. Tedavi masraflarını kendin üstleneceksin.”
Bitti, gitti...
Selda Yoldaş özeleştirini ver
Selda Bağcan ne kadınlığına, ne birikimine, ne hayat tecrübesine yakışacak bir açıklama yaptı ve dedi ki:
“Hayatımda hiç açık giyinmedim. Öyle omuzlarımı bile göstermek falan hiç bana göre değil. ‘Sol muhafazakâr’ diyorlar ya hani, işte ben tam oyum. Sevmiyorum açık giyinmeyi, bana ayıp geliyor.”
Bana kalırsa en güzel cevabı da Şebnem Bozoklu verdi:
“Sağcısı da aynı solcusu da. Asıl ayıp, insanları giydiği şeyler üzerinden ayıplamaktır. Ne zaman öğreneceğiz bunu?”
Haklı çünkü bu ülkede her şey güllük gülistanlık değil.
Bak, Gülistan (Doku) hâlâ kayıp. İnsanlar kılık kıyafet gibi sebeplerle tacize, tecavüze uğruyor; kesilip, yakılıp üzerlerine beton atılıyor.
Madem ki Selda Bağcan bir de solculuğa dayanarak verdi bu beyanatı...
O zaman sol jargonla soralım:
“Selda Bacı, bize bu lümpen açıklamanın özeleştirisini yap...”
Murat Dalkılıç için en doğru zaman
Şimdi adı Kerem Bürsin’le anılan eski sevgilisi Hande Erçel’le ilgili üstü kapalı bir soru sorulmuş...
Murat Dalkılıç da yine isim vermeden üstü kapalı şekilde cevaplamış:
“Bir erkek gücünü kaybedince kadınların saygısını yitirir.”
Yanlış mıyım, ben bu sözden şunu anlıyorum:
“Artık eski havamda değilim. Özel hayatımdaki bazı gelişmeler de bu yüzden oluyor.”
Murat Dalkılıç kendisini bundan bir, iki ya da üç yıl öncesine göre “daha güçsüz” hissediyor olabilir.
Olabilir. Her insanın hayatında başarılı/başarısız, verimli/verimsiz hissettiği zamanlar mümkün.
Dua etsin ki kendisi için iyi bir şarkıya, güzel bir nakarat yakalamaya bakıyor tekrar “eski gücünde” hissetmesi.
Bizim gibi bir terfi için 10 sene beklemesi gerekmiyor.
Ama buradan şöyle bir hayat dersi çıkarılabilir mi Dalkılıç? Zirvede olduğu zamanlarda değil de kendisini daha zayıf (kendi deyişiyle ‘gücünü kaybettiği’) hissettiği bu zamanda yanında olacak birilerini bulsa...
Çünkü o kişi ya da kişiler, (ister sevgili, ister arkadaş, dost) tekrar güçlü hissettiği zaman yine yanında olur ama zayıfladığında daha güçlü biri için terk etmez.
Melis Sezen’in aldatılması
“Sadakatsiz” dizisinin oyuncusu Melis Sezen bütün hafta boyunca şurada burada aldatıldığını açıkladı.
Neymiş? Lisedeyken ilk sevgilisi, okul partisinde başka bir kızla dans etmişmiş...
Kız sen hep böyle saf ve mutlu ol. Hayatın boyunca ayağına taş değmesin.
Aldatılmak ne demek, acısı nasıl bir şeydir, hiç bilmiyorsun.
Sakın ola ki aslını öğrenme, yanına yörene uğramasın.
Paylaş